|
Carpe diem: Anı yaşa!

Carpe Diem sözlükte şöyle tanımlanıyor:

“Bugünü yaşa, anı yaşa, şu anın tadını çıkar, (Lat.) Gününü gün et, yarını düşünme.”

Aynı maddede şu açıklamaya yer veriliyor:

“Carpe diem (Seize the day) Latin edebiyatının ünlü ozanı Horatius’un bir dizesinde geçen (Od’lar) “gününü gün et”; “zamanın tadını çıkar” ya da “günü yakala” anlamındaki özdeyiş. Bu özdeyiş hazcı felsefenin bir savunusu gibi gözükse de aslında gelecek hakkında endişelenmek yerine yaşanılan anın değerini vurgulamak için yapılan bir uyarıdır. XIX. yüzyıl başlarında Byron’ın yapıtlarında sık sık geçen “günü yakala” (seiz the day), deneyimdeki hazzı, yaşanmış yaşanmıştaki önemi gözden kaçırmamayı salık verir. Kimi Hıristiyan manzumelerindeyse “günü anlamlı yaşa” anlamında kullanılan carpe diem, insanların bedenlerini uykuya hazırlamak yerine, ruhlarını ölüme hazırlamaları gerektiği konusunda örtük bir uyarı barındırır.” (Sesli Sözlük).

Ancak bu açıklama Batı kültürünün reel yaşantısını yansıtmıyor.

Anı yaşa: bu öğüt İslâm kültüründe de var. Ancak her iki kültürün telakki tarzı farklı...

Batı kültüründe anı yaşa derken, keyfine bak, bu dünya nasıl olsa ölümlü, vur patlasın çal oynasın telakkisi ön alıyor.

İslam’da ise aynı veriler başka telkinlerde bulunuyor:

Bu dünya ölümlüdür: öyleyse onu en iyi biçimde değerlendir.

Bu dünya ölümlüdür: öyleyse vaktini boşa geçirme.

Ne zaman öleceğini bilmiyorsun, öyleyse işini geciktirme. Ne yapacaksan şimdi yap.

İmam Gazali’nin öğüdünü anımsayalım: vaktin gelmiş, ölmek üzeresin, yalvarmış yakarmışsın ve sana bir gün daha verilmiş, o gün ne yapacaksan, her gününü öyle yaşa…

Keza İslâm’daki insanın “eşref-i mahlûkat” olduğu kabulü aynen Grek düşüncesinde de var.

Ancak her iki kültürde bu kabul farklı biçimde değerlendiriliyor.

Grek düşüncesinde madem eşref-i mahlûkatsın, öyleyse bu üstünlüğünü göstermelisin. Nasıl? Doğa senin buyruğunda, onu sonuna kadar sömür, aksırıncaya tıksırıncaya kadar onu sömürmek hakkındır. Bu hakkını kullan. Ondan yararlanmak için onu tahrip etmen gerekiyorsa tahrip et, vur, kır, yağmala…

İslâm ise eşref-i mahlûkata şunu öğütlüyor: en şerefli sensin, öyleyse şereflilere özgü davranışlarda bulun; yararlan ama tahrip etme. Yararlan ama sömürme. “Evren insana musahhar kılınmıştır.” (mealen, Kur’an: Casiye, 45/13). Öyleyse evreni incitmeden, onunla aynı Yaradan’ın mahlûku olarak ona davran.

İslâm kültürü ile Batı kültürü arasındaki bu temel farklılık günümüzde de sürüp gidiyor.

Batı kültüründe kölelik kurumsal bir kurumdur. İslâm’daysa bireyseldir ve geçicidir. Bu çok temel bir farklılık… Bu farklılık kavranmadığında kölelik İslâm’da da var iddiası kolayca dermeyan edilebiliyor.

Esirlere ve kölelere muamele, nimeti paylaşma durumlarında her iki kültürün tutum farkını aktüel olaylarda bile gözlemlemek mümkün. Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin tutumu ile diğerlerini karşılaştırmak yeterli. Biri, herkesin hakkına saygı gösterilsin diyor; öteki, hepsi benim ve yalnız benim olsun, diyor.

#Carpe Diem
#Anı Yaşa
#Batı
#Kültür
4 years ago
Carpe diem: Anı yaşa!
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak