|
"Dava güzel gidiyordu ama sonra baydı"

Temel ilkeler öylece durduğu halde bu aralar herkesin derdi Ergenekon meselesinin sulandırılma ihtimali.

Çifte standardın kitabını baştan yazan bazı kalemlerin hedefinde yaklaşık sekiz yıldır olduğu gibi yine Erdoğan hükümeti var.

Ama yol biraz dolambaçlı.

Paradoksal bir şekilde yargıya müdahale bekliyorlar hükümetten. Bir kısmı şu anda hiç ilgilenmiyor gibi görünse de aslında bu müdahaleyi bekliyor. Erdoğan oynamadığı bir oyunda kaybetmek üzereymiş yani. Bütün bu ''geciken adalet'' Erdoğan hükümetine fatura edilirmiş. Biri de çıkıp söylese, hükümet şunu yapmalıydı ama yapmadı dese, biz de bilsek.

Geçtiğimiz hafta sonu iki gazeteci tutuklanınca mı başladı bu dava?

Hayır. Her operasyonda savcı talimatıyla alınan ve mahkeme kararıyla tutuklanan kim varsa hepsinde aynı yaklaşım sergilendi. Bir hafta süreyle tutuklanan şahsın aslında memlekete ne kadar yararlı olduğunu yazdılar, biz de okuduk ve üzüldük.

Peki bu davanın en kilit isimleri bu iki gazeteci mi?

Hayır. Süreç onları kahraman yapmaya müsait bir şekilde ilerledi. Bu iki gazetecinin mesela Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan ile zamanlamasını değiştirin, farkı değerlendirin. Haberal da olur mesela. Geçtiğimiz haftanın gündemi Soner Yalçın bile olur.

Savcı görevini (sadece yetkisi değil aynı zamanda görevidir elbette) yaparken kamuoyunu ikna etmek durumunda mıdır?

Hayır. Ama yine de ''masumiyet karinesi'' ve ''gazetecileri sindirmek'' gibi konularda hassas davrandıklarına vurgu yapma ihtiyacı hissettiler. O hassasiyet bizde de var diyorlar. Hatta bizde sizlerde olmayan bir şey daha var da diyorlar: Bilgi. ''Size söyleyemiyoruz ama mahkeme heyetinin tutuklama kararını delillere dayandırdığını bilmelisiniz'' diyorlar.

Neden içeride olduklarını bile bilmeden yatanlar mı var?

Hayır. ''Halkı ''darbe yapılsa da kurtulsak'' kıvamına getirmek için gayret göstermek, gerekirse kan bile dökmek'' gibi sokaktaki çocuğun bile anlayabileceği bir konunun etrafında döndüğümüz halde neden ikide bir ''sebepsiz yere alıkonulmuş ve tutuklanmış aydınlar'' edebiyatına maruz kalıyoruz?

Darbe gerçekleşmedi diye mi bu mazlum edebiyatı? Tutuklamalar gerçekleşti diye mi bu esip gürlemeler?

Madem bu davayı engelleyemiyoruz bari siyaseten nemalanalım diyenlere mi itibar edeceğiz?

Yani ''dava güzel gidiyordu ama sonra baydı'' yaklaşımından rahatsız oluyorum. Sanki bir politik gerilim filmi izliyoruz da, sanki etkileyici bir sonu olması gereken bir roman okuyoruz da, sanki heyecan verici bir mantık sorusuyla uğraşıyoruz da, keyif alamayınca şikayet ediyoruz.

Bu gerçek hayattır. Kusursuz bir senaryo ve herkesi tatmin edecek bir hüküm beklentisi oluşturmak o cenahın bir kampanyası gibi geliyor bana. Müdahil olamayız, beklemek zorundayız.

Şimdi usulden şikayeti yaygınlaştırıp meseleyi klişe tabirle ''sulandıranlar'' aslında filmin finalini zayıflatmak ve çıkacak kararın da adil olmadığını şimdiden kabul ettirmek çabasındalar.

Hepsi silah kullanmıyor, bu tertibin bazı üyeleri (kamuoyu desteği hedeflendiği için) propaganda konusunda mahir insanlardan oluşuyor.

O insanlar da genelde hangi sektörde çalışıyorlardı?

13 yıl önce
"Dava güzel gidiyordu ama sonra baydı"
Kolonyalizm, oryantalizm ve Avrupa’nın taşralaştırılması
Kaleydoskop’un aynaları…
Bulanmadan, donmadan...
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek