“Netanhayu da Erdoğan’ı seviyor”, selamun kavlen… Trump’tan yılın son şakası

04:0031/12/2025, Çarşamba
G: 31/12/2025, Çarşamba
Yasin Aktay

2025 yılının şu son günlerinde herkes yılı kârla kapatmaya çalışıyor. Kim bakiyeden ne kadar koparabilirse o kadar kazançlı sayacak kendini sanki. Netanyahu’nun Trump’la buluşmasında bir telaş. Trump bir yıl içinde gerçekleştirdiği 8 barışın üstüne bir 8 barış daha katma telaşında sanki. Ama dünyada savaşan o kadar ülke yok, belki gelecek savaşları şimdiden öngörüp durdurmanın yaratıcı performansını sergilemeye çalışıyor. Bu sene olmadı ama belki önümüzdeki dönem Nobel olur. Daha fazla kim hak edebilir

2025 yılının şu son günlerinde herkes yılı kârla kapatmaya çalışıyor. Kim bakiyeden ne kadar koparabilirse o kadar kazançlı sayacak kendini sanki. Netanyahu’nun Trump’la buluşmasında bir telaş. Trump bir yıl içinde gerçekleştirdiği 8 barışın üstüne bir 8 barış daha katma telaşında sanki. Ama dünyada savaşan o kadar ülke yok, belki gelecek savaşları şimdiden öngörüp durdurmanın yaratıcı performansını sergilemeye çalışıyor. Bu sene olmadı ama belki önümüzdeki dönem Nobel olur. Daha fazla kim hak edebilir ki? Gerçi geçen sene de öyle diyordu ama kendisi onca çabasıyla dururken hiç adı sanı duyulmamış bir kadın çıkageldi, kaptı gitti.

Netanyahu’yı Beyaz Saray’da ağırlayan Trump, görüşmenin sonunda konuğuyla birlikte kameraların karşısına geçtiğinde herkes duymak istediğini duymak üzere hazır bekliyordu. Ama Trump kendi üslubuyla ortaya müteşabih sözlerini bırakarak hem herkesi memnun etti hem de kimsenin beklentilerine tam cevap vermemiş oldu.

Haaretz’e bakılırsa Trump’ın açıklamaları, Netanyahu’nun yazdığı bir metin gibiydi, yani Trump’tan açık ve net bir destek almış. Gazete Amerikan tarafında sabrın tükendiğine dair kulisler ve sızıntılar dolaşmasına rağmen, Trump’ın açıklamalarının büyük ölçüde Netanyahu’nun tutumlarıyla uyumlu göründüğünü belirtti.

Bu uyum; Gazze’de ateşkesin yeni bir aşamasına geçiş için bağlayıcı bir takvim belirlemekten kaçınılmasında, İsrail hükümeti üzerinde herhangi bir açık baskı kurulmamasında ve İran’ın nükleer programını yeniden başlatması hâlinde ABD’nin İsrail’in yanında askerî müdahaleye hazır olduğuna dair imalarda kendini göstermiş.

Trump ayrıca, İsrail içinde hakkında yürütülen yolsuzluk davaları kapsamında Netanyahu için- olası bir başkanlık affından söz etti. Bu açıklama, İsrail yargısına benzeri görülmemiş bir müdahale olarak geniş yankı uyandırdı. Bunun ardından İsrail Cumhurbaşkanı İshak Herzog, bu dosya hakkında Trump ile doğrudan bir temas bulunduğunu reddetti.

Oysa başka mecralarda Trump’ın aynı konuşmada Netanyahu'ya neredeyse buyurgan bir dille “Batı Şeria politikanı değiştir!” dediğinin altı çizildi. Trump yönetiminin Batı Şeria’da artan gerilimin, Gazze’de varılan ateşkes anlaşmasının uygulanmasını zorlaştıracağı değerlendirmesinin yapıldığı bir bağlamda bu sözler Netanyahu’ya açık bir uyarı. Trump belli ki İsrail’in saldırganlığından ve genişleme politikalarının ABD’deki algısına oldukça aşina ve bunun kendisine, ABD’ye ve partisine çok zarar veriyor olduğunu değerlendiriyor artık.

Trump’ın Epstein davası dolayısıyla iplerinin MOSSAD’ın, dolayısıyla Netanyahu’nun elinde olduğunu düşünenler açısından Trump’ın basın toplantısındaki sözlerinin gerçekten ayrıca izaha muhtaç olduğu kesin. Trump’ın Epstein davası dolayısıyla kendisini Netanyahu’nun elinde rehin saymıyor olduğu çok net. Belki de Trump sandığımız kadar bu davayı umursamıyor veya belki İsrail’in bu davayı kontrol etme gücüne o kadar inanmıyordur.

Çünkü Haaretz’in haberinin aksine Trump Netanyahu’nun hiç de duymak istemeyeceği bir sürü şey söyledi. Erdoğan’dan şikâyet etmek isteyen Netanyahu’ya defalarca dönüp dolaşıp Erdoğan’ı, liderliğini, tecrübesini ve Suriye’deki “kurtarıcı” başarısını övdü. Suriye’nin İsrail açısından kurtulmuş olduğunu Netanyahu’nun kabul etmesi mümkün değil, bu çok açık. Suriye’de Esad’ın devrilmesine Trump’ın atfettiği anlam ile Netanyahu veya İsrail’in atfettiği anlam aynı değil.

Ama uluslararası resmi söylem ve fiili insani durum açısından Trump Suriye’deki gelişmeyi bir “kurtuluş” olarak, bir zalim diktatörün elinden bir halkın ve tabii ki terör-uyuşturucu ve istikrarsızlık üreten katil bir rejimden kurtuluşu olarak görüyor. Bunda da Erdoğan’ın rolünü takdir ediyor ve bunu her fırsatta açıkça ifade etmekten geri durmuyor.

Trump ile Netanyahu arasında bariz bir fark olduğu çok açık. Ancak bu farkın olumlu bir sonuca tahvil olması kendiliğinden mümkün olmuyor. Şimdilik Netanyahu’nun Trump’a olan ihtiyacı Trump’ın Netanyahu’ya hatta giderek İsrail’e olan ihtiyacından çok daha fazla. Sadece uluslararası planda değil, kendi iç siyasetinde Trump’a duyduğu ihtiyaç Trump’tan daha duymak istemediği birçok şeyi dinlemek zorunda bırakıyor gibi.

Trump Suriye’deki yeni rejimi kendine tehdit olarak gören Netanyahu’ya Şara’nın da güçlü ve güvenilir bir lider olduğunu söylüyor. Netanyahu’nun asla duymak istemeyeceği bir şey bu ama Trump hiç tereddütsüz bunu söylüyor ve İsrail’in Suriye ile iyi geçinmesi gerektiğini de ekleyerek hem saldırganlığını yüzüne vurmuş oluyor hem de yeni bir siyaset önermiş oluyor. Azıcık İsrail’i tanıyorsak, bu kabul edebileceği bir şey değil. Belki her zamanki gibi kabul eder gibi görünüp eninde sonunda ihlal etmeyi planladığı bir ikrar olabilir. Çünkü Şara’da Filistin direnişinden farklı bir profil görmüyor Netanyahu. Gördüğü şey yanlış da değil.

Trump’ın basın toplantısında Netanyahu’ya karşı bence çıtayı daha yükseklere çıkaran sözü, Erdoğan hakkındaki görüş ve duygularını ifade ederken bunlara Netanyahu’yu da ortak edeniydi: “Ben Erdoğan’ı seviyorum, Bi Bi de seviyor, öyle değil mi Bi Bi?” derken Netanyahu’ya bir emrivaki yaptığı çok açıktı. Ne diyebilirdi Netanyahu? Tabii ki sevmiyordu Erdoğan’ı, sevemezdi, sevemeyecek de.

Yetmiyor gibi bir de Türkiye’ye F35’leri satabileceğini söylemesi, kendisine daha iki gün önce güvenerek yola çıkmış Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimine karşı da kendisini tam off-side’a düşürmüş oldu.

Haaretz’in Netanyahu adına gördüğü rüya başka tabi. Ama bu söze (Netanyahu Erdoğan’ı seviyor) muhatap olup buna itiraz edememek. Bu yılı bu kabusla kapatmış olsun, kabuslarına Erdoğan girsin Netanyahu’nun. 2026 yılında Erdoğan ve onun temsil ettiği adalet İsrail’in kâbusu olsun.


TAZİYE: Şehidler kervanına katılan Ebu Ubeyde’ye (Huzeyfe Semir el-Kahlut) selam olsun. Şehitler Kervanı şimdi daha canlı, daha hür daha nurlu. Kur’an’ın yetiştirdiği bir kişilikti, Kur’an’ın işaret ettiği yolda dünyalığını, hayatını, canını Allah yolunda çok kârlı bir fiyata sattı. Şehadetinin ardından açılan yüzünü seyretmeye doyamadım. O nasıl nurani, nasıl mübarek, nasıl tonlarca şey anlatan bir yüz. Allah meleklerine yoldaş, peygamberlerine komşu eylesin.




#Netanyahu
#trump
#Yasin Aktay