|

ABD terörü dünyaya yaydı

ABD’nin, 11 Eylül saldırılarının ardından hayata geçirdiği küresel güvenlik politikalarının sonuçları bugün dahi hissediliyor. Afganistan ve Irak’ta kanlı işgaller yürüten Washington, birçok devleti terörle mücadele bahanesiyle istikrarsızlaştırdı. Bu politikalar, terör örgütlerinin güçlenmesine sebep olurken, İslam düşmanlığının büyümesinde ve gelişmesinde de önemli rol oynadı.

Haber Merkezi
01:58 - 11/09/2021 Cumartesi
Güncelleme: 05:06 - 11/09/2021 Cumartesi
Yeni Şafak
11 Eylül 2001 tarihinde gerçekleşen terör saldırısı
11 Eylül 2001 tarihinde gerçekleşen terör saldırısı

Amerikan topraklarında gerçekleşen en büyük terör saldırısı 11 Eylül’ün 20. yılında Washington’ın uyguladığı tek taraflı saldırgan politikaların sonuçları konuşuluyor. El Kaide terör örgütü lideri Usame bin Ladin’in talimatıyla gerçekleşen saldırılarda, iki uçak New York’taki ikiz kuleleri, bir uçak ABD Savunma Bakanlığını (Pentagon) hedef almış, bir uçak ise Amerikan savaş uçakları tarafından düşürülmüştü.


Saldırılarda, (19 uçak korsanı dışında) toplam 2 bin 977 kişi hayatını kaybetti. Bunların çoğu New York’taydı. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush’un neo-con ağırlıklı yönetiminin, saldırılardan kısa süre sonra “Terörle Küresel Savaş” ilanı ve hayata geçirilen güvenlik politikaları, başta Afganistan ve Irak olmak üzere küresel alanda işgal, terör ve İslam düşmanı politikaların güçlendiği ve milyonlarca sivilin hayatını kaybettiği kanlı bir dönemin kapısını açtı.


KANLI İŞGALLER

Bush yönetimi 11 Eylül’den sadece haftalar sonra Afganistan’a askeri müdahale düğmesine bastı. Bush, Taliban’ın ABD’nin El Kaide lideri Usame Bin Ladin’in iadesini reddetmesi üzerine 7 Ekim 2001’de Afganistan’ı işgal ederek Taliban rejimini devirdi. 20 yıllık işgalde on binlerce sivil hayatını kaybetti. Yine Mart 2003’te Irak’ı da “kimyasal silah” yalanıyla işgal eden ABD yönetimi, uyguladığı politika ile ülkenin üçe bölünmesine, sivil katliamlara, işkencelere ve terör örgütlerinin güçlenmesine sebep oldu. ABD’nin Ortadoğu’daki müdahaleleri İsrail’i çevreleyen birçok devletin zayıflamasına yol açtı.


TERÖR ÖRGÜTLERİNİN ÖNÜNÜ AÇTI

ABD’nin başta Ortadoğu olmak üzere küresel alanda tek taraflı giriştiği işgal ve müdahale politikası, birçok devleti istikrarsızlaştırır, hatta dağıtırken, terör örgütlerinin yayılması için verimli bir alanın oluşmasına da zemin hazırladı. 11 Eylül sonrasında, Washington’ın skandal politikaları sonucu, El Kaide Asya’dan Afrika’ya küresel bir terör örgütü hüviyeti kazanırken, Ortadoğu’da DEAŞ, Afrika’da ise Boko Haram gibi kanlı terör örgütlerinin doğmasına ve büyümesine yol açtı. Öyle ki, sonuçta Washington, Suriye’de bir terör örgütüne karşı PKK/PYD terör örgütüne kucak açtı.


İSLAM DÜŞMANLIĞINI KÖRÜKLEDİ

Bush yönetiminde etkili konumlarda bulunan yeni muhafazakar gruplar ve İsrail lobisi, 11 Eylül’ü, uluslararası alanda Müslümanları hedef alan bir kampanyaya çevirdi. Başta ABD ve Avrupa’da yaşayan Müslümanlar olmak üzere küresel alanda İslam’ı hedef alan politikalar ve yayınlara ağırlık verildi. İslam’ı ve Müslümanları hedef alan politikalar, çıkarılan yasalarla pekiştirilirken, İslam karşıtlığı Batılı popülist siyasiler tarafından oy devşirme amacıyla kullanıldı ve bu ülkelerde aşırı sağ, ırkçı partilerin güçlenmesine sebep oldu.


İŞKENCE MERKEZLERİ

ABD ‘terörle savaş’ bahanesiyle dünyanın pek çok bölgesinde gizli ya da açık işkence merkezleri kurdu. Guantanamo, Ebu Gureyb ve Bagram Cezaevi gibi yerlerde mahkûmlara Amerikan askerleri ve CIA tarafından uygulanan insanlık dışı yöntemler, sızdırılan belge ve fotoğraflarla şok etkisi oluşturdu. Ebu Gureyb’de ABD’nin uyguladığı işkencelerin, DEAŞ gibi kanlı bir terör örgütünün doğuşuna zemin hazırladığı bugün kabul edilen bir gerçek.


KÜRESEL GÖZETLEME AĞI

ABD yönetimleri, 11 Eylül saldırılarını, küresel bir gözetleme ağı kurmak için bir fırsat olarak da değerlendirdi. ABD istihbarat servisi NSA adına çalışan Edward Snowden’ın ifşaları, Washington’ın başta kendi vatandaşları olmak üzere, telefon ve internet hatları üzerinden, müttefik devletler dahil tüm dünyayı hukuk dışı bir şekilde dinlediği ve casusluk faaliyetinde bulunduğunu ortaya koydu. Sadece Bush döneminde değil, Barack Obama, Donald Trump ve Joe Biden döneminde de bu dinlemelerin devam ettiği düşünülüyor.


HEGEMONYANIN SONU

Taliban güçlerinin 11 Eylül’ün 20. yıl dönümünde başkent Kabil dahil Afganistan’ın tamamını yeniden ele geçirmesi, ABD küresel hegemonyasının sembolik sonu olarak değerlendirildi. Biden yönetimi fiyasko çekilmeyi “en uzun savaşın sonu” olarak pazarlamaya çalışsa da, Washington küresel çapta bir güven ve inandırıcılık kaybına uğradı. ABD’nin küresel çapta uyguladığı politikalar daha geniş bir zeminde sorgulanmaya başladı. Ülkeden ayrılan son ABD askeri, General Chris Donahue olmuştu. Generalin gece görüş kamerasıyla çekilmiş fotoğrafı şimdiden tarihe mal oldu.

#ABD
#11 Eylül
#Afganistan
#Irak
#George Bush
3 yıl önce