|

II. Abdülhamit ve muhafazakar modernleşme

Yeni Şafak
04:00 - 12/02/2019 Salı
Güncelleme: 04:01 - 12/02/2019 Salı
Yeni Şafak
II. Abdulhamit
II. Abdulhamit
PROF.DR.İSHAK TORUN, ATAKAN SOYDAN / BOLU ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ

II. Abdulhamit’i, muhafazakâr modernleşme modelinin Türkiye’deki öncüsü olarak görmek mümkündür. Muhafazakâr modernleşme modeli, Batı’nın kültürüne mesafeli, ama maddi medeniyetine taraftar kalkınmacı bir modernleşmedir. Bu model, Cumhuriyetin siyasal elitleri tarafından dışlandı. Yerine Batı’yı madde ve manasıyla topyekün almayı kabul eden devrimci / radikal bir modernleşme modeli tercih edildi. Radikal modernleşme, devletin bastırıcı ve ideolojik aygıtlarıyla hegemonik/resmi görüş haline getirildi.

Muhafazakâr modernleşmenin alternatif bir siyaset ve modernleşme modeli olduğu inkâr edildi; hatta yobazlık ve gericilik olarak yaftalandı. Söylemin dayanakları, Türkiye’nin siyasi tarihinden değil, tutucu Fransız muhafazakârlığından devşirildi. Tutucu Fransız muhafazakârları eskinin restore edilerek, aynen devamını savunuyorlardı. Savununun geri planında ruhban sınıfı ile aristokrasinin güç ve çıkarları vardı. Oysa, Osmanlı’da devletin nüfuzu ve güdümünden bağımsız, güçleriyle siyasal merkeze kafa tutabilecek özerk bir ruhban sınıfı ve aristokrasi geleneği yoktu. Ayanlık gibi örnekler ancak gelenekten sapan istisnalardı.

KURGUSAL KIYASLAMALAR

Cumhuriyet’in organik aydınlarının ana akım Türk muhafazakârlığına yaptıkları kıyaslamaların toplumsal gerçekliğimizle alakası yoktu, bütünüyle kurgusaldı. Türk muhafazakârlığı daha çok sosyal ve/veya kültürel muhafazakârlık olarak tanımlanan Anglo-sakson geleneğine uygundur. Anglo-sakson muhafazakârlığı kültürel değer ve normların değişmesine karşı iken bilim, teknik ve ekonomi konularında değişme yanlısıdır.

Türk muhafazakârlığı maddi gelişmeye açık ılımlı bir muhafazakârlıktır. Bu itibarla, Türkiye’de muhafazakârlar ile devrimci modernistlerin düşünceleri maddi kalkınma; yani eğitim, bilim, teknik ve ekonomik hedefler açısından birbiriyle örtüşmektedir. Fark, yukarıda betimlediğimiz üzere, kimlik ve kültürün değiştirilip değiştirilmemesinden kaynaklanmaktadır.

Cumhuriyetin siyasi elitleri, Weberyan bir yaklaşımla, mevcut kültürel değer ve normları kalkınmanın önünde engel olarak gördüler. Onlara göre kalkınabilmek / sanayileşebilmek için dinden zihniyete, dondan köyneğe her şey değişmeli, sıfırdan inşa edilmeliydi. Öte yandan, Cumhuriyetin ilk yıllarında, azımsanamayacak ekonomik gelişmenin yaşandığı inkâr edilemez. Ancak, radikal kültür politikaları yüzünden dikkatler yerlilik ve üretimden Batı tipi yaşam tarzına ve dolayısıyla modern tüketimciliğe evrildi. Yol yapmak, makine ve otomobil üretmek, baraj inşa etmek yerine modayı takip etmek, Paris’te alışveriş yapmak, plazada ikamet etmek, elin ürettiği arabaya binmek, lüks lokantalarda yemek yemek, markalı cep telefonu kullanmak adeta modernliğin göstergesi haline geldi. Yanlış modernleşmenin gayri meşru çocuğu olarak dünyaya gelen bu yabancı marka merakı ve gösterişçi tüketimcilik, etki tepki mekanizmasıyla, maalesef muhafazakârları da tesiri altına aldı.

Fabrika, yol, baraj, okul, hastane, yapımına odaklanacak yerde, milletin diliyle, diniyle, kültürüyle oynamak toplumu yozlaştırmış, ülkemizi gelişmiş ekonomilerin pazarı haline getirmiş, devletle toplumun arasını açmış, devleti ve milli siyaseti hegemon ülkelerin güdümüne sokmuştur. Kalkınma trentleri bu sebeple her defasında kaçırılmıştır.

PETRO, MEİJİ VE
II. ABDÜLHAMİT

Rusya’nın kalkınmasında Petro, Japonya’nın kalkınmasında Meiji iktidarı ne ise bizim için II.Abdülhamit odur. Osmanlı kalkınma süreci Rusya ve Japonya’yı az farkla takip ediyordu. Örneğin, Çağlar Keyder’e göre, Türkiye’nin sanayileşememesine gerekçe gösterilen özerk girişimcinin oluşmadığı tezi doğru değildir. Gayri Müslim Osmanlı tebaası içinden çıkan yerli girişimci, gayri Müslimlerin yanlış politikalar yüzünden ülke dışına göçürülmesi sebebiyle ortadan kalkmıştır. II.Abdühlamit’in muhafazakar kalkınma politikalarıyla ilgili diğer çarpıcı örnekler aşağıdaki gibidir:

II. Abdülhamid döneminde ilk ve orta öğretimde okul sayısı 500-600’dan 8.000-8500’e yükselmiştir. Tıbbiye ve askeriye başta olmak üzere Cumhuriyet dönemine kadar varlığını devam ettiren çok sayıda yüksek öğrenim kurumu açılmıştır. Cumhuriyet’in toplumsal ve siyasal elitleri II. Abdülhamit döneminde açılan okullarda eğitim almışlardır. Sadece tekstil alanında var olan üretim tesisleri savunma, makine, metal, kimya gibi alanlara yayılarak çoğalmıştır.

Dönemin belki en göze çarpan kalkınma başarısı, haberleşme ve ulaşım alanındaki gelişmelerdir. Bugünkü PTT’nin aslı olan Telgraf Müdürlüğü o dönemde kurulmuş, 865 km telgraf hattına 1197 km ilave edilmiştir. Bu dönemde çekilen telgraf sayısı 1 milyondan 3 milyona çıkmıştır. 1856’dan günümüze döşenen demiryolu hattının yaklaşık % 38’i, Osmanlı döneminde döşenenin ise yaklaşık % 68’i II.Abdülhamit döneminde yapılmıştır. Türk demiryolu tarihinde, 1923-1940 cumhuriyet dönemi (yıllık 190 km) hariç, yıllık en fazla demiryolunun döşendiği dönem (yıllık 175 km) II. Abdülhamit dönemidir. Son olarak, idari alanda ve mali disiplinin sağlanmasında önemli adımlar bu dönemde atılmıştır.

#​II. Abdulhamit
#İshak Torun
#Atakan Soydan
5 yıl önce