
12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştiren cuntacı askerler, büyük bir kıyım gerçekleştirdikleri gibi Türkiye'nin siyasi ve sosyal hayatını etkileyen kararlara da imza attılar. Darbenin doğal sonucu olan demokrasinin askıya alınması sürecinde Kenan Evren başkanlığında ülkeyi yöneten 5 cuntacı general siyasi partilerin genel merkez yöneticilerine 10 yıl, il ve ilçe yöneticilerine ise 5 yıl siyaset yasağı getirdi. Her ne kadar 1983'te seçimler yapılsa da darbeden önce siyaset sahnesinde olan parti ve liderin yasağı devam etti. 1987 yılına gelindiğinde halktan gelen yoğun baskı ile gidilen referandumda "evet" sonucu çıktı ve siyasi yasaklar 75 bin oy farkla kaldırılmış oldu.
Referandumun iki rengi
Turgut Özal, Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan... Bugün hiçbiri hayatta değil. 1987 seçimlerine gidilmeden önce gündem siyasi yasakların kaldırılmasıydı. Halktan gelen baskıları da dikkate alan Meclis yasakların kaldırılması için yapılan anayasa değişikliğini referanduma götürdü. Dönemin Başbakanı ve ANAP lideri Turgut Özal meydanlarda siyasi rakiplerinin yasaklarının neden devam etmesi gerektiğinin nedenlerini anlatırken, diğer dört lider de ‘imkanlar elverdiği ölçüde’ halka ulaşıp ‘demokrasinin bir gereği olarak siyasi yasakların kaldırılması gerektiğini’ anlatmaya çalıştılar.
Doğru Yol Partisi’nin basın danışmanlığını yapan Berin Aksoy’un giyimi kampanyanın rengiyle ters düşünce gazetelere “Gönlü mavide ama elbisesi turuncu” diye haber olur. Referandumun en iz bırakan siyasetçilerinden birisi de “NO NO” yazılı turuncu tişörtlerle dolaşan Güneş Taner’di.
Dönemin en öne çıkan olaylarından biri de Turgut Özal’ın Yalova’da gazetecileri bırakıp, bindiği lastik botu ile soluğu plajda alması oldu. Hoparlörle ‘hayır kampanyası’ yapıp bir de canlı canlı anket gerçekleştiren Özal'ın bu girişimini gazetelere “plaj politikası” başlığıyla haber yaptı.
ANAP ve DYP’nin kitaplı referandum kampanyası dönemin öne çıkan diğer bir olayıdır. İki parti de kendisine yakın gazetecilere kitap yazdırıp, teşkilatlarda dağıttı.
ANAP’lı gazeteci Acar Tuncer ‘Belgeler ve Olaylarla Demirel’in Gerçek Yüzü’, DYP’ye yakın gazeteci Nimet Arzık ise ‘Yasaklı Liderlerin Dönüşü ve Özal’ kitabını kaleme aldı.
Referanduma günler kala gazeteler yayımladıkları anket sonuçlarıyla halkın politikaya ilgisinin arttığını belirtiyordu. Kızışan siyaset meydanında Başbakan Turgut Özal, 12 Eylül öncesi kaotik ortamın müsebbibi olarak gösterdiği yasaklı liderlerin tekrar siyasete geri dönmemesi gerektiğini savundu. Süleyman Demirel ise esasen yasakların Meclis'teki oylama ile kalktığını halkın sadece bunu referandumla onaylayacağını söyledi. Siyasi üslup ve tartışma açısından bu dönem çok eleştirildi. Bu tartışmaların arasında millet 6 Eylül 1987'de sandığa gitti.
Siyasetçilerin önünü halk açtı
Bu referandumun en önemli sonucu ise Özal’ın baskın seçim kararı oldu.
Bülent Ecevit Demokratik Sol Parti'nin, Alparslan Türkeş Milliyetçi Çalışma Partisi'nin, Necmettin Erbakan ise artık Refah Partisi'nin genel başkanı oldu. Anayasa değişikliği ile seçmen yaşı 20'ye indirilirken milletvekili sayısı da 450'ye çıkarıldı.
Bu referandumun illere göre dağılımına bakıldığında, belki de ilk kez kıyı bandı boyunca oluşan siyasi haritayla Anadolu’nun iç kesimleri arasında bariz bir renk farkı oluştu.
Bu referandumun en önemli sonucu ise Özal’ın baskın seçim kararı oldu. 29 Kasım 1987’de yapılan erken seçimlerde oyları yüzde 36 seviyesine düşse de ANAP tekrar tek başına iktidara gelmeyi başardı.











