|
Ekonomik daralmanın sonu

Üç çeyrektir küçülen (resesyona giren) Türkiye Ekonomisi 2019 yılının 3. çeyreğinde yüzde 0,9 büyüme ile depresyona girmeden küçülme sürecini sona erdirmiştir.

2019 yılının 4. çeyreğinde pozitif büyümenin devam edeceği (yüzde 5 civarında büyüme bekleniyor) ve yıl sonunda yüzde 0.5-1 arasında yıllık büyüme gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Yine 2020 yılındaki yüzde 5’lik büyüme hedefi için piyasada güçlü destekler (ortak beklenti) oluştuğu görülmektedir.

***

Gayrisafi Yurt İçi Hasıla üretim açısından incelendiğinde; 2019 yılının üçüncü çeyreğinde tarım sektörünün katma değerinin yüzde 3,8 olduğunu, onu sanayi sektöründeki yüzde 1,6 artışın izlediği görülmektedir. Burada son üç çeyrektir küçülen sanayi üretiminin pozitif olmasının önemli olduğunu da belirtelim.

İnşaat sektörü kan kaybetmeye devam ediyor ve 3. çeyrekte katma değeri yüzde 7,8 azalmıştır. Bunun anlamı inşaat sektörü 5 çeyrektir küçülüyor (işsizlikteki yüksek artışın önemli belirleyeninin inşaat sektöründeki daralmadan kaynaklandığını da söylemeliyiz).

Diğer yandan ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetlerinin toplamından oluşan hizmetler sektörünün katma değeri ise düşük oranda da olsa (yüzde 0,6) artmış.

***

Merkez Bankasının (siyasi baskı da var) politika faizinde yüksek indirime gitmesi ve arkasından kamu bankalarının düşük faizli, konut, otomobil ve tüketici kredisi kullandırmaya başlaması hanehalkı tüketimini artırmıştır (yüzde 1,5).

Devletin nihai tüketim harcamaları büyümeye sürekli destek veren harcamalar ve 3. çeyrekte de yüzde 7 artmış. Ekonomi küçülürken devlet harcamalarının artışı vergi gelirlerinin aynı düzeyde artmaması nedeniyle bütçe açıklarını hedeflerin üzerine taşımış ve kamunun borçla finansmanını kaçınılmaz kılmıştır.

Burada belirtilmesi gereken bir başka olumsuz gelişme ise yatırım anlamına gelen sabit sermaye oluşumunun 5 çeyrektir küçülüyor olmasıdır (son çeyrekte yüzde 12,6 küçülme yaşanmış). Yatırımlar küçülürken büyümenin gerçekleşmesi stok değişmeleri ve kapasite kullanım oranı artışıyla izah edilebilir. Aslında işsizliğin rekor seviyelere çıkmasıyla sabit sermaye yatırımlarındaki küçülmenin doğrudan ilişkisi de var.

Şüphesiz resesyonun krize dönüşmesini engelleyen süreçte ihracat çok önemli rol oynamış ve ekonomik büyümeye desteği bu çeyrek de devam etmiştir (yüzde 5,1). İç talepteki artışın ithalatı artırdığını, bunun GSYH artışına (büyümeye) olumsuz etki yaptığını da söyleyelim.

***

Özetlersek, son dönemde açıklanan çok sayıda mikro ve makroekonomik gösterge 2018’in ağustosunda başlayan kur ataklarıyla Türkiye ekonomisinde yaşanan ciddi ekonomik daralmanın sonuna geldiğini göstermektedir.

Ekonomi uzmanlarının önceki tahminlerinde de belirttikleri gibi, 2019’un 3. çeyreğinden itibaren resesyon sürecinin sona erdiğini, alınan kararların da etkisiyle genel ekonomik iyileşme sürecinin başladığını açık olarak söyleyebiliriz. Bununla beraber iyileşme sürecinin henüz başında olunduğunu ve kamu kaynakları bu süreçte aşırı zorlandığını da eklemeliyiz (bütçe açıkları, kamu bankaların düşük faizle piyasayı fonlamaları, merkez bankası yedek akçe kullanımı v.s.).

Türkiye Ekonomisinin potansiyel büyümesi yüzde 4,5-5 civarındadır. Bu oranda gerçekleşecek büyüme hızları ancak işsizliğin mevcut düzeyde devam etmesine yetebilir. İşgücüne yeni katılanlar ve mevcut işsizlere iş bulunması için yüzde 5 büyüme hızları bile yetersizdir. Bu nedenle büyüme potansiyelini artıracak yeni imkanlar, kaynaklar ve yerli-yabancı yatırımları teşvik edecek yapısal düzenlemeler gerekiyor.

***

Sonuç olarak, 3. Çeyrekte gelen pozitif büyüme daralma sürecinden çıkış göstergesi olması ve beklentiler açısından moral verici. Sürdürülebilir ve nitelikli yüksek büyüme hızlarını gerçekleştirme için yeni bir başlangıç noktası olması dileğimiz.

#Ekonomi
#Daralma
#Merkez Bankası
#İşsizlik
#Küçülme
4 yıl önce
Ekonomik daralmanın sonu
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi