|
Terim, Kalli ve Zico...

Önce milli takımdan başlayalım. Macaristan''ı 3-0 yenerek şimdilik yola devam ediyoruz. Geçen hafta, milli maç haftası konu milli takım oldu ama futbol olmadı.

Fatih Terim''in Macar maçı öncesi yaptığı bildik çıkışlar, meydan okumalar...

Ardından İsviçre maçının ikinci baş sabıkalısı Emre''nin basın tribüne yaptığı edep dışı hareket...

Bu hareketin Futbol Federasyonu tarafından göz ardı edilmesi...

Evet, futbol sahası yine bu tür gelişmelerle doluydu.

Fiili ya da sözel veya sembolik şiddetin milli ya da kollektif fayda adına destek bulduğu, en azından yaptırım görmediği bir dünya, Türk futbol dünyası...

O zaman bundan daha farklısı beklenemez...

Tersi bir gidiş ya da niyet olsaydı, Fatih Terim, İsviçre maçından hemen sonra görevden alınırdı. Olmadı.

Suç sistemin elbette, ama tüm aktörleriyle...

Bugün başarısız karşısında Terim''i yerden yere vuran spor basını ve spor basın politikası o dönem bu konuda sınırlı tepki vermişti, örneğin.

Terim teknik kaliteleri bir yana, sportif açıdan kaybı hazmetmeyen bir kişi.

Kendisiyle aşırı derece de meşgul.

Tarihin kendisiyle başladığını ve kendisiyle bittiğini sanıyor.

Kullandığı yöntemler son derece otoriter.

Verdiği mesajlar spor kültürünün sıkça ruhuna aykırı...

Türk spor tarihinin gördüğü en büyük rezalet kaybettiğimiz ve kaybı hazmedemediğimiz bir maçtan, İsviçre maçından sonra Terim''in şefliğinde rakip futbolcuları tekme tokat dövmekle, Terim''in karakterini millileştirmekle yaşanmıştı...

Böyle giderse, daha kötüleri de yaşanabilir...

Evet, balık baştan kokar...

Buna karşın milli takımın Malta maçına yönelik teknik eleştirilerin Macaristan maçı sonrası pek de mantıklı olmadığı ortaya çıktı.

Terim benzer bir kadroyla ve benzer bir anlayışla Macaristan maçını farklı kazandı.

''Hakem Macar penaltısını vermedi'' demesin kimse...

Milli takım o gün onlarca gol pozisyonuna girdi, maçı çok daha erken koparabilirdi.

Malta maçında takımı oyundan düşüren etkisiz kalmasına yol açan isimler örneğin Tuncay, Emre Macaristan maçını toparlayan, takıma tempo veren isimlerdi.

Demek ki Terim''in futbolcu seçimi sanıldığı kadar yanlış değildi ve işi sanıldığı kadar kolay değildi...

Ama şu açık:

Terim bu tür davranışlarla milli takım ve basın arasına bir mesafe koyuyor, bir çok insanı futboldan soğutuyor, milli takımdan uzaklaştırıyor...

Başarı için mutlaka tahrip edeci bir hırs gerekmiyor...

Kalli''ye bakın...

73 yaşında bir teknik adam, esprili, kendisini eleştirebilen, ama hâlâ iddialı bir isim... Futboldan bunca yıl uzak kaldı.

Ben dahil bir çok Fenerbahçeliye, teknik adamlığa geri dönmesiyle Galatasaray''ın nostalji dönemini başlıyor sözünü ettirdi. Ve ardından bu sözü geri aldırttı.

Bu bunca araya rağmen, son derece akılı, tempolu, arzulu ve baskılı bir futbol anlayışını takımına aktarabiliyor. Üstelik takımına kısa sürede sistemli futbolu yerleştirebiliyor.

Evet, sadece hastalıklı bir hırs gerekmiyor başarı için...

Hep söylüyoruz her hocanın karakteri o takımın karakteri haline dönüyor zamanla...

Gelelim bizim takıma...

Bu hafta yazıda Fenerbahçe son sırayı hak etti.

Garip işler oluyor Fenerbahçe''de...

Zico futbolun esasına dokunmadan sahadaki dizilişi değiştiriyor kendince...

Ama şu gerçek değişmiyor:

Diziliş ne olursa olsun 80 metre alanda top oynayan bir takım için gerçek değişmez, sahaya yayılamazsanız, rakibe basamazsınız, sürpriz de yapamazsınız ve arkanızda büyük gedikler bırakırsınız.

Fenerbahçe''nin gevşek futboluna uyuyor bu manzara...

Her şeye rağmen bu akşam İnter karşısında galibiyet dileyelim...

17 yıl önce
Terim, Kalli ve Zico...
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!
İYİ Parti kongresinin kazananı kim
Şule öğretmen ve yeni maarif modeli