Geçen perşembe günkü yazımızdan şu bölümü bir kez daha alıntılama ihtiyacı doğdu: “En olmadık yolları hem içeriden hem de dışarıdan yıllardır denediler. İktidara gelmek için yırtındılar. Sırtlarını ‘millî irade’ dışında her şeye dayadılar. Özellikle de Batı’ya teslimiyet çerçevesi içinde askere, bürokrasiye ve bürokratik oligarşiye…
Elektronik ya da analog muhtıralardan, sanal ya da fiili darbelerden, darbe girişimlerinden, dış finansal müdahalelerden, dolarizasyonu destekleyen ataklardan, enflasyondan, hayat pahalılığından ve hatta ABD Başkanı’ndan bile medet umdular.
PKK’dan da medet umdular… Onun uzantısı olan HDP ile iş tuttular…
En sonunda umutlarını Azrail’e bağladılar... Uzun bir süre Sayın Cumhurbaşkanı’nın hasta olduğu haberini yaydılar. Evvelsi gece de “Cumhurbaşkanı Erdoğan öldü” diye sosyal medyayı yangın yerine çevirdiler.”
Yazının bu bölümünü neden alıntıladık? Şundan: Ana muhalefet partisi yönetiminin yeni bir medet umma hareketiyle karşılaştığımız için.
’nun, ülkemizdeki
gönderdiği mektup, Türkiye siyasi tarihinde çalınan kara bir lekedir. Ne yazık ki bir ilk de değildir.
Mektuptan üç cümleyi alalım: “[…] Ülkenizdeki yatırımcılar, Kanal İstanbul gibi her yönüyle dünya iklimine karşı bir hareket olan bu projeyi desteklememelidir. […] ‘Kanal İstanbul Projesi’nin uygulanmasının önlenmesi için mücadele vermeye devam edeceğim. […] Sizlere de dünyayı korumak için çağrıda bulunuyorum.”
Kılıçdaroğlu benzer bir işi dünyaya “Türkiye’de can ve mal güvenliği yok” diye mesaj vererek ülkemize yatırımcıların ve turistlerin gelmesini engellemeye çalışırken de yapmıştı. Bir an aklıma şu soru geldi: Acaba
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
böyle bir mektup kaleme alıp büyükelçilere yalvarır mıydı ve de ülkesine yatırım yapmaya gelenleri caydırmak için bu tür bir çaba harcanmasına müsaade eder miydi?
Bu ve benzeri soruları,
’nin iyi niyetli, yüreği yurt sevgisi ile dolu ulusalcı mensupları kendi kendilerine mutlaka soracaklardır.
Geçen hafta,
’nın,
Kültür ve Turizm Bakanlığı’m
ızın desteğiyle,
nin
katılımıyla, Slovenya’dan Brumen Vakfı ve Türkiye’den Geleneksel Sanatlar Derneği
ile birlikte yürüttüğü
‘Kadim Anadolu Zanaatlarından Güncel Tasarımlara’
adını taşıyan son derece ilginç bir projenin lansmanına katıldık.
Design and Crafts Council Ireland, Design Denmark, DesignAustria, Dutch Design Foundation, Latvian Design Centre kurumlarının temsilcilerinin de katıldığı toplantıda Vakıf Mütevelli Heyeti Başkanı
TTV Yönetim Kurulu Üyesi ve projenin danışma kurulu üyesi
Prof. Dr. Gülname Turan v
e Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı
birer konuşma yaptılar. Uzun yıllar Beyoğlu Belediye Başkanlığı yapmış ve özellikle bölgede tasarım anlayışının gelişmesine özen göstermiş olan Demircan pek bir heyecanlıydı.
Gülname Hanım, Anadolu’nun kültürel mirası içinden beş zanaatı belirlediklerinden söz etti: Çinicilik
keçecilik
sedef kakmacılığı
, taş işlemeciliği
ve yorgancılık
(Hikmet Çavuş-Şadan Deniz)
. Bu alanların en büyük ustalarıyla hazırlanan belgesel film coşku vericiydi. Gülname Hoca, günümüz tasarımcılarının bu ustalarla çalışarak oluşturacakları eserlerin 2022 Mayıs ayında sergileneceğini duyurdu.
Bir an çocukluk yıllarım gözlerimin önüne serildi. Zarafet, nezahet ve nezaketin el emeği göz nuruyla buluştuğu bu köklü kültürden minik hazinelerden hepimizin evlerinde birer örnek vardır.
Belki de bu projeyle kadim değerlerimiz güncel tasarımlarla yeniden Türkiye’de evlerin baş köşesine yerleşecek; hatta sınırlarını aşarak Avrupa’daki evlere de konuk olacak...