|
Bir küçücük aslancık…

En olmadık yolları hem içeriden hem de dışarıdan yıllardır denediler. İktidara gelmek için yırtındılar. Sırtlarını ‘millî irade’ dışında her şeye dayadılar. Özellikle de Batı’ya teslimiyet çerçevesi içinde askere, bürokrasiye ve bürokratik oligarşiye…

Elektronik ya da analog muhtıralardan, sanal ya da fiili darbelerden, darbe girişimlerinden, dış finansal müdahalelerden, dolarizasyonu destekleyen ataklardan, enflasyondan, hayat pahalılığından ve hatta ABD Başkanı’ndan bile medet umdular.

PKK’dan da medet umdular… Onun uzantısı olan HDP ile iş tuttular…

Olmadı, olmadı, olmadı…

En sonunda umutlarını Azrail’e bağladılar... Uzun bir süre Sayın Cumhurbaşkanı’nın hasta olduğu haberini yaydılar. Evvelsi gece de “Cumhurbaşkanı Erdoğan öldü” diye sosyal medyayı yangın yerine çevirdiler.

Başka türlü iktidara gelemeyeceklerine inanmış durumdalar da ondan… Geçmişlerinde “halka rağmen halk için” düsturunu sahiplenerek millî iradeyi hiçe sayan bu yönetim kadroları; çalışmadıklarından, üretmediklerinden, halkla bütünleşemediklerinden, projeler sunamadıklarından, vaatlerini yerine getirecekleri ‘güven ortamı’nı oluşturamadıklarından en kestirme yolun bu olduğunu düşünüyorlar herhâlde…

‘Armut piş ağzıma düş’ yaklaşımı hiç bu kadar aşağılık olmamıştı… Gitmeye çalıştıkları kestirme yolların çamuru paçalarından akıyor. Bugüne kadar güttükleri tek siyaset, kullandıkları tek ‘siyasi iletişim’ yöntemi ‘10 parmaklarındaki karayı’ iktidara sürmeye çalışmak olan bu kesimden bile beklenmeyecek bir zavallılık…

Düşünceyle, icraatla, hizmetle başa çıkamayınca, iktidarla rekabet edemeyince yapılması gereken ya bu işten çekilmek ya da ‘yeni’ ve ‘doğru’ kadroları yetiştirerek onları siyaset platformuna taşımaktır. Sosyal medyadaki ‘bindirilmiş kıtalar’ın aşağılık söylemlerinden medet ummak değil.

Madem iktidar olamıyorsunuz, bari muhalefet etme görevini haysiyetiyle yerine getirin de sonra Sayın Cumhurbaşkanı “Muhalefetin de yerli ve millîsini ülkemize kazandırmak inşallah bize nasip olacaktır” dediğinde savunulacak yanınız olsun.

Tezkereye “Evet” diyerek millî bağımsızlık ve güvenlik adına hanesine ciddi puan yazdıran Sayın Meral Akşener, keşke Siirt’teki olayı hiç savunmaya kalkmasaydı. Çünkü geç gelen adalet gibi iletişimde de geç gelen açıklama yok hükmünde sayılır.

Yapması gereken aslında çok basitti. Karşıdaki her kimse, Kürdistan’dan söz ettiğinde, dün partisinin grup toplantısında gösterdiği reaksiyonu anında vatandaş karşısında da gösterecekti. Ne demişti Akşener:

“Neymiş, nasıl olur da ‘Burası Kürdistan’ dermiş. Neye şaşırıyorsunuz muhteremler? Bu kişi bir HDP çalışanı. Biz aylardır ne diyoruz? ‘HDP’yi PKK’nın yanında konumlandırıyoruz’ diyoruz. HDP, PKK ile arasına mesafe koymalıdır diyoruz. Kürdistan söylemi kimin? Terör örgütünün. Bu durumda bizim için şaşırtıcı bir şey yok.”

Meral Hanım’dan sonra gaza gelen CHP Genel Başkanı, Yozgat’ta coşmuş:

“Terörle mücadeleyi bunların yaptığı gibi yapmayacağız. Söz veriyorum; o Kandil denen yuvayı yerle yeksan etmezsem Kılıçdaroğlu demesinler. Mücadele yürek işidir. Mücadele bilek işidir.”

Breh, Breh, Breh… Aslanım benim! Nasıl da kükremiş…

Şimdi yerel seçimlerde sırtlarını yasladıkları, 2023’te de iktidar hayallerini bağladıkları PKK uzantısı HDP’li yandaşları bakalım bunlara hadlerini nasıl bildirecekler?!

Hep birlikte göreceğiz inşallah…

#HDP
#PKK
#CHP
2 years ago
Bir küçücük aslancık…
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset