Temkinli iyimserlik

04:0013/03/2025, Perşembe
G: 13/03/2025, Perşembe
Ali Saydam

Öcalan’ın, PKK’ya çağrısının ardından Areda Survey bir araştırma yapmış… Türkiye genelinde 1.220 kişinin katıldığı ve 28 Şubat-03 Mart 2025 tarihleri arasında hayata geçirilen araştırmaya göre; halkın yüzde 57,5’i çağrıyı olumlu buluyor. Ancak, yüzde 47,4’ü PKK’nın silah bırakmayacağını düşünüyor. Katılımcıların yüzde 48,3’ü çağrının dikkate alınmaması ve silah bırakmanın esas olması gerektiğini savunurken, yüzde 69,8’i Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarına devam etmesi gerektiğini belirtiyor.

Öcalan’ın, PKK’ya çağrısının ardından Areda Survey bir araştırma yapmış…

Türkiye genelinde 1.220 kişinin katıldığı ve 28 Şubat-03 Mart 2025 tarihleri arasında hayata geçirilen araştırmaya göre; halkın yüzde 57,5’i çağrıyı olumlu buluyor. Ancak, yüzde 47,4’ü PKK’nın silah bırakmayacağını düşünüyor. Katılımcıların yüzde 48,3’ü çağrının dikkate alınmaması ve silah bırakmanın esas olması gerektiğini savunurken, yüzde 69,8’i Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarına devam etmesi gerektiğini belirtiyor.

İşte, şu sıra devletimizin de gösterdiği, ne tuhaf ki Batı basınının hiç anlayamadığı ‘temkinli iyimserlik’ denilen tutumun rakamlarla ifadesi…

İki açıklamanın satır aralarını doğru okumak da bu tutumun gerekçelerini destekliyor… Öcalan’ın çağrısının ardından Kandil’in yaptığı açıklama ile SDG ve Şam hükûmetinin vardığı 8 maddelik mutabakat metninin ‘ses tonu’, temkinli iyimserliğe işaret ediyor…

Kandil dört şey söylemişti… Bir; PKK’nın çağrıya uyacağını. İki; fesih kongresini bizzat Öcalan’ın yönetmesi gerektiğini. Üç; ateşkes ilan ettiklerini (Oysa bizimkiler “Silah bırakmak” olarak ifade ediyor). Dört; çağrının başarıyla sonuçlanması için demokratik siyaset ve hukuki zeminin uygun olması gerektiğini…

Bunların hepsi “İpe un sermek” olarak algılanabilir…

Gelelim SDG’ye… “Ateşkes” lafı bunlarda da var (madde 3).

Bir de 8. maddede, “Yürütme komiteleri, bu mutabakatın 2025 yılı sonuna kadar tam olarak hayata geçirilmesi için çalışacak” deniliyor… Yani, müzakereler sekiz aylık bir ‘deneme-yanılma’ dönemine yayılacak… Diğer maddeler ise genel geçerliliği olan sözlerden ibaret…

Türkiye korkusuyla zaman kazanma girişimleri… Bu yüzden ne İbrahim Kalın zil takıp oynuyor ne Hakan Fidan ne de Sayın Cumhurbaşkanı… Aşırı heyecan gösterenler yalnızca emperyal güçler… Mazlum Abdi’yi Amerikan helikopteriyle Şam’a yollamalarından da belli değil mi?!

Uyuz kaşımak

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün öncesinde ve sonrasında eposta kutumuza ulaşan basın bülteni sayısına, içeriğine başka bir ‘özel gün’de rastlamamışızdır…

Her gün onlarca eposta… Birbirinden farklı içerikler… Kampanyalar, araştırmalar, şirket içi uygulamalar… “İş’te Eşit Kadın” sertifikası almaya hak kazananlar… Girişimci kadınlar… Kadın liderler… “Kadın Dostu Markalar”… Kadın istihdamı, el emeği, kadın dayanışması, güç, eşitlik, ilham…

Görünüşe bakarsanız Türkiye, topyekûn, kadınlarına sahip çıkmakta… Ancak gelin görün ki ortada “Maşallah!” denecek bir durum yok…

Peki mevcut durumu nasıl tanımlamak lazım derseniz, bizim bazı Kurumsal Sosyal Sorumluluk çalışmalarına, çoğunlukla da sürdürülebilirlik ile ilgili projelere getirdiğimiz tanım burada da işe yarayabilir: Bir tür uyuz kaşıma eylemi…

Daha ciddi bir anlatımla, ‘sonuç odaklı’lıktan uzak, doğru tasarlanmamış ya da uygulanmamış, hedef kitleyle aynı dili konuşmayan, hatta belki de onu anlayamayan işler yığını… O ‘moda’ konu hakkında bir şey ‘yapıyormuş gibi’ yapmanın hazzı…

Adalet ile eşitlik arasındaki farkı dahi fark etmeden, kuru sıkı sallamaca. Ve sonunda kadınların bitmeyen, hatta giderek katlanan sorunları…

Yaşama sanatına hizmet…

İstanbul’daki Pera Müzesi’nde sergilenen koleksiyonlar, Müze’nin 20. kuruluş yıl dönümü vesilesiyle dijital ortamda erişime açılmış. Sanatı ve kültürel mirası daha geniş kitlelerle paylaşmayı amaçlayan bu adımla, Müze bünyesindeki Kütahya Çini ve Seramikleri, Oryantalist Resim, Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri koleksiyonlarından 2 bin 510 eser İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün web sitesinde (https://katalog.iae.org.tr/yordam/) görülebiliyormuş.

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Yayınları’nda yer alan koleksiyon eserlerinin tamamını içeren dijital sergilerin, kullanıcılar tarafından detaylı arama filtreleriyle incelenebilmesi sayesinde tarih, arkeoloji ve sanat üzerine kapsamlı araştırmalar yapılmasına da olanak sağlanmış.

Bertolt Brecht’in özgün iki cümlesini ne kadar hatırlasak, o kadar iyidir. Birincisi şu; “Tek gerçek tatmin vardır; entelektüel tatmin!..” İkinci söze gelince; “Bütün sanatların tek bir amacı vardır: Sanatların en yücesine, yaşama sanatına hizmet etmek…”

Bu iki sözün söz konusu dijital sergide hayata geçmesi mümkün olacaktır…

Reklam panosunda futbol var

Doğru mesaj hep yaşar… Yıllar önce “Kirlenmek güzeldir” diyerek başlamışlardı… Çocuklar kirletsin, biz temizleriz; siz dert etmeyin, demek istiyorlardı. Sokakta oynayan çocukların sosyalleştiğine, öğrendiğine hayatın içinde kaldığına vurgu yapıyorlardı… Bu sloganı hâlâ kullanan OMO şimdi de çocukların ve gençlerin açık havada daha çok vakit geçirmeleri için açık hava reklam duvarlarını futbol kalesi, basketbol potası ve kaydırağa dönüştürmüş. Fotoğrafları kısa bir internet aramasıyla görülebilir…

İnovasyon, yeni nesil, ezber bozan gibi kavramlar hayatımıza bir girdi, pir girdi… Onlarsız konuşmayı bırakın, düşünmek imkânsız hâle gelmiş durumda… Peki, bunları yaparken aynı zamanda duygusal faydaya odaklanabilen kaç çalışmaya şahit oluyoruz? Çok değil…

OMO, ikisini birden yapmayı bir kez daha başarmış; kutluyoruz…

#Aktüel
#Toplum
#Ali Saydam