|
Basit bir kıyaslama: Levent Kırca daha makbul değil Avşar"dan

Bu ülkede Hülya Avşar gibi isimlerin entelektüel birikimleri üzerinden tartışma yürütmek geçersiz bir iş artık. Eskidendi onlar. Popüler olanın, üstün körü olanın, ortalama olanın, yeni yeni kıymete bindiği yıllarda konuşulurdu. Bir manken canı istedi diye kaset çıkartır, mesele tartışma programlarına taşınırdı. İşin ehli olan isimler had bildirirdi o zamanlar. (Onayladığımızdan değil, durum tespiti) Popüler olan işini yapmaya devam ederdi tabi. Biraz daha sessiz sedasız ilerlerdi hepsi bu. Ama baktı alanı genişledikçe genişliyor, had bildirme sırası ona geçti.

En güzel örneğidir; Hülya Avşar katıldığı resim sergisinde sarı kırmızı renklerin ağırlıklı kullanıldığı bir tablo önünde poz vermek istemeyince (kendisi Beşiktaşlı olduğu için) bir profesör tarafından eleştirilmiş ve bu eleştiri karşısında hiç de sessiz kalmamıştı. Yaptığı açıklamada önce eşekliğin baki kalışından dem vurmuş sonra da ''Benim elimde yetki olsa onu profesörlükten çıkartırım. Kaya olsaydı onun ağzını burnunu dağıtırdı. Her işte bir hayır vardır iyi ki gelmedi. Yaşına bakmaz, basardı tokadı'' diyerek, konuyu bambaşka noktalara taşımıştı.

Şimdi artık bilgisine, birikime, tecrübesine haksızlık edildiğini düşünenler de uzak duruyor popüler olanı eleştirmekten. Hatta eleştirmek yerine takdir etmek, beğenmek moda artık.

Yani neredeyse Hülya Avşar''ı Altın Portakal''a jüri başkanı seçenler istedikleri yankıyı yaratamayacaklardı. Beklenilen tepki oluşmadı ilk etapta. Pek çok eleştirmen Benim Sinemalarım''dan girip Bez Bebek''ten çıktı. Oysa Hülya Avşar Benim Sinemalarım''daki rolüyle 9. Uluslararası Tahran Film Festivali''nde Jüri Özel Ödülü''ne, Berlin in Berlin filmdeki rolüyle Uluslararası Moskova Film Festivali''nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü''ne değer görülürken Altın Portakal''ın gözüne girmeyi başaramıyordu bir türlü.

Artık işler değişti.

Herkes bu kararın gündeme gelmek için verildiğini biliyor. Pek de ses çıkarmıyor. Çünkü artık ''O ne anlar bu işten'' demek ayıp oldu. Kaldı ki elinizde yeterince veri yoksa ayıptır da. Önyargıdır bunun adı. Dolayısıyla Hülya Avşar''ın sinema konusundaki birikimine bakılarak ahkam kesilmelidir. Jüri koltuğuna oturduğu ATV''de yayınlanan Çek Bakalım adlı kısa film yarışmasına bakılabilir örneğin. Orada nasıl bir performans sergilediği fikir verebilir. Okan Bayülgen''le birlikte jüri üyesi olduğu o yarışmada, kendinden çok da emin olmadığını hatırlıyorum ben. Değerlendirmelerinin de genellikle sinemasal kriterler dışında olduğunu. Ama ortada bir televizyon şovu vardı ve Hülya Avşar da orada en iyi bildiği işi yapıyordu. Hatta Bayülgen ucundan kenarından teknik konulara girdiğinde ''kaç kişi senin bu konuşmalarını anlayacak'' sözleriyle susturuyordu, format gereği tartıştığı mevkidaşını. Ortalamayı şaha kaldıran, onun önünde eğilen bir isimdir Hülya Avşar çünkü. Gücünü de oradan alır.

Neyse dönelim Altın Portakal''a. Tam beklenen gürültü kopmuyor, kimse detaya girerek ya da girmeden durum değerlendirmesi yapmıyor derken Levent Kırca çıktı ve Hülya Avşar''ın başkanı olduğu jüriden çekildiğini açıkladı. Ve asıl gürültüyü o kapardı. Başka bir isim çekilse bu kadar gündem olmayacaktı elbette ama mesele ''adı tiyatro sanatçısı diye geçse de Olacak O Kadar''dan başka bir iş yapmayan, orada da yıllarca aynı esprileri tekrar tekrar milletin önüne koyan, maraba televoleleriyle hatırlanan, kahvaltıyla öğle yemeği arasındaki açlık greviyle dillere düşen, güldürmediği gibi düşündürmeyi de beceremeyen'' Levent Kırca çekilince konuşuldu. Neticede hedef yine vuruldu.

12 yıl önce
Basit bir kıyaslama: Levent Kırca daha makbul değil Avşar"dan
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’