2014’e giden kökleri var ama 2022 Şubat’ında başlayan Rusya-Ukrayna savaşı günümüze kadar pek çok aşamadan geçti. Fakat en çok, ‘Batı cephesinde yeni bir şey yok’ mevzisinde kaldı. Bu satırların yazıldığı gün ise, Batı’nın savaşta yeni bir el yükseltme ihtimali ile karşı karşıyayız… Sahadaki gerçekliği de, Kiev ve Moskova’daki dengeleri de hatta Avrupa ve NATO ülkelerinin pek çoğunu da aşan bir tetik kurcalanıyor… Washington ve Londra’nın sürüklediği süreç, önce MI6 ve CIA direktörlerinin ortak
2014’e giden kökleri var ama 2022 Şubat’ında başlayan Rusya-Ukrayna savaşı günümüze kadar pek çok aşamadan geçti. Fakat en çok, ‘Batı cephesinde yeni bir şey yok’ mevzisinde kaldı. Bu satırların yazıldığı gün ise, Batı’nın savaşta yeni bir el yükseltme ihtimali ile karşı karşıyayız…
Sahadaki gerçekliği de, Kiev ve Moskova’daki dengeleri de hatta Avrupa ve NATO ülkelerinin pek çoğunu da aşan bir tetik kurcalanıyor…
Washington ve Londra’nın sürüklediği süreç, önce MI6 ve CIA direktörlerinin ortak makalesi, sonra İngiliz ve Amerikan dışişleri bakanlarının Kiev’e ortak ziyaretleri, nihayet İngiltere Başbakanı Starmer ile ABD Başkanı Biden’ın dün Washington’da bir araya gelmesiyle en yüksem basamağa çıktı…
Bu konuda anlaşıldığı hatta 300 Km menzilli ‘storm shadow’ tipi füzelerin kullanılmasında mutabakata varıldığı üzerine son 72 saatte ciddi haber ve yorumlar yayınlandı. Kaldı ki Zelenski talebinin gerçekleşmesi için Batı’nın ensesinde haylidir boza pişiriyor…
Elbette tersi yorumlar da var; bunun yeni bir ‘dehşet dengesi’ taktiği olduğu, ABD seçimlerine giderken Batı’nın özellikle iki kriz alanında-Ortadoğu ve Ukrayna’da-müspet sonuçlar üretmek istediği, yani bu el yükseltmelerin, desteye kart eklemelerin gerçekçi olmadığını yazan/söyleyen kaynaklar bulunuyor.
Yaslandıkları mantığı da top-yekûn yadsımak mümkün değil ama sadece ‘blöf’ denilerek geçiştirilerek bir durum da değil dünyanın karşı karşıya bulunduğu risk…
Bu da bizi şöyle bir tabloya yaklaştırıyor…
ABD bu konuda İngiltere’ye kıyasla daha az konuşuyor. Londra ise adeta koşuyor. Bu yüzden savaşın doğasına ilişkin mutasyon girişimlerini onların istediği ve beslediği fikri hakim. Rusya’nın Çarşamba günü Moskova’daki altı İngiliz diplomatı kapının önüne koyması da bunun delillerinden.
İran’ın meseledeki rolünü ya da hangi role yerleştirildiğini biraz açmamız gerekiyor…
ABD’nin Ukrayna’ya bu füzeleri vermek ve savaşta yeni bir aşamaya geçme konusunda isteksizliği gözlemlenebiliyordu. Ta ki, Rusya’nın İran’dan kısa menzilli balistik füzeler aldığı bilgisinin küresel masaya sürülmesine kadar…
İster-istemez bir geri sayım saati çalışıyor ve durdurmak için hangi kablonun kesilmesi gerektiği belli değil…
Putin’in açıklamalarına rağmen, ki bunları sadece el yükseltme veya diş gösterme olarak da tarif edebilir ya da dünyanın yıkım sürecinin aşaması olarak kabul edebiliriz. Kremlin’in kafası da net mi tam anlaşılamıyor…
Kesin olan ise şu, bu adımlar Batı’nın Ukrayna savaşını “varoluşsal” gördüğünün ispatı. Bu da tehlikeyi çok artırıyor.
Kiev’in düşmesi Doğu-Batı, çok kutupluluk savaşlarında yüksek politik sonuçlar, ABD, İngiltere, Atlantik birliği için yeni utanç sayfaları açacak. Erken hissedilirse, ABD seçimlerine de etkisi olacak. Batı bunu kaldırabilir mi? Ve umarız böyle bir karar vermezler…