
Açılışı, “Biz de ‘Bibi’ye saygı duyuyor muyuz” sorusuyla yapalım. Cevap vermeye tenezzül etmeyelim. Ama Trump için önemine bakalım…
Başkan Trump’ın, İsrail’in Soykırımcı Başbakanı Netanyahu’yla ortak basın toplantısında, “Ben Cumhurbaşkanı Erdoğan’a saygı duyuyorum. Bibi de Erdoğan’a saygı duyuyor” cümleleri Washington için önemli. Ama Ankara veya Tel Aviv için değil. Yoksa ne Netanyahu’nun Erdoğan’ı sevdiği/saydığı var ne de Ankara, Netanyahu’yı seviyor ya da sayıyor…
Bunların üzerine çıkan bir ifadesi daha oldu Trump’ın, “Aralarında sorun yaşamayacaklar”…
“Hiçbir zaman övgü istemedi ama Cumhurbaşkanı Erdoğan çok büyük övgüyü hak ediyor. (Suriye) Çok kötü insanlardan/adamdan kurtuldu. Erdoğan bunu başardı.” Trump bunu ilk kez söylemiyor. Ama son buluşmada tekrarlaması sadece kamuoyu için değildi. Netanyahu içindi. Sözünü keserek bu vurguyu araya sapladı. ‘Kötü adamlar’dan sadece biri Esad’dı ama ikincisi İran olsa gerek. Netanyahu ne demek istendiğini tabii ki anladı…
Hem “aralarında sorun yaşamayacaklar” hem de “kötü insanlar” dokunuşları, Trump ABD’sinin “master planı”nın işlemesi yolunda İsrail-Türkiye anlaşmazlığının en büyük sorun olduğunu yeniden hatırlatıyor…
Aslına bakarsanız, Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik, “O’nun sonuna kadar yanındayım” ifadesi herhangi bir Amerikan lideri tarafından Türkiye lehine söylenmiş en güçlü ifade. Devamında aynısını Netanyahu için de söyledi ama İsrail’in Amerika için istisnai/ayrıcalıklı ülke konumuyla eşitlemiş oldu Ankara’yı…
***
Toplantının önemi tartışılmaz. Birkaç güne “içeriğe” ilişkin daha kritik bilgiler de öğreniriz. Türkiye-İsrail arasındaki konuların başlıkları değişmeyecektir; Suriye, İsrail’in SDG/YPG’ye verdiği destek, Gazze Barış Gücü’ne Türkiye’nin katılımı konusundaki tutumu, F-35’lerin Türkiye’ye verilmesine yönelik itirazları. Bunların karşılığı hep eylemlerde aranmalıdır…
Başkan Trump’ın basın toplantısından ayrılırken söylediği, “F-35’lerin Türkiye’ye verilmesini ciddi olarak düşünüyoruz” ifadesinin üzerinde bizim basın çok durdu ama devamında söylediği iddia edilen, “söz veriyorum, bunları İsrail’e karşı asla kullanmayacaklar” cümlesi üzerinde daha çok durulmalıydı. Malûm, aynısını S. Arabistan’a verdikleri F-35’ler için de kayda geçirmişler, Netanyahu da bunu açık açık söylemişti…
Gün sonunda, bir seri açmazı bol başlıkta Türkiye-İsrail ilişkilerinin farklı yola girdiğine ilişkin delil-şu an için-bulunmuyor. Ama ABD her iki ülkeye bastırmaya devam edecek…
***
İsrail Başbakanı’nın “görünüşü” üzerine de bir çift laf edelim; Netanyahu, özellikle Trump’la ortak basın toplantılarında neredeyse hiç konuşmuyor. Trump hoşuna gitmeyecek şeyler söylediğinde bile -ki söylüyor- renk vermiyor. İsrail hükümetinin gündemiyle basının gündemi aynı olmasına, ülkesinde aynı konularda daha açık ve keskin söylemler kullanmasına rağmen ağzını açmadı. Bir sebebi, İsrail’in Amerikan Kongresi üzerindeki etkisinin Beyaz Saray’daki etkisinden daha fazla olması. İkinci sebebi ise önce İsrail, ardından ABD’de seçimlerin yaklaşıyor olması. Trump ve Netanyahu, kamuoyu önünde birbirini kırıp-dökecek açıklamalardan bundan sonra da kaçınacaklardır. Çünkü birbirlerinin iç siyasetini etkileyebilecek araçları olduğunu biliyorlar.
***
İran meselesi de masadaydı.
Bir süredir İran’a yönelik yeni bir İsrail atağının gelişebileceğine ilişkin söylence genişliyor. İsrail açısından “ne yapılması gerektiği” açık. Hatta ABD’nin İran nükleer tesislerini vurmasından bir saat sonra da aynı fikirdeydiler. Şam yönetiminin el değiştirmesinden sonra Suriye’nin askeri varlıklarına yönelik İsrail hücumlarının ardındaki düşünce ile İran’ın yeniden vurulması gerektiğinin ardındaki düşünce birbirinden farklı değil. Nükleer konu ise başta ABD diğer ülkeleri cepheye davet eden mazeret celbi…
Trump, İran’ın yeniden vurulmasına hâlâ karşı. Toplantıda, ‘eğer İran şöyle yaparsa, böyle yaparsa’lı cümleler kurmasının sebebi o. Sürpriz olursa da bir önceki gibi sınırlı ve nokta hedefli akınlar izleyebiliriz. ABD, Ukrayna’da anlaşma olursa, İran’ı Rusya’ya havale etmeyi umuyor. Bu yüzden Rusya-İsrail ilişkileri şu sıralar daha hararetli.
***
Gelelim, Trump-Zelenski görüşmesine, Ukrayna-Rusya savaşına…
Yine moralli açıklamalar yapılmasına rağmen savaşın sonuna varıldığına ilişkin ferahlatıcı izlere rastlamak zor. ‘%95 anlaşıldı’ ifadelerine rağmen. Ama konu buradan çabuk saptı; Rusya Devlet Başkanı Putin’in konutuna tam da bu görüşme zamanlamasında yapılan Ukrayna saldırısı-Kiev’in yalanlamasına rağmen-açık sabotaj emareleri gösteriyor…
Belki fiilen, operatif anlamda Ukrayna askerleri/istihbarat elemanları kullanılmış olabilir ama Kremlin’i çok kızdıran bu saldırının arkasındaki aklın yine İngiltere ve/veya Almanya olma ihtimali çok yüksek. Yakın dönemde bir Rus generaline yönelik suikast girişimi de öyleydi. Trump bundan memnun olmadığını da açıkça söyledi zaten. Ama kızdığı Ukrayna mıydı, tartışılır…
Trump’ın, “İyi ki Tomahawkları vermemişiz” kılçığı da Avrupa’ya tam buraya takılıyor; Rusya’nın içini, hele örnekte görüldüğü üzere Putin’in evi gibi yerlerin Tomahawk’la vurulması türünden bir çılgınlık da yaşanabilirdi. ABD-Rusya ilişkilerini perişan edeceği gibi, savaşın başka evreye geçmesine neden olurdu. Günümüz şartlarında Londra ve Berlin’in bunu göze alamayacakları söylenemez…
Bu da barışın önünde hâlâ yol olduğunu gösteriyor. Trump’a bakarsanız, “belki de hiç olmama” ihtimali de var.
Keşke S.Arabistan-BAE rekabetinde ortaya çıkan gerilime, başka hangi ülkelere sıçrayacağı ve İsrail’in rolüne de yerimiz kalsaydı…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.