Tanzimat’tan sonra karşı karşıya kaldığımız en büyük tehdit kapımıza dayandı: Aile çöküyor...Boşanma oranları tavan yaptı.Erkek arkadaşı olmayan kız kalmadı gibi sanki!Tam tersi de doğru!Daha daha vahimi, bunu hatırlattığımız zaman aforozu yiyoruz; taşlamayan, saldırmayan, hakaret etmeyen kalmıyor neredeyse...Ne kadar kabalaştı, vurdumduymazlaştı ve duyarsızlaştı bu toplum böyle!HEDONİZM VESORUMSUZLUK ÜRPERTİCİ!Toplumu düşünen yok. Ülkeyi düşünen yok!Hedonizm, benmerkezcilik, vurdumduymazlık tavan
Tanzimat’tan sonra karşı karşıya kaldığımız en büyük tehdit kapımıza dayandı: Aile çöküyor...
Boşanma oranları tavan yaptı.
Erkek arkadaşı olmayan kız kalmadı gibi sanki!
Tam tersi de doğru!
Daha daha vahimi, bunu hatırlattığımız zaman aforozu yiyoruz; taşlamayan, saldırmayan, hakaret etmeyen kalmıyor neredeyse...
Ne kadar kabalaştı, vurdumduymazlaştı ve duyarsızlaştı bu toplum böyle!
Toplumu düşünen yok. Ülkeyi düşünen yok!
Hedonizm, uyuşturucu tüketiminin ortaokullarda bile hızla yaygınlaşmasına yol açıyor!
Hız, haz ve ayartının kölesi, düşünme ve duyma melekeleri dumura uğramış, toplumun sorunlarına, acılarına karşı taş kesilen, sadece kendi küçük haz dünyasına kapanan, kız veya oğlan peşinde koşturan güruhlar kapitalizmin popüler kültürünün en iyi köleleri olabilirler yalnızca.
Ülkelerine, kültürlerine, toplumlarına aidiyet bilincini yitiren bu hedonist tipler, ilk fırsatta bu ülkeyi terk etmekte zırnık kadar sakınca görmezler...
Nitekim rakamlar söylediklerimi doğruluyor....
Toplum çatırdıyor...
Değerlerimiz yerle bir oluyor...
İnsanlar, giyim kuşamlarından ötürü, özellikle de çarşaflı, başörtülü, cüppeli insanlar bu ülkede metroda, otobüste aşağılanıyor, saldırıya maruz kalıyor ilk defa!
Toplumun toplum olma vasıflarını, hasletlerini yitirmesi bu da.
Muhafazakâr aileler, çocuklarını kaybediyor...
İslâm bu toplumun varlık nedeni, yaratıcı ruhu, tarih yapmasını mümkün kılan yegâne kaynağı.
Eğer biz İslam’ı terk edecek idiysek, bu ülke ne diye savaştı Çanakkale’de, İstiklal Harbinde emperyalistlere karşı.
Emperyalistlerin işgal ettiklerinde yapacaklarını biz kendi ellerimizle yaptık, yapıyoruz hâlâ bu ülkede: Toplumu İslâm’dan uzaklaştıracak bütün saldırıları gözünü kırpmadan gerçekleştiriyor laik eğitim sistemi ve mankurtlaştırıcı kültür ve medya rejimi!
Diziler, bütün İslâmî değerleri bombardımana tabi tutuyor, aileyi kurşuna diziyor!
Savaş meydanlarında diz çöktüremedikleri, yok edemedikleri bu toplumu, eğitimle, kültür ve medya rejimiyle biz kendimiz yok ediyoruz: Toplu intihara sürükleniyoruz hep birlikte güle oynaya!
Bir ara, seküler bir kuvvet komutanı, Türk medyasının toplumun değerlerini çökertmek için savaştığını söylemişti!
Bu toplumun en güçlü kurumu aile oysa: Ailenin çökmesi, toplumun çökmesiyle sonuçlanacaktır.
Bu toplumun en güçlü varoluş imkânı, tarihinin, kimliğinin, medeniyet tecrübesinin en köklü kaynağı İslâm’la ilişkisinin sıfırlanması, geleceğinin sıfırlanması anlamına gelecektir Allah muhafaza.
Manevî gücünü, kaynaklarını, dayanaklarını yitiren bir toplum, maddî bakımdan dünyanın en gelişmiş, en güçlü ülkesi olsa bile, güçsüzdür; asıl güçten yoksundur; böyle bir toplum, eninde sonunda, yok olmaya mahkûmdur.
Manevî kaynakları ve dayanakları muhkem olan, sapasağlam yaşayan toplumları, hiçbir güç yok edemez; hiçbir silah teslim alamaz, boyun eğdiremez.
Bakın toplumu toplum yapan manevî kaynaklarımız kuruyor, manevî dayanaklarımız teker teker sarsılıyor hızla...
O yüzden bütün toplum kesimleri olarak çok yönlü bir muhasebe yapmamız şart!
Muhasebe yapmak yetmez. Çıkış yolları üretmemiz ve geliştirdiğimiz çözüm önerilerini vakit geçirmeden hayata geçirmemiz de şart.
Vesselâm.