|

Vicdan Konvoyu Hatay'a ulaştı

'Vicdan Konvoyu' Esed rejiminin zindanlarında hukuksuzca tutulan 6 bin 736 kadının sesini duyurmak için yola çıkan Vicdan Konvoyu, Hatay'a ulaştı. Çok sayıda STK'nın desteğiyle yola çıkan konvoyda Suriyeli kadınları temsilen götürülen 6 bin 736 yazma, sınırdaki tellere asılacak.

Yeni Şafak
21:35 - 7/03/2018 Çarşamba
Güncelleme: 12:56 - 8/03/2018 Perşembe
Yeni Şafak
Vicdan Konvoyu, Suriye zindanlarındaki 6736 kadının sesini duyurmak için yola çıktı.
Vicdan Konvoyu, Suriye zindanlarındaki 6736 kadının sesini duyurmak için yola çıktı.

Suriye'de Esed rejiminin hapishanelerinde hukuka aykırı şekilde tutulan ve her gün işkence edilen kadınların seslerini duyurmak ve serbest bırakılmaları için kadınların başlattığı "Kadınlar İçin Vicdan Konvoyu" son durağı olan Hatay'a ulaştı.

Hatay'dan canlı yayın:

Vicdan Konvoyu adına konuşan Avukat Gülden Sönmez:

"Herkes sordu sizleri yollara düşüren nedir? Bizleri yollara düşüren kız kardeşlerimize ve çocuklara yapılan zulme isyanımızdır. Artık Yeter diyoruz. Ne çok öldük. Ne çok acı çektik."

Seslerimiz düşük değil, güçlü ve yüksek. Çünkü, güçlü olan sizsiniz. Bizim irademiz zayıf değil, güçlü. Çünkü iradesi güçlü olan sizsiniz. Size yapılan tüm kötülüklere ve haksızlıklara rağmen asla vazgeçmeyeceğiz, Çünkü siz vazgeçmeyi reddediyorsunuz.

İnsan Hakları ve Adalet Hareketi (İHAK) Genel Başkan Yardımcısı Avukat Gülden Sönmez,
Suriye'de 7. yılına giren iç savaş nedeniyle aralarında çocuk, kadın ve yaşlıların da bulunduğu 1 milyona yakın insanın hayatını kaybettiğini
hatırlattı.

İç savaşta 15 bin çocuğun da yaşamını yitirdiğini belirten Sönmez, bu çocukların bedenlerinin bombalarla parçalandığını, enkaz altında kaldığını, klor, sarin ve diğer kimyasal gazları soluyarak öldüğünü ve birçok çocuğa işkence uygulandığını söyledi.

Esed rejiminin zindanlarında 13 bin 581 kadının işkence ve diğer zalimane muamelelere maruz kaldığını, kadınlara tecavüz edildiğini anlatan Sönmez, şu ifadeleri kullandı:

Sönmez, kadınlara yönelik cinsel saldırıların, işkencenin, hukuksuz tutulmanın uluslararası hukuk ile tüm dinlere göre savaş suçu ve insanlığa karşı suç olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

  • "Suriye rejimi, kadınlara tecavüzü bu savaşta açıkça bir silah olarak kullanmaktadır. Soruyoruz? Bu kötülüklere maruz kalan kadınlar, hangi uluslararası mekanizmanın, hangi devletin, hangi sivil kurumun, hangi mercinin masasında gündem olmaktadır? Gördüğümüz kadarıyla hiçbir masanın gündemi dahi olamamaktadır. Biz kadınlar, Suriye zindanlarındaki kız kardeşlerimizin acı ve çaresizlik içindeki çığlıklarını duyuyoruz. 7 yıldır birilerinin bir şey yapmasını bekliyoruz. Güç ve imkan sahibi kurumların, devletlerin, sözde barış masalarının bir şey yapmasını bekliyoruz. Uluslararası mekanizmaların, İşkenceyi Önleme Komitesi'nin, kadın haklarını korumaya yönelik kurulan devletler arası mekanizmaların bir şeyler yapmasını bekliyoruz ama onlar ya tecavüze ve işkenceye göz yumuyorlar ya da tepelerinden bomba atan orduları destekliyorlar. Kimse onlar için bir çaba içine girmiyor. Biz de 'artık yeter' diyoruz. Onlar oradalar, acı çekiyorlar, bizi bekliyorlar. Bizi duyan herkesin onları duymasını istiyoruz. Onları görmenizi istiyoruz, onlar için bir şey yapmanızı ve onlar için ses çıkarmanızı istiyoruz."

"Hapishanede doğan ve ölen bebekler oldu"

Suriye'de rejim hapishanelerinde 7 ay kalan ve eşini zindanda işkence sonucu kaybeden Mecit Çorbacı da Deraa kentinde barışçıl gösterilere katıldıkları için gözaltına alındıklarını anlattı.

Hapishanede 7 ay boyunca kendisine ve eşine işkence yapıldığını belirten Çorbacı, "Gözümün önünde konuşmam için eşime işkence yapıldı. Hücrede kaldım. Daha sonra 20 kişi ile beraber 2 metrekarelik alanda kaldım. Yanımızda yaşlı, hamile ve yeni doğum yapmış kadınlar vardı. Tuvalete gitmemize günde sadece 3 defa 8 saate bir kez izin veriliyordu. Kadınların özel günlerinde ped temin edilmiyordu. İçeride 7 senedir kalan ve her gün işkenceye maruz kalan insanlar var. Hapishanede doğan ve ölen bebekler oldu. Eşimin cenazesini dahi vermediler." diye konuştu.

Kaldığı hapishanede her gün erkeklere işkence edildiğini aktaran Çorbacı, "Her gün eylemlere katılan gençlere yapılan işkence seslerini duyduk. Tuvalete bile çıkmalarına izin verilmiyordu. Hatta birini saatlerce beklettiler, en son altına yaptı ve dışkısını yemeye zorladılar." ifadelerini kullandı.


Srebrenitsa anneleri de konvoyda

Bosna Hersekli savaş mağduru, birçoğu yakınlarını soykırımda kaybetmiş acılı anneleri olan 200 kadın, Esed rejimi tarafından Suriye'deki hapishanelerde tutulan ve çeşitli işkencelere maruz kalan kadınların sesini duyurmak, serbest bırakılmalarını sağlamak amacıyla oluşturulan, "Kadınlar İçin Vicdan Konvoyu''nda Hatay'a gitmek üzere yarın yola çıkıyor.

Suriye'de, Beşşar Esed rejimince hapishanelerinde tutulup, çeşitli işkencelere maruz bırakılan kadınların sesini duyurmak ve serbest bırakılmalarını sağlamak maksadıyla başlatılan, "Kadınlar İçin Vicdan Konvoyu"na, Bosna Hersek'ten 200 kadın destek için geldi.


  • ''Kadınlar İçin Vicdan Konvoyu''nda, 1992-1995 yıllarında yaşanan Bosna savaşı sırasında, Suriyeli kadınlar ile aynı kaderi paylaşan Boşnak kadınların yanı sıra, savaştan sonra doğmuş genç kızlar da bulunuyor.

Aralarında Srebrenitsa Anneleri'nin de bulunduğu kadınlar, Suriyeli mahpus kadınlara destek olmak için katılacakları "Vicdan Konvoyu" ile İzmit, Sakarya, Ankara ve Adana'dan geçerek Suriye sınırına ulaşmayı hedefliyor.

Balkan Kültürleri İttifakı Derneği (BAKİDER) temsilcisi Enida Gujo, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Bosna Hersekli kadınların yolculuklarının, Türkiye'nin desteğiyle organize edildiğine dikkati çekerek, "Amacımızın yarısına ulaştık. Suriye'deki kadınların birçoğu hapishanelerde tutuluyor, dünya buna sessiz kalıyor. 8 Mart'ta, hep birlikte, işkenceye maruz kalan kadınlara yardım çağrısında bulunacağız." dedi.

Organizasyona destek veren STK'ların maddi ve manevi yardımlarıyla bu işi başardıklarını belirten Gujo, ''Maddi ve manevi destekleri için İHH'ya teşekkür etmek istiyorum. Onların desteği olmasaydı bu katılımı sağlayamazdık. Farklı STK’lardan gençler de bu konvoya katıldı. Dünyaya şu mesajı vermek istiyoruz: Dünya gençlere kalacak ve bu gençler ile yeni bir dünyaya ulaşacağımız için umutluyuz. Hiçbir kadın yalnız başına kalmamalı. Biz BAKİDER olarak, sadece bununla durmayacağız, devam edeceğiz.'' diye konuştu.

Suriye'deki medeniyeti yeniden uyandırmak için ellerinden geleni yapacaklarını söyleyen Gujo, "BAKİDER adına 52 ülkeden gelen STK'lar ve aktivistler adına Suriyelilere 'Yalnız değilsiniz biz yanınızdayız.' mesajı vereceğiz.'' ifadelerini kullandı.

''Bosna’yı beraberimizde götürüyoruz''

Bosna Hersek’teki Petrinja ve Jajce Anneleri Derneği Başkanı Şuhra Sinanovic ise 1992- 1995 yılları arasında Srebrenitsa'da iken, bugün Suriyeli kadınların ve çocukların yaşadığı dramın aynısını, o dönemlerde birebir yaşadıklarını anlattı.

Suriyelilerle kurdukları empatiyi pratiğe dökmek için burada olduklarını belirten Sinanovic, sözlerini şöyle sürdürdü:

  • ''Çünkü onlarla tekrar empati kurmamıza ve onların yanında durmamıza vesile oldu bu konvoy organizasyonu. Biz, acı nedir biliyoruz, savaş nedir biliyoruz. Biz, 22 yıl önce aynı acıyı yaşadık. O yüzden Suriyeli kadınları en iyi anlayan bizleriz. Vicdan konvoyuna katıldığımız için gurur duyuyoruz. Bosna’daki tüm kadın STK’larını topladık. Ve Hatay sınırında küçük bir Bosna’yı beraberimizde götürüyor olacağız. Bir mesajım var onlara 'Siz yalnız değilsiniz, biz sizinleyiz, dayanın, başaracaksınız. Bir an önce savaş bitsin ve oradaki annelerimiz, çocuklarımız bir an önce hapisten çıkarılsın. Çünkü herkesin yaşamaya hakkı var, çocukların eğitim almaya da ihtiyacı var. Biz savaşın ne olduğunu biliyoruz ve dünyanın hiçbir yerinde savaş istemiyoruz.''

''Biz, soykırım bizimle son bulsun istemiştik''

''Acı dolu hikayemi bu kadar Srebrenitsa annesinin önünde anlamak istemiyorum'' diyen aktivist Şehida Abdurrahmanovic, duygularını şöyle dile getirdi:

''Kayıplarımızı bulamıyoruz. Orada yaşayan arkadaşlarım kayıp verdikleri ailelerini bulamıyorlar. Çoğu erkeklerini kaybettiler. İsimlerini saymıyorum. Bir mezar taşına sarılmak istiyorum ama sarılamıyorum. Ellerim yetmiyor. Keşke parmaklarım ayrılsa da o tüm mezar taşlarına bir parmağımı koyabilsem. Bu konvoy, bizim için çok önemli ve duygusal niteliği var. Biz, yaşadığımız soykırımın bizimle son bulmasını istiyorduk. Ama bunu başaramadık. Onların acısı bize çok zor geliyor ve istiyoruz ki bu son olsun. Suriye’deki kadınların yanında durmak istiyoruz. Arkadaşlarımızın çoğu sakinleştiricileri kullanıyor. Çünkü yaşadıklarını yeniden hatırlıyorlar. Mutluyum, çünkü dünyanın her yerinde katılımcılar var. Ve kadınlar, dünyaya örnek oluyor. Çünkü her anne barış olsun ister. BAKİDER ve İHH'ya teşekkür etmek istiyoruz. Çünkü biz yalnız başımıza bunu başaramazdık.''

'' Kızılhaç Suriyeli kadınlara destek için geldi''

Kızılhaç Derneği adına ''Vicdan Konvoyu''na katılan Enaida Viso da dünyada savaşların bitmesi, barışın sağlanması için ellerinden geleni yaptıklarını belirterek, şöyle konuştu:

''Kızılhaç, dünyanın her yerinde yardımlar yapan en eski vakıflardan biridir. Dünyanın her yerinde zor durumda olan insanlara ulaşmaya ve yardım etmeye çalışıyoruz. İstiyoruz ki artık savaşlar bitsin, barış hakim olsun dünyaya. Bu konvoyu düzenleyenlere teşekkür ediyorum. En azından kadınlarla birlikte zor durumda bulunan Suriye’deki kadınlara destek vermiş olacağız. Uluslararası Kızılhaç Örgütü olarak, Suriyeli kadınlara destek vermek için geldik. En çok kadınlar ve çocuklar zarar görüyor. Umarım bu durum biter. ''

''Ülkemin her karışında soykırım yapıldı''

Srebrenitsa ''Kayıp Aileler Derneği'' Başkanı Munira Subasic da "soykırım acısını en derinden yaşamış bir halk olarak böyle bir organizasyonda bulunmaktan büyük bir mutluluk duyduklarını" ifade etti.

''Türkiye değil de çok uzak yerlerden bile böyle bir davet alsaydık yine de gelirdik'' diyen Subasic, ''Biz kalbimizden, canımızdan bir mesaj taşıyarak buraya geldik.'' dedi.

Suriye'de yaşanan soykırıma yabancı olmadıklarını ifade eden Subasic, şöyle konuştu:

  • ''Ülkemin her karışında soykırım yaşandı. Dünya bu soykırıma gözlerini kapattı. Bosna'da yaşananları hala soykırım olarak kabul etmeyen devletler var. Biz bununla savaştık ve savaşmaya devam edeceğiz ve bu soykırımı tüm dünyaya kabul ettireceğiz. Soykırımın en büyüğünü yaşamış bir halk olarak, bu organizasyona katılmak bizim için çok çok önemli. Bizi davet ettikleri, bu olaya dahil ettikleri, konvoya katılmamızı sağladıkları için teşekkür ediyorum. Hiç düşünmeden buraya geldik. Çok daha uzak yollardan gelmemiz gerekseydi yine gelirdik. Biz kalbimizden, canımızdan bir mesaj taşıyarak buraya geldik. Benzer acıların, hikayelerin birer örneği, tanığı olarak buradayız. Suriye'de tutuklu olan, işkence gören, zulüm altında olan kardeşlerimize destek olmak, sesimizi onlara, onların sesini ise dünyaya duyurmak için geldik, onlara 'yalnız değilsiniz' demek için yola çıktık.''

Subasic, Suriye'de göç, işkence ve tecavüz gibi acıları çok yakından bildiklerini dile getirerek, sözlerini şöyle tamamladı:

''Kötülük kötülüktür. Kimden geldiğinin hiçbir önemi yok.Hepsi birbirine benziyor. Biz de tüm dünyanın bildiği bir şeyi biliyoruz o da Suriye'de yaşan trajedi. İnsanlar orada göçe zorlanıyor, tutuklanıyorlar, işkence görüyorlar. Kadınlar hapishanelerde tecavüze uğruyor. Biz bu konvoyla o mazlum ve mağdur insanlara destek olmak için yola çıktık. Kadınlardan oluşan bu ortak güçle inanıyorum ki sesimizi dünyaya duyuracağız. Suriye'de kadınlara yönelik bu insanlık dışı uygulamalara biraz da olsa durduracağız.''

#Vicdan Konvoyu
#Türkiye
#Suriye
#Esed Rejimi
6 yıl önce