|

Kitabevlerini iyi okur yaşatır

Gençler ve her yaştan sıkı okur için kıymetli birer liman olan kitabevlerinin çehresi gün geçtikçe değişiyor. Taşınanlar, internet satışına dönenler, dükkana kafe bölümü ekleyenler, kapananlar... Sosyal medya, akıllı telefon, dijital dönüşüm derken gençlerin dağılan ilgisinden yakınan kitabevlerinden bazıları teknolojiye direnmeye devam ediyor.

İlker Nuri Öztürk
04:00 - 15/08/2020 Cumartesi
Güncelleme: 12:24 - 17/08/2020 Pazartesi
Yeni Şafak
Yıllar içinde farklı adreslerde yoluna devam eden Simurg, şimdilerde sadece internet siparişleri üzerine açılıyor.
Yıllar içinde farklı adreslerde yoluna devam eden Simurg, şimdilerde sadece internet siparişleri üzerine açılıyor.

Dünyanın sürüklendiği şartlar gençlerin kitapla olan münasebetini değiştirdi. Sosyal medya paylaşımları, salgın, teknoloji, eğitim nedeniyle yıllar içinde alışkanlıklar değişti. Kitabevleri kitap ve okur arasındaki bağın en güvenilir tanığı. Farklı sebeplerle, dükkana gelen okur gençleşmese de kitabevleri daima genç. Türkiye’nin faklı bölgelerinde yanmaya devam eden meşale olan Simurg, Serüven, Antik, Yerdeniz, Kozahan ve Kedi Kulağı kitabevleriyle gençlerin kitap ilgisini ve kitabevlerindeki değişimi konuştuk.

KİTAPLAR POLİTİKA KONUŞTURMAZDI

Türkiye’nin farklı alanlarına etki etmiş isimleri Simurg Kitabevi buluştururdu. İbrahim Yılmaz’ın kurduğu Simurg, 35 yıldır Beyoğlu’nda. İlber Ortaylı, Hulki Aktunç, Ekrem Işın, Murat Bardakçı, Orhan Duru, Ece Ayhan, Ataol Behramoğlu, Mehmet Şevket Eygi, Orhan Pamuk, İshak Reyna, Ülkü Tamer, Sennur Sezer dükkan müdavimlerinden birkaçı. Yıllar içinde farklı adreslerde yoluna devam eden Simurg, şimdilerde sadece internet siparişleri üzerine açılıyor. Tarlabaşı’nda doğup büyüyen, gençliği Taksim Atatürk Kitaplığı’nda geçen sahaf Murat Uncu, uzun yıllar Simurg Kitabevi’ne emek verdi. Bugün Hazzapulo Pasajı’ndaki dükkanında, kitapların içinde yaşamaya devam ediyor. Simurg’u ve dönemin hikayesini ondan dinledik.

Sahaf Murat Uncu, ülkedeki değişimi ve Simurg’u şöyle anlatıyor: “80 sonrası çatışma bitmiş, herkes acılarıyla baş başa kalmıştı. 83-84 gibi Beyoğlu eski havasına döner gibi oldu. Hafif canlanmanın başladığı zamanlarda Pandora ve birkaç kafe açıldı. Ferhan Şensoy tiyatro açtı ve Simurg da açıldı. 90’lı yıllar kitap piyasasının en canlı olduğu dönemdi. Nitelikli okuyucu kuşağı oturdu. Kitabevinde akademisyeni de var, konfeksiyon işçisi de, benim gibi heveskârlar da vardı.”

MERDİVENDEN GÖRÜLEN BAMBAŞKA ALEM

“Ressamlar, profesörler, tiyatrocular, edebiyatçılar hemen hemen herkes oradaydı” diye tarif ettiği Simurg’un sohbet akşamları hakkında Murat Uncu’dan şunları dinliyoruz: “İşe alıştığım dönemde merdivende oturur gelen insanlara bakardım. Bambaşka bir alem gördüm. İnsanlar nasıl bu kadar çok okuyabilir, neden bu kadar şeyi merak ediyorlar? Kitaplarını okuduğum yazarlar da orada. İçerde müthiş bir uyum vardı. Cumhuriyet Savcısı Cüneyt Kut kitap meraklısı ve ciddi okuyan biri. İbnül Emin hakkındaki her şeyi ondan öğrendim. Çünkü onun yakın arkadaşıydı. Hangi çeviriyi nerden bulacağın konusunda da yol gösterirdi. Murat Bardakçı mesela, Tarih Vakfı’nın çıkardığı İstanbul Ansiklopedisine pazar günkü köşesinde her hafta ağır eleştiri yazar, mutlaka bir hata bulurdu. O ansiklopediye yazı yazan heyet de oradaydı. Nükleer Fizikçi bir arkadaş Farsça divan yazardı. Politika konuşulmazdı. Oradaki kitaplar buna izin vermiyordu. Kitaplara aşırı saygı vardı.”

Dükkancılığın daraldığına dikkat çeken ve internetten kitap satışına direndiğini belirten Uncu, “Türkmen, Enderun, Yüksel, Eren Kitabevleri vardı. Telif tercüme eserlerden Amerika’daki üniversitelere ve Japon Türkiyatçılara gönderiyorduk. Kitap trafiği çok yoğundu. Artık insanlar birbirini tanımadan elektronik ortamdan kitap satıyor. 3-4 bin kitabı internetten sattığın zaman bilgiyi kimden öğreneceksiniz... Ummadığınız insanlara bakıyorsunuz biri Necip Fazıl uzmanı, diğeri Tanpınar uzmanı... Gelen herkes bir şey söylüyordu, büyük bir data. Ben internetten kitap satmıyorum, çok zorda kalmadığım sürece de yapmayacağım. Tanıtım yaparım bazen ama satmıyorum. Şurada 100 kişi kaldıysak okuyucular anlamında ru be ru karşı karşıya gelmek istiyorum. Sahaflığı müşteriden öğrendim” diyor.

PARA KAZANMAYI BİLMİYORUZ

Son olarak Uncu şunları söylüyor: “Simurg, kitapları indirimli veriyordu. Kitabevleri indirimli kitap verirse batar. Biz para kazanmayı bilmiyoruz İbrahim abiyle, duygusal insanlarız. Bir süre sonra insanlar eski kitaplarını getirip yenileriyle değiştirmeye başladılar. Simurg’ta kıymetli zamanlara şahit olduk. Beyoğlu gibi bir yerde yetiştim. Ara sokaklarda her an başka bir yere sapabilecekken bu temiz işi yapıyorsam bunu İbrahim abiyle Simurg’ta yaşadıklarıma borçluyum.”

İzmir Yerdeniz Kitapçısı, Nuray Önoğlu: Kitapçı okura rehber olmalı

Alsancak’ın yan sokaklarından birinde, başlangıçta okurların bulmakta zorlandığı bir dükkandı Yerdeniz Kitapçısı. Buna rağmen PEN Yazarlar Derneği onu bulmuştu ve “Ayın Kitapçısı” seçmişti. Sosyal medya sayesinde tanınan ve takdir edilen bir mekana dönüştü. “Çok Satanlar” yerine “Çok Satması Gerekenler” standı kurdular. Kitapseverlerin “Bakıyorum da raflarda hiç boş kitap yok” dediği bu mekan, şimdilerde pandemi dönemindeki beş aylık kapanışın ardından yeniden açılmaya hazırlanıyor. “Odağında edebiyat olan bağımsız bir kitapçı vardı aklımızda” diyor Nuray Önoğlu, Yerdeniz’in iyi okur için bir uğrak yeri olmasını, dileyen okura kitap seçimi konusunda rehberlik etmeyi hedeflediklerini de ekliyor.

ANILAR VE PANDEMİ

Okurluktan kitapçılığa geçtikleri için işin lojistik, bürokratik kısımlarına aşina olmadıklarına değinen Önoğlu, Yerdeniz’in imza günlerinde Süreyya Berfe, Ahmet Büke, Behçet Çelik, Yavuz Ekinci, Cihat Duman, Murat Özyaşar, Mehmet Mümtaz Tuzcu, Pelin Buzluk, Aslı Serin, Gaye Boralıoğlu, Şeyhmus Diken, Kemal Kırar, Şeçkin Sarpkaya’yı okurla buluşturdu. Pandemi başladığında ise şair Osman Konuk’un son kitabı Kırmızıda Beklerken’in imzalı nüshalarını uzaktaki okurlara yolluyorlar, Konuk için Yerdeniz’de bir imza günü etkinliği planlıyorlardı. Fakat pandemi nedeniyle mart ortasında Yerdeniz’i bir süreliğine kapatma kararı aldılar. Yerdeniz’dekiler Süreyya Berfe’nin yakın arkadaşları Cemal Süreya, Turgut Uyar, Tomris Uyar, Edip Cansever gibi isimlere dair anıları dinleme, İzmirli Musevi bir fotoğrafçı olan büyük dedesinin izlerini araştıran Arjantinli delikanlıya yardım etme, Allen Ginsberg ’in arkadaşı Amerikalı kitapseverle sohbet etme fırsatını yakaladılar.

Nuray Önoğlu, kitapçıların çocukluk ve gençlik yıllarındaki değişimini şu sözlerle paylaşıyor: “Çocukluğumun geçtiği, yetmişli yılların Erzincan’ında benim bildiğim en az dört-beş kitapçı vardı. Mayıs ayında memlekete gittiğimde aradım, bir tek kitapçı önerebildiler. İzmir’de, üniversite öğrencisi olduğum seksenli yılların başında müdavimi olduğum, hatta bazılarından veresiye kitap alabildiğim kitabevlerinin hiçbiri artık yerinde yok. Son yıllarda bağımsız kitapçılıkta bir kıpırdanma vardı. Bağımsız kitapçılığın yeniden canlanacağını savunuyordum. Bilhassa butik, belli alanlarda uzmanlaşmış; örneğin edebiyat kitapçısı, çocuk kitapları kitapçısı, yemek kitapları kitapçısı, hobi kitapları kitapçısı gibi kitabevlerinin çoğalacağını öngörüyordum. Fakat pandemi her şeyi alt üst ettiği gibi benim bu düşüncemi de değiştirdi. Herkes online satış sitelerinden alışveriş yapmayı sürdürecek haklı olarak. Fakat uzun vadede bağımsız kitapçılar yine de çoğalacak, çünkü zincir mağazaların ve online sitelerin büyük bir eksiği var: Okurlarıyla insani temas kurmuyorlar. Okur, bağ kurduğu kitabevini sahiplenebiliyor. Beni, bizi umutlu kılan bu dayanışma ve ortaklaşma ruhu.” Son aylarda artan internet satışlarındaki haksız rekabete dikkat çeken Nuray Önoğlu, “İnternet satışlarından bazıları kitapçıların kitap satın alırken bile hayal edemediği indirim oranlarıyla satılıyor. Çünkü yasal bir engel yok, sahip oldukları olanaklar sıkı pazarlıklarla yüksek indirimler talep etmelerine elveriyor. Ekonomik koşullar da insanların daha ucuz seçenekleri yeğlemesine yol açıyor. Yapılacağı söylenen sabit fiyat uygulamasına dair düzenlemelerin yapılmasını ve bağımsız kitapçıların yaşama olanaklarının artırılmasını diliyorum” diyor.

MUHABBET SOSYAL MEDYADA

Teknolojiye ve getirdiği olanaklara hızla kendimizi uydurduğumuza dikkat çeken Önoğlu, gençlerin kitaplara ilişkin konularda konuşmaya çok istekli olduklarını ve buna ihtiyaç duyduklarını söylüyor. Gençlerin kitaba ilişkin ihtiyaçlarına karşılık verecek mecraların değiştiğini belirten Önoğlu, “Yerdeniz’in okurları arasında benim gibi kitap kurtları az değil. Ölmeden önce bütün iyi kitapları okuyamayacağımız gerçeğini kabullenmiş durumdayız, fakat gücümüz yettiğince ilgimizi çeken kitapları da alıp rafımıza koymak istiyoruz. Bir gün nasılsa okuruz diyerek. İnternetin, cep telefonlarının, bilgisayarların olmadığı bizim gençliğimizde, kimi kitabevleri, kimi dernekler buluşma ve kitaplardan, kültürden, sanattan, siyasetten konuşma yerleriydi. Şimdi bu muhabbetler sosyal medyada yapılıyor, bu ihtiyaç oralarda gideriliyor. Ama gerçek insani temasın yerini tutamıyor olmalı ki hepimiz hakiki temasların, paylaşımların, şöyleşmelerin olduğu yerleri önemsiyoruz, arıyoruz, buluyoruz. Yerdeniz kapanalı beri eksikliğini en çok duyduğumuz şey, herhalde budur: Dostlarımızla ve okurlarımızla olan muhabbetimizin kesintiye uğramış olması” diyor.

Bursa Kozahan Kitabevi, Aziz Avar: Gençlik mücadelesi kitabevlerindeydi

Kitabevlerinin değişen çehrelerinin son temsilcisi olan Bursa’daki Kozahan Kitabevi, yakın zamanda Kozahan içindeki dükkanından taşındı. 80’li yıllarda sağ ve solla birlikte İslam düşüncesinin de yoğun olarak gündeme geldiğini hatırlatan kitabevi sahibi Aziz Avar, “Öncelikle tercüme, arkasından telif eserlerin özellikle gençlik üzerinde etkisi vardı. Bu etki bizleri daha geniş alanlar için araştırmaya itmişti. 80 darbesinin etkisinin sürdüğü için dernek ve vakıf kurmanın nerdeyse imkansız olduğu yıllardı.Yerine hem yayın dünyasını takip etmek hem de ülke çapında haberleşme ve irtibatı sağlayabilmek için kitabevleri bir imkan olarak ortaya çıkmıştı. Bir kültür ve irtibat merkezi olarak düşündüğümüz kitabevleri aynı zamanda mücadelenin de merkezleriydi. Mesela ülkede baş örtüsü mücadelesinde alınan kararların mekanı olmakla beraber, ümmet coğrafyasında Filistinin işgal meselesinin de gündeme alınıp mücadelesinin kararlaştırıldığı yerlerdi. Bu nedenden dolayı o dönemin darbecileri tarafından takip altına alınmayı hak ediyorduk(!) doğrusu... Cep telefonunun olmadığı yıllardı. Bir başka kitabevini de bizim gibi telefonlarını dinlemeye aldıkları bir dönem, artık nasıl becermişlerse ,söz konusu kitabevi ile biz, kendi aramızda numara çevirmeden paralel bağlantıya geçmiştik” diyor.

İLGİSİZLİĞİ SADECE TEKNOLOJİYLE AÇIKLAYAMAYIZ

Toplumsal değişimin zirvede olduğu yıllarda bağımsız kitabevlerindeki dostluğun, yardımlaşmanın boyutunu Avar’dan dinliyoruz: “Şehrimize gelen misafir önce kitabevine uğrar ve ihtiyacı halledilirdi. Öğrenci burs imkanları bugünkü gibi bol değildi. Kitabevi kasası öğrenciler için rahatça uzanabilecekleri bir konumdaydı. Dolayısıyla kültürel/düşünsel/siyasal bir mekan olma yanında, ekonomik/sosyal ihtiyaçların da karşılandığı mekanlarıdı. Bu çaba bağımsız olmanın temel özelliğiydi. Bugünkü gençlerin yeni konumu, onların muhabbetle ilişkisini belirliyor. Bu ilişki dijital dünyada karşılığını buluyor. Gençlerin kitapla ilgisi giderek düştüğü görülen bir gerçek ve bunu sadece teknoloji ile açıklamak eksik bir yaklaşım olur kanaatimizce.”

Mersin

Antik Sahaf Kitabevi, İsmail Kun: Karantinada evlere kitap taşıdık


Mersin’de bulunan Antik Sahaf Kitabevi Ahmet Ümit, Hasan Ali Toptaş, Ercan Kesal, Şükrü Erbaş, İnci Aral, Mine Söğüt, Mahir Ünsal Eriş, Latife Tekin, Oya Baydar gibi birçok ismi okurla buluşturdu. Eve ekmek götürmek için kitap satmaya başlayan İsmail Kun, yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor: “Önce okuma zevkimi eyleme çevirmeye çalıştım. Okuduğum kitapları anlatmaya başladım ve öyle bir an geldi ki, okuduğumu önermeye başladım. Bunun yanında dükkânımıza gelen her şahsın, her kitabın ve her yazarın kıymetini bildim. Onlardan öğrenip okura aktardım. Yazımından, basımına, dağıtımından raflara girmesine, raflardan okura ulaşmasına kadar bin bir meşakkat barındırıyordu kitap. Anladım ki; duygusal olarak bakıp, ‘şöyle küçük bir dükkânım olsun, dostlarımla çay, kahve keyfi yapayım’ demek olmuyordu. Zamanla kitabevi olmaya çalıştık kendi okur kitlemizi oluşturmaya başladık. Yeni tanıştığımız insanlar, yeni öğrenme alanları açtılar ve süreç ilerlerdi belki de öğrenmeyi iyi öğrendik de yola devam ediyoruz.”

KUŞAKLAR OLUMSUZ ETKİLENDİ

60’lar, 70’ler Türkiye’sinde kitabevlerinin farklı bir kıymeti olduğuna değinen 45 yıllık kitapçı, bizi tarihte bir yürüyüşe çıkartıyor: “Eskiden dolu başak başını eğerdi yani bilen susar ve sakin, yere dönük olurdu. Şimdi herkesin başı eğik çünkü telefonlarına bakıyorlar. İlim, irfan merkezleriydi, birer okuldu kitabevleri. O günlerde okuyana, okuyor olana gerçekten gıpta edilirdi ve herkese yansırdı onun okuyor oluşu. Önce 80 askeri darbesi geldi. Yok, etti okuru, yok etti okumayı. Binlerce, on binlerce genci telef etti. Okuyan, sorgulayan bir kuşağı yok etti. Sonra daha çok korkulur oldu okumaktan, okuyandan. Her gün yasaklı yayınlar ilan edildi ana haber bültenlerinde, 80’lerin sonunda televizyon kanalları çeşitlendi. Bu kanallarda ısrarla ucuz eğlence kültürü, futbol, magazin programları yayınlandı. Sanki bilerek ve isteyerek okuduğunu anlamayan, sorgulamayan ve dahi düşünmeyen kuşaklar yaratılmak isteniyordu ve büyük ölçüde başarıldı da. Bu durum tabii ki kitabevlerine de yansıdı. Sorulan, aranan kitapların kalitesi de sürekli düşüyordu. 90’ların sonunda hayatımıza giren cep telefonları çoğumuz için kolaylık sayılsa da, birçok açıdan okur için engel oluşturdu. İnsanların dikkatleri dağıldı. Hele 2000’li yılların ilk on yılı geçerken internet erişiminin cep telefonlarına da gelmesiyle bizim kitapçılık işleri çok daha farklı bir zemine kaymış oldu. Öyle ki insanlar artık cep telefonu ekranında görmedikleri kitabı, neredeyse ellerine dahi almak istemiyorlardı. Önümüzdeki günler dijital yayıncılığın ve kitapçılığın ivme kazanacağı zirve yapacağı yıllar olacak. Şimdiden birçok kitabevi internet sitelerini yapaya başladılar.”

YA OBEZ YA ÂLİM

Son yıllarda artan internet satışlarına dikkat çeken İsmail Kun, pandemi dönemindeki kitap ilgisi hakkında şunları söylüyor: “Evet, kitap üretim sayıları ve internet satışları artmıştır. Özellikle son 5 aydır salgın nedeniyle evlerine kapanan insanlar ya obez olacaklardı ya da âlim. Şaka bir yana benzersiz bir deneyimden geçtik ve geçiyoruz. Bu süreç bana kalırsa çok fazla yeni okur getirmedi, sadece kitap okuyanlar biraz daha fazla okudular o kadar. Biz sokağa çıkma kısıtlaması hariç hep açıktık. Bu süreç boyunca kitabevimize gelen okurlar yanında, gelemeyen okurlarımız için evlere kitap servisimizi kurarak ve sosyal medya hesaplarımızdan ulaşabildiğimiz okurların evlerine kitap taşıdık. Daha nitelikli kitaplar satıldı bu süreçte. Özel bir dönemden geçiyoruz. Umarım bu süreci hep birlikte en az hasarla atlatırız.”

Çanakkale Kedi Kulağı Kitabevi, Emrah Güneri: Gerçek okur sevinci tazeliyor


Ekin ve Emrah Güneri kitap tutkularını Çanakkale’deki Kedi Kulağı Kitabevi’nde birleştirdi. Kitabın hak ettiği değeri görmesi için zorluklara rağmen sekiz yıldır yola devam ediyorlar. Askıda kitap uygulamasıyla dikkat çeken mekan, çocuklar için ayrılan büyük bir bölüme de sahip. “Bizim çocukluğumuz kitabevlerini dolaşarak geçti. İlkokula başlamadan kitap ve kitabevleriyle tanıştık. Tutkumuz çocukluktan anlayacağınız. Bu meslekteki üstatlarımızdan çok şey öğrendik. Kitapları tanıdık. İyi kitapçı nasıl olunur öğrendik” diyen Emrah Güneri, 90’lar Türkiyesi’nden bugüne doğru bakıldığında bağımsız kitapçıların sayısındaki azalmanın üzüntü verdiğini dile getiriyor. Kitabevlerini ziyaret eden gerçek okur sayısının azlığını belirten Güneri, “Gençlerin kitaba ilgisi yok denecek kadar az. Bunun en büyük sebebi elbette teknolojik gelişmeler. Günümüzde kitabı prestij kazanmak ve gösteriş amacıyla alanların sayısı azımsanmayacak kadar çok. Yine de hâlen eline kitap aldığında sayfalarını koklayan, doymamacasına inceleyen, kitabevlerinde vakit geçirmeyi seven genç ve orta yaşlı tutkunların olması bizim bu işten aldığımız sevinci her zaman tazeleyecek oranda” diyor.


Ordu Serüven Kitap Kafe, Taşkın Köksal: Kitabevleri teknolojiye direniyor


Ordu’da bulunan Serüven, sadece kitap satmıyor. Dükkanın bir bölümü kafe olarak hizmet veriyor. Cemil Kavukçu, Şükrü Erbaş gibi isimlerin ziyaret ettiği mekan yaratıcı yazarlık atölyeleri, imza günleri sayesinde her yaştan okurun ilgisini çekiyor. Genel kanaatin tersine gençlerin kitaba olan ilgisinin arttığını ve gelişen teknolojiye rağmen kitabevlerinin direndiğine vurgu yapan işletme sahibi Taşkın Köksal, “Biz kent kitapçısı olarak yetiştirdiğimiz personelimizin yüksek donanımlı olmasına dikkat ediyoruz. Okur kitlemizdeki artış bu anlamda orantılı olabilir. Bununla birlikte Kitap&Kafe olmamızın avantajını kullanmaktayız. Kitap okuma etkinlikleri ve edebiyat kulüpleri ile sosyalleşerek bu durumu pekiştirmiş oluyoruz. Elbette teknolojinin gelişmesi insanları dijital platformlara sürüklemekte. Teknolojinin, bilgiye daha hızlı erişim bakımından faydalı olduğunu düşünüyorum. Fakat internet bağımlılığının insanları sosyal çevreden uzaklaştırdığını da eklemek istiyorum” şeklinde konuşuyor.

#Kitabevleri
#İnternet
#Simurg
4 yıl önce