|

Yalan habere neden inanırız: Teknoloji artıyor beyinlerimiz köreliyor

Bu hafta beynimizin sırlı dünyasını nörolog Sevda Sarıkaya ile konuştuk. Son yıllarda hızla artan yalan haberlerin neden bu kadar hızla yayıldığı Sarıkaya beynimizin işlevselliğiyle açıklıyor ve şöyle diyor: “Kaygıdan kaçmak için duyduklarımızı kendi inanç sistemimize göre yorumlar ya da bizi onaylayan yalan haberlere çok daha rahat inanırız. Haber alma araçları çeşitlilik gösterdikçe aynı haberin farklı biçimlerini de duyabiliyoruz. Karmaşık gerçekleri kabul etmektense basit kurgulara kanma eğilimi gösteriyoruz. “

Aslı Gül
04:00 - 21/06/2020 Pazar
Güncelleme: 16:18 - 20/06/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv

Bizi biz yapan beyin hala bir muamma. 1300 gramlık bir organ tarafından yönetilen insanın beynin sırlarını çözme arayışı ise baki. Yapay zekanın her gün beynin fonksiyonlarına yaklaşması, artık birer organımıza dönen akıllı telefonlarımız ve tabletlerimizin beynimizi işlevsizleştirmesi, alzheimer ve benzeri hastalıkların hızla yayılması beyin üzerine yeniden düşünmemizi kaçınılmaz kılıyor. Dünyada yaşanan gelişmelerde ise beynin davranış modellerini anlayanlar toplumlara istedikleri gibi yön verebiliyor. Nörolog Dr. Sevda Sarıkaya son kitabı Beynin Gizemleri Çözülürken’de tüm bu meselelere ve daha fazlasına odaklanmış. Sarıkaya ile kitabını ve hız çağının ortaya çıkardığı yaşam biçiminin beynimize etkilerini konuştuk.


Ağırlıklı olarak Alzheimer ve demans odaklı çalışıyorsunuz. Beynin Gizemleri Çözülürken adlı kitabınızda da bu iki başlık dikkat çekiyor. Neden bu kadar önceliyorsunuz demansı?

Bir nöroloji hekimi olarak 18 yıldır sadece Alzheimer alanında çalışıyorum ve bu alanda sürekli yeni gelişmeler oluyor. Bir diğer neden de beyni en iyi anlayabileceğiniz hastalık demanstır. Demans hastaları size beynin haritasını çıkarır. Zamanla kaybedilen zihinsel fonksiyonlar, beynin çalışma prensipleri hakkında en iyi bilgiyi verir. Beni en çok etkileyen de buydu. O yüzden önceliği, ağırlıklı çalışma alanım olan Alzheimer ve diğer tür demanslara veriyorum.

Nöroloji konusundaki literatürü yakından takip ediyorsunuz. Beynin sırları konusunda bir aşama kaydedildiğini düşünüyor musunuz?

Nörobilim hem en fazla bilinmeyeni olan hem de üzerinde en fazla çalışma yapılan alan. Düşünsenize; sizi siz yapan, karakter özelliklerinizi belirleyen, birey haline getiren bir organdan bahsediyoruz. Ve küçücük bir hasarda ya da işleyişte gerçekleşen bir değişimde aslında düşündüğünüz kişi olmaktan bir anda çıkıyorsunuz. Bambaşka bir birey haline geliyorsunuz. O zaman siz düşündüğünüz kişi değilsiniz. Yani 1300 gramlık bir organ tarafından yönetiliyorsunuz. Beyni anlama konusunda çok önemli adımlar atıldı son 15-20 yılda. Beyin karmaşık olduğu gibi bir o kadar da tahmin edilebilir özelliklere sahip. Mesela toplum mühendisliğinde bundan çok faydalanılır. Olaylar ve koşullar karşısında beynin ortalama davranışı bellidir ve aslında o kurallara bağlı kalarak bir strateji belirlendiğinde yönetemeyeceğiniz topluluk yoktur. Beyni anladıkça insanlığa dair çok şeyi anladığımız gibi kötücül anlamda da kullanılabilecek birçok done elde ediliyor. Ben bu sebeple kişisel olarak nörobilimcilerin vicdanlı insanlar olmasını çok önemli buluyorum. Nörobilimdeki her türlü gelişme insanlığın iyiliğine kullanılmalılar.

HAFIZAYI DAHA AZ KULLANIYORUZ

Dijitalleşme, akıllı evler, akıllı telefonlar v.s teknolojik dünya beynimizi nasıl etkiliyor?

Bu konu da nörobilimin en çok tartışılan konularından birisi. Tüm canlıların bir özelliği vardır. Kullanılmayan organ ya da alan küçülmeye gider. İnsan canlısı da yavaş yavaş hafızasını daha az kullanmaya başladı. Çünkü dijital cihazlar bizim yerimize her şeyi hatırlar oldu. Bu durumda gelecekte insan beyninin hafıza ile ilgili alanlarının atrofiye uğraması (küçülmesi) muhtemel görünüyor. Ama tabi hafıza beynin ayrı bir fonksiyonu. Beynin birçok fonksiyonu var. Belki hafıza gerilerken, problem çözebilme fonksiyonu gelişecek. Çoklu işlevleri aynı anda yerine getirebilme fonksiyonu gelişme gösterecek. Dünya değişiyor. Ama dünyanın değişim hızı insan bedeninin değişebilme kapasitesinin çok daha önünde geçti. Eskiden gelişim daha yavaştı. Ama artık çok hızlı. İleri gelecekte bu durum insanlığa nasıl etki edecek bilmiyoruz. Zaten bu hıza adapte olamamanın sıkıntısını yaşamaya başladı insanoğlu.

Yaşam tarzımızın beynimizin işleyişini olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebileceğini söylemek mümkün mü?

Elbette söyleyebiliriz. Kitapta ayrıntılı anlattım.Beyin sağlığımızı korumanın birinci ayağı beslenmedir. Bizim ülke olarak çok şanslı olduğumuz Akdeniz tipi beslenme, beyin sağlığını koruma da etkinliği bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış tek beslenme tipidir. Aynı şekilde düzenli egzersizin beyin sağlığını koruma da etkisi büyük. Günde düzenli olarak yarım saat yürüyüş yapmak bile yeterli. Bir de zihnimizi sürekli işler tutmak, devamlı yeni şeyler öğrenmek, sosyalleşmek de beyin sağlığını pozitif etkileyenlerden. Kaliteli uyku da beynimizin işleyişini en çok etkileyenlerden.

  • *Olaylar ve koşullar karşısında beynin ortalama davranışı bellidir ve aslında o kurallara bağlı kalarak bir strateji belirlendiğinde yönetemeyeceğiniz topluluk yoktur. Beyni anladıkça insanlığa dair çok şeyi anladığımız gibi kötücül anlamda da kullanılabilecek birçok done elde ediliyor. Bu sebeple kişisel olarak nörobilimcilerin vicdanlı insanlar olmasını çok önemli buluyorum. Nörobilimdeki her türlü gelişme insanlığın iyiliğine kullanılmalılar.
  • *Dijital cihazlar bizim yerimize her şeyi hatırlar oldu. Bu durumda gelecekte insan beyninin hafıza ile ilgili alanlarının atrofiye uğraması (küçülmesi) muhtemel görünüyor. Ama tabi hafıza beynin ayrı bir fonksiyonu. Beynin birçok fonksiyonu var. Belki hafıza gerilerken, problem çözebilme fonksiyonu gelişecek. Çoklu işlevleri aynı anda yerine getirebilme fonksiyonu gelişme gösterecek.
  • *Kaygıdan kaçmak için duyduklarımızı kendi inanç sistemimize göre yorumlar ya da bizi onaylayan yalan haberlere çok daha rahat inanırız. Haber alma araçları çeşitlilik gösterdikçe aynı haberin farklı biçimlerini de duyabiliyoruz. Karmaşık gerçekleri kabul etmektense basit kurgulara kanma eğilimi gösteriyoruz.

Özgür irade aslında özgür değildir

Beynimizin sizi en şaşırtan özelliği nedir ve zihnimizde olup bitenlerle ilgili en çok neyi çözmek isterdiniz?

Beynin beni şaşırtan birçok özelliği var. En çok ilgimi çekenlerden birisi; bu kadar karmaşanın içerisinde, beynin tahmin edilebilir özelliklerinden yola çıkılarak yönetilebilir olması. Yani özgür irade dediğimiz durumun düşündüğümüz kadar ‘özgür’ olmaması. Siz hiç farkına varmadan bir profesyonelin elinde kendi özgür iradenizle bir şeyi yapıyorsunuz sanarak aslında isteneni yapıyor olabilirsiniz. Diğer sorunuza gelirsek, benim demans dışındaki ikinci ilgi alanım üstün potansiyelli (üstün zekalı/üstün yetenekli) beyinler. Hatta 2015 yılından beri Üstün potansiyelli beyinlerle bir nörolog gözüyle röportajlar yapıyorum. Onların bilgiyi işleme mekanizmalarını anlamaya çalışıyorum. Üstün potansiyelin de birçok alt türü var. Sanırım en çok çözmek istediklerimden birisi, üstün potansiyelli beyinlerin bilgiyi işlemleme-çözüme ulaşma ya da üstün potansiyel gösterdikleri alandaki başarılarını getiren beynin işleyiş mekanizmasındaki farklılıkları anlamak olurdu.

Kaygıdan kaçmak için yalan habere inanırız


Gündelik hayatta sıkça karşılaşıp anlamlandıramadığımız bir takım davranışların beynin işleyişi ile ilgili olduğunu söylüyorsunuz. Sözgelimi yalan haberlere neden kolay inanırız?

Yeni bir haber duyduğumuzda onu kendi inanç sistemimiz, bakış açımız ve tecrübelerimizle birleştiririz. Beynimiz aldığımız bilgiyi önce kendi inanç sistemimiz ile kıyaslar, bakış açımıza uyup uymadığını kontrol eder. Bilinç dışı mekanizmalarla bilgiyi kabul ya da reddederiz. Duruma göre de bilgiyi değiştirebilir ya da yanlış hatırlama yoluna gidebiliriz. Belirttiğim gibi bunları bilinçli olarak yapmayız. Çocukluk çağında oynanan evcilik oyunları aslında bu çarpıtılmış gerçekliği normal kabul edebilmenin temelini atar. Henüz o çağlarda olmayan şeyleri, kendi inanç sistemimize göre olmuş varsaymayı öğreniriz. İnanç sistemimizi tehdit eden her şey kaygıya neden olur. Kaygıdan kaçmak için duyduklarımızı kendi inanç sistemimize göre yorumlar ya da bizi onaylayan yalan haberlere çok daha rahat inanırız. Haber alma araçları çeşitlilik gösterdikçe aynı haberin farklı biçimlerini de duyabiliyoruz. Karmaşık gerçekleri kabul etmektense basit kurgulara kanma eğilimi gösteriyoruz.

Yapay zeka sanata henüz uzak


  • Yapay zeka insan beynine ne kadar yaklaşabildi? İnsan zekasının üstüne ya da ötesine geçmesi mümkün mü? Yapay zeka insan beyninin bir nev-i modellemesi. İnsan beyninin çalışma prensipleri baz alınarak yapılan birçok modelleme var. Ama tabi henüz insan beyninin nasıl çalıştığını tam olarak çözemediğimizden henüz bize yaklaşması mümkün değil. Yine de gelişmeler hiç yabana atılacak gibi değil. Hatta bazı açılardan bizim yapamadıklarımızı da yapıyor. İnsan beyninin hafızası sınırlıdır ama yapay zekaya çok fazla bilgi yükleyip onları bir düzeyde işlemlemesini sağlayabiliyoruz. Ama mesela sanat gibi duygu yoğunlukta bir şeyi şu an için yapay zekanın yapabilmesi mümkün değil.
#Haber
#Yalan​
#Sevda Sarıkaya
#Yapay zeka
#Kaygı
4 yıl önce
default-profile-img