Trump Çin’e karşı yumuşuyor mu?

04:0016/12/2025, Salı
G: 16/12/2025, Salı
Abdullah Muradoğlu

ABD Başkanı Trump’ın “Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi”nde Çin’e karşı nispeten yumuşak ifadelerin yanı sıra ABD ile Rusya arasındaki ilişkilerin istikrarlaştırılmasına yönelik ibareler tartışılıyor. Sorulardan biri, “Trump Çin’e karşı şahin yaklaşımınından geri adım mı atıyor” şeklindeydi. Oysa ABD’nin Avrupa ve Ortadoğu’daki askeri gücünü azaltarak Asya-Pasifike odaklanmasını savunan “Önceliklendirmeciler” dahil, Amerikan dış politika elitleri Çin’in ABD için “varoluşsal tehdit” olduğu konusunda

ABD Başkanı Trump’ın “Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi”nde Çin’e karşı nispeten yumuşak ifadelerin yanı sıra ABD ile Rusya arasındaki ilişkilerin istikrarlaştırılmasına yönelik ibareler tartışılıyor. Sorulardan biri, “Trump Çin’e karşı şahin yaklaşımınından geri adım mı atıyor” şeklindeydi. Oysa ABD’nin Avrupa ve Ortadoğu’daki askeri gücünü azaltarak Asya-Pasifike odaklanmasını savunan “Önceliklendirmeciler” dahil, Amerikan dış politika elitleri Çin’in ABD için “varoluşsal tehdit” olduğu konusunda hemfikirler. Sadece cevaplarda ihtilaf var.

Elbridge Colby,Trump’ın Savaş Bakanlığı’nda “Önceliklendirme”yi savunan en önemli isimlerden biri. Trump Yönetimi’nin “Ulusal Savunma Strateji Belgesi”ni hazırlamakla yetkili olan Colby Çin’e karşı şahin ve “acilci” görüşleriyle tanınıyor. Bir soru da onun için soruluyor: “Colby acilci yaklaşımını yumuşatmış olabilir mi?” Kendisini “Realist” olarak niteleyen Colby,“Çin önceliklendirmesi”ni ‘Büyük Strateji’ kapsamında ele alan bir kitabın yazarıdır.

Colby’ye göre Amerikan teknesinde küçük deliklerin yanı sıra bir büyük delik var. Büyük delik, Çin. Colby, Amerikan teknesinin küçük deliklerle su üstünde kalabileceğini, ancak giderek genişleyen büyük deliğin acilen kapatılmadığı takdirde tekneyi batıracağını söylüyordu.

ABD’nin sınırlı zamanını ve sınırlı kaynaklarını büyük delik için harcaması gerektiğini belirten Colby, Neoconlar’ın ve liberal şahinlerin tersine ABD’nin birkaç savaşı birden göğüsleyecek güçte olmadığını savunuyordu. ABD’nin halihazırda Çin’i yenebilecek güçte bile olmadığını savunan Colby’ye göre ABD kazanacağından emin olduğu tek bir savaş için hazırlanmalı. ABD’nin topyekun savaşa hazır olduğunu düşünen Çin, Tayvan’ı işgal etmekten de kaçınacak.

Trump’ın ilk döneminde Colby’nin Çin›i Amerika için en büyük güç tehdidi olarak ele alması “Merkez Kuvvetler Komutanlığı(CENTCOM)” ve “Genelkurmay Başkanlığı” dahil birçok engelle karşılaşmıştı. Colby Donanma ve kısmen Hava Kuvvetleri›nin desteğiyle “acilci” Çin görüşünün 2018’deki “Ulusal Savunma Stratejisi belgesi”ne dahil edilmesini sağlamıştı.

Colby, ‘Çin’i alt etmenin yolu bölgedeki anti-demokratik rejimlerle koalisyon kurmaktan geçiyorsa, varsın öyle olsun” havasındaydı. Colby’ye göre, ABD-Çin rekabetinde “ideoloji”nin çok az bir rolü var. Çin Batı koşullarında bir demokrasi olsa bile ABD için durum değişmez.

Trump’ın yeni “Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi”nde “Monroe Doktrini”ne yer verilmesi Çin’in Latin Amerika’daki kaynaklara erişimini engellemeyi amaçlıyor. Latin Amerika Çin için güzel bir Pazar. Latinler için de Çin güzel bir pazar. “Trump soslu Monroe Doktrini” bu manzarayı radikal/ emperyalist bir biçimde ABD lehinde değiştirmek istiyor. Trump’ın Savunma Bakanlığı’nın adını “Savaş Bakanlığı” olarak değiştirmesinin arkasındaki fikir, budur.

“Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi”nde Rusya’ya yönelik yaklaşımsa ABD Başkanı Richard Nixon ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger’ın Çin’i Sovyetler Birliği’nden ayırma politikasının tersinden tekrarı olarak görülebilir. 1972’de Nixon’ın Pekin’e giderek “Mao” ile buluşması ABD-Çin yakınlaşmasının temeli olmuştu. Mao yönetimindeki “Çin Halk Cumhuriyeti” bu yakınlaşma sayesinde etrafındaki siyasi/ekonomik tecrit çemberini kırmış, üstelik BM Güvenlik Konseyi’nde Daimi Üyeliği ‘Çin Cumhuriyeti’nin (Tayvan) elinden almıştı.

Şimdiyse Trump Yönetimi bir taraftan Çin’e “G-2” olarak nitelenecek bir “küresel eş” muamelesi çekerken, diğer taraftan Rusya ile yakınlaşmak istiyor. İşin aslı, Amerikalılar Rusya’yı Çin’in müttefiki olarak görmek istemiyorlar. Amerikalı “yeni gerçekçi stratejistler” Biden Yönetimi’ni Rusya’ya yüklenerek “Rusya-Çin ilişkisi”ni perçinlemekle suçluyorlardı. Bu stratejistlere göre Biden’ın Rusya politikası ABD’nin bir numaralı rakibi Çin’i güçlendiriyordu.

Analizlere göre Trump’ın ABD-Rusya İlişkilerini istikrarlaştırma politikası Rusya’yı Çin’den uzaklaştırmayı amaçlıyor. Rusya ve Çin ise, Trump’ın “ters Kissinger” oyunundan bir süreliğine gözlerini kaçıracaklardır. Çin erkenden ABD ile askerî olarak karşılaşmak istemez. Rusya’nın ise Ukrayna’daki kazanımlarını korumaya, Amerikan yaptırımlarından kurtulmaya şiddetle ihtiyacı var. ABD’ninse acil olarak “İçerde” ve “Latin Amerika”da ‘toparlanmaya’, Donanma başta gelmek üzere askeri gücünü rekabet edilemez düzeye çıkarmaya ihtiyacı var.

Her üç ülke de “Büyük Güç Rekabeti”nde zamana oynuyor. Bu noktalardan baktığımızda ABD, Rusya ve Çin’in politik çıkarları kısa vadede çakışıyor olabilir. Sonrasıysa, muamma.

#politika
#abd
#çin
#Abdullah Muradoğlu