|
“Sizin gibiler…”

Dün katıldığım bir TV programında, başörtülü hanımefendinin Nişantaşı’nda, sözlü ve fiziksel saldırıya uğraması konuşulurken, konu tabii ‘kutuplaştırma’ meselesine geldi.

Orada da ifade ettiğim gibi, “Sizden ricam, yalvarıyorum. Bu haramzadelerin sofrasına oturmayı reddedin. Selamı sabahı kesin” noktasına gelmiş bir muhalefet liderinin sözleri, “AK Parti gitsin de kim gelirse gelsin” zihniyeti ve ülkemize, halkımıza sunulacak her hizmet için devreye alınan “İstemezük” tavrı kutuplaşmanın yollarını örmüştür.

Vatan Caddesi’nin inşasından beri süregelen ‘İstemezük’ tavrını, karşı çıkılan projeleri dün Sayın Cumhurbaşkanı da grup toplantısında gösterdiği videoyla bir bir anlattı.

Kutuplaştırma konusu, gündemimizden pek düşmez ama ne zaman konuşmak zorunda kalsak aklıma Attilâ İlhan’ın o olağanüstü sorusu gelir.

Önce meşhur iki mektuptan söz etmişti İlhan… Birincisi, Fransa Kralı 1. François’nın uğradığı Cermen yenilgisinden sonra yardım istediği Kanuni Sultan Süleyman’ın kendisine yazdığı mektup (ferman) ve Marsilya’ya gönderilen iki kalyon…

İkincisi, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Lyndon B. Johnson tarafından Türkiye Başbakanı İsmet İnönü’ye 5 Haziran 1964 tarihinde gönderilen, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesini önlemek amacıyla yazılmış bir ‘fırça’ metni…

Birincisi gurur, onur, özgüven abidesi. İkincisi ise karşısındakini küçümseyen, aşağılayan, total teslimiyete davet eden bir yüz karası…

Attilâ İlhan sordu: “Bu ikisinin arasında ne olmuş da oradan buraya gelinmiş?..”

Yanıtını da kendisi verdi: “Tanzimat!..”

Rahmetli Ömer Lütfi Mete’nin deyişiyle, Türkiye’nin ‘zihni vaftizlenmiş aydınları’ vasıtasıyla başlatılan ‘Batı’yı taklit ve ona teslim sürecinin çıktılarının ürünüdür Johnson Mektubu…

Bu teslimiyet, bu yaranma çabası dozunu da gittikçe artırdı. Batı’yla aynı ağızdan konuşmaya, iktidarı onların iddialarıyla suçlamaya kadar vardı iş.

İşte dün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, partisinin grup toplantısında tekrarladığı ezberi: “Türkiye Cumhuriyeti devleti hukuk devleti olmaktan çıkmıştır. Yargı asla tarafsız ve bağımsız değildir. Talimatla iş yapan bir yargı var. Türkiye Cumhuriyeti devletinde hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur.”

Muhalefet, muhalefetliğini yapacak tabii. İşi, eleştirmek, daha iyisi var, biz bundan iyisini şu projelerle yapacağız, demek… Ama şu yukarıdaki sözlerle değil… Ülkeye turist ve yatırım gelmesini engelleyecek iftiralarla ihanet içinde bulunmakla değil…

Bu ihanetin, bu dilin ve tutumun yansımalarını da toplumumuzda görüyoruz işte… O nedenle kendinde “Burada sizin gibileri istemiyoruz” diyerek bir kadına saldırma cesareti bulanları görünce çok da şaşırmamak lazım…

#Başörtüsü
#AK Parti
#Vatan Caddesi
#Attilâ İlhan
#François
#Marsilya
#ABD
#İsmet İnönü
#Kıbrıs
#Ömer Lütfi Mete
#CHP
3 yıl önce
“Sizin gibiler…”
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak