
Adnan Oktar, çok büyük bir sorun. Toplumda ortaya çıkan sorunlarımızın bir veçhesini anlamak açısından mühim. O uzaydan gelmiyor. Mimar Sinan Güzel Sanatlar’da öğrencilikle başlıyor orta zaman hayatına. Daha bu sıralarda din anlatmaya başlıyor. Sakal bırakıyor. Risale-i Nur ile başlıyor din anlatmaya.
İstanbul’un zengin aile çocuklarıyla ilgileniyor. Birden gazeteler onu manşete taşıyor. İrticanın hortladığını söylüyorlar. Arkasından Adnan Oktar tutuklanıyor. Zindanda zincirleniyor. Hapisten çıkınca bu defa siyonizm ve masonluk üzerine Harun Yahya adıyla kitaplar basıyor. Türkiye’de Darwin meselesi tartışılıyor. Özal hükümetinin Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler ders müfredatlarından Darwinizm’i kaldırıyor. Kıyamet kopuyor. Muhafazakar çevreler seviniyor, laikçiler kin kusuyor. Harun Yahya artık bütün dünyanın kötülüklerini Darwinizm’le açıklıyor.
Muhafazakar gazetelerde Harun Yahya’nın boy boy reklamları yayınlanıyor. Darwinizm’e, siyonizme ve masonluğa savaş açan bir kahraman figüre dönüşüyor. Güzel kapaklı, renkli ve resimli kitaplarla arkasından İslam’ı anlatan kitaplar basılıyor. Etrafta yakışıklı oğlanlar ve güzel başörtülü kadınlar dolaşıyor. Muhafazakar taban hoşnut! Çünkü sosyeteye kızsalar da onların da hidayete ermesine seviniyorlar! Adnan Oktar, Harun Yahya figürüyle bunu temsil ediyor. Bundan dolayı bir muhafazakar gazetede köşe bile yazıyor.
Bilim ve Araştırma Vakfı ilanları her yerde dolaşıyor. 28 Şubat olmuştur. Bu defa Harun Yahya yeniden Adnan Oktar olmuştur. Masonluk ve siyonizm eleştirisine bir de Atatürkçülük eklenmiştir. Artık Adnan Oktar Atatürkçüdür de. Arkasından mason ve İsrail nefreti bu defa yerini övgüye ve sevgiye bırakır. Artık İsrail ve masonlar yüceltilmekte. Muhafazakarlar Adnan Oktar’a karşı bütünüyle mesafe içindedirler. Ne ilanları ne yazıları ne de ortak faaliyetleri vardır. Atatürkçülükten hızını kesmeyen Adnan Oktar, artık masonluğa da kayıtlıdır. İsrail ile de ilişkiler kurmuştur.
Adnan Oktar din, Atatürkçülük, masonluk, siyonizm gibi bütün unsurları çarpıtarak kendi propagandalarının maskesi haline getirir. Bozulan ve çarpılan bilinç, çarpık fikirler ve faaliyetler içine girmektedir. İdeoloji ve dava mücadelesi giderek yerini çeteleşen bir yapıya bırakır. Bir suç örgütüne dönüşür. 250 kişi ile sınırlanan bir suç şebekesi. Toplum itibar etmiyor. Bu nedenle sosyolojik temel kazanamıyor. Ancak ilişkiler ve paralarla bir güç şebekesi vardır. Şebeke oldukça örgütlü. Her çeşit suçu işlemekten geri kalmıyor. Çocuk denen genç kızları zorla alıkoyuyor. Fuhuşun en utanmaz biçimlerini yapıyor. İnsanlara zor ve şiddet kullanıyor. Kadınlar ve cinsellik burada öne çıkıyor. Türkiye’de çeteleşmenin ayyuka çıktığı bir dönemde Adnan Oktar da bu trende uyar! Kollektivizmin bütün çıkarlar için meşru görülmeye başlandığı bir sosyolojide o da bunu en arsız biçimde yapar.
Bir televizyon kanalında cinselliği bütün saçmalığıyla ve arsızlığıyla kullanır. Hasta ve kişiliğini kaybetmiş bir şahsın, dini cinsel fantezi haline getirmesine derin üzüntü duyar insan. Ancak uzun zamanlar boyunca toplum seyredip dalga geçer! Allah’ın diniyle alay eden, fuhuş imgelerini sonuna kadar kullanan ve Allah deyip duran bir adamı izleyen insanlar… Toplum olarak tutulmuşuz sanki. Bir maskaralığı seyrederek ona ortak olundu. Ciddi akademik geçmişi olan ve ana medyanın yıllarca genel yayın yönetmenliğini yapan laikçi bir adam da için için seviniyor bu gösterilere: “Adnan Hoca, vallahi ilginç adam: Resmen hem eğleniyor hem de hocalık yapıyor. Bu kare Türk muhafazakar kesiminin bu kanadının geldiği noktayı çok güzel anlatıyor”. Bu adam, bütün muhafazakarları Adnan Oktar’la özdeşleştiriyor. Amacı başka. İşte bunu da açığa vuruyor: “FETÖ ve Adnan Oktar’dan sonra Yeni FETÖ kim olacak? …ları iktidar yanlısı medyada bile oynamaya başlamışken; Aziz Atatürk’ün tarikatlarla ilgili sözlerini bir kere daha okutmakta yarar yok mu?”. Bu yazar, Adnan Oktar’la muhafazakarları bir görüyor ve genelliyor, arkasından da tarikat ve cemaatleri dışlayan bir politikayı Atatürk üzerinden pazarlıyor. Aklına şu geliyor insanın. Adnan Hoca’yı daha evvel içeri atarak zihin ve kişiliğini bozan adamlar, daha sonra dini onun eliyle bozarak bu filmi sahneye koyuyorlar ve şu mesajı veriyorlar: “İşte İslam diyorsunuz. Alın size! Kurtuluş yine laiklikten geçer. Bütün tarikatlar da böyledir”.
Oysa Adnan Oktar, ne tarikat ne de cemaat. Bu toplumdaki sosyoloji trendlerinden, yanlış devlet politikaları ve derin güçlerin etkileşimiyle ortaya çıkan karmaşanın bir ürünü. Anomik toplumdan ve anomik ilişkilerden yükselen bir patoloji. Laikçiler, onun mehdilik arayışını ters çevirip kendilerine kurtarıcı mehdi olarak üretiyorlar.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.