I- Bir şey olur, taşar bardak. Bir şey olur, yatağına küser nehir. Bir şey olur, o şey bütün olmuşları/olamamışları peşine takıp sürükler. Sabır taşar, kalp susar ve alınan her bir nefes bedene yük olur, ayaklar adım atamaz, el tutamaz, göz göremez. Her faninin hayatında böyle an ya da anlar vardır. Ama bir toplum bunu topyekûn hissediyorsa işte o zaman bıçak kemiğe dayanmıştır. HAYIR! Bıçak kemiğe dayanmamıştır, kemiği kırıp geçmiştir. Hemen her şeyi sosyal medyada yaşıyoruz ve birbirimizle neredeyse
Bir şey olur, taşar bardak.
Bir şey olur, yatağına küser nehir.
Bir şey olur, o şey bütün olmuşları/olamamışları peşine takıp sürükler.
Sabır taşar, kalp susar ve alınan her bir nefes bedene yük olur, ayaklar adım atamaz, el tutamaz, göz göremez.
Her faninin hayatında böyle an ya da anlar vardır. Ama bir toplum bunu topyekûn hissediyorsa işte o zaman bıçak kemiğe dayanmıştır. HAYIR! Bıçak kemiğe dayanmamıştır, kemiği kırıp geçmiştir.
Hemen her şeyi sosyal medyada yaşıyoruz ve birbirimizle neredeyse sadece sosyal medyada karşılaşıyoruz. Karşılaştıklarımızı bazen isim ve sima olarak tanıyoruz, bazılarını isim olarak dahi bilmiyoruz. Ama bazılarıyla, kalbin masumlar ve mazlumlar için attığı, “o yer”de karşılaşıyoruz. “O yer”, muktedirin her daim haklı, paranın en büyük güç sayıldığı bir düzene rağmen, haksızlığa isyan edenlerin kıyama durduğu yerdir.
6 Eylül 2024 Cuma günü/gecesi sosyal medya ahalisi iki anda karşılaştı. Birbirine uzak iki an, kalbi olanları birleştirdi, birleştirip titretti. Birincisi herkesin dilindeydi. Aylardır Türkiye’nin gündeminde olan, saçlarına dolarları bigudi niyetine takan, enerci diye bağıran, lüksün çukurunda herkesi meşgul eden o kadının ve ona her şeyi “satın alan” kocasının hikâyesi. Lüks bazen çukurdur. Ne ki içine düşenler ve düşenleri seyredenler bunu bilmez.
Kara para aklama operasyonunun “kişisel bakım” seyri, “Bu nasıl oluyor!” diye herkesi meşgul ederken benim için medya tarihinde ders olarak okutulması gereken şöyle bir an yaşandı: Kızına kötü davrandığı için anneliği sorgulanan ve kızı elinden alınan eski manken, yaz başında Nevşin Mengü’nün Youtube kanalına konuk olmuştu. Kara para aklama operasyonlarının arka sokaklarını anlatıyordu. O anlattıkça ekrandakiler ve elbette Nevşin Mengü hayretler içinde kalırken eski manken en sonunda kimsede itiraz etme gücü bırakmayan şu cümleyi sarf etti: “Siz haberci olduğunuz için bunları bilmezsiniz.”
Eski mankenin bu cümlesini maalesef Türkiye’nin pek çok kurumu için söyleyebiliriz:
-Siz sağlıkçı olduğunuz için vatandaşın sağlık sorunlarını bilmezsiniz!
-Siz öğretmen olduğunuz için öğrencilerin nasıl terbiye edileceğini bilmezsiniz
-Siz iktidarda olduğunuz için, güçlüden yana işleyen hukuk kurallarının halkta nasıl infiale sebep olduğunu bilmezsiniz. (Bkz. Dolardan bigudi yapanlar davası)
- Siz muhalif olduğunuz için halkın bir kesimine hakaret edeni ödüllendirir ve protokolde ağırlarken neleri yıktığınızı bilmezsiniz. (Bkz. Sokak röportajında halkın yarısına hakaret eden kadının CHP protokolünde ağırlanması)
-Ve en acısı siz hukukçu olduğunuz için ADALET nedir bilmezsiniz. (Bkz. Baklava çalan çocuklar davası)
40 yıl ile yargılanan çiftin sadece birkaç ay yatıp çıkması, sağcısından solcusuna, beyaz yakalısından mavi yakalısına, memurundan amirine herkeste infial yarattı. İçerde kaldıkları süre içinde çift ne kazandıkları paradan oldu ne de “itibarlarından”.
İtibar dediğiniz nedir, dijital kültürünün izbe sokaklarında kendini var edenler için? Ne kadar takipçi o kadar “saygınlık”, o kadar “adam yerine konma”.
NETEKİM, yüzlük dolarları kafasına bigudi yerine dolayan “şen kafa”, hürriyetine kavuştuktan sonra anında 100 bin yeni takipçi kazandı. Anlamayanlar için tekrarlayalım, anında 100 bin takipçi. Haram para yiyenlere duyulan hayran-lık, tavanı bile deldi geçti.
Kara para aklama havuzunu idare eden çift olarak günlerce medyayı meşgul eden mutlu mesut ve artık “pek çok genç kızın rüyası” çift, kaldıkları yerden devam etmek üzere hayatlarına geri döndüklerinde, necip halkımız denen kitle, serbest bırakılma kararını nasıl anladı? Yani devletin dilini kendince nasıl tercüme etti? Şöyle:
“Yeter ki para kazanmaktan başka bir amacınız, para kazanmaktan başka fikriniz, gösteriş ve lüks dışında bir duruşunuz olmasın. Her yasağı çiğneyebilir, her türlü hukuki boşluğu kendiniz adına esnetebilir, kişiye özel hale getirilebilirsiniz. Beis yok. Ama bir konuda fikir sahibi iseniz ve fikriniz sizin için hayatınızı feda edecek kadar değerli ise vay geldi başınıza!”
Bu memleketi kara para aklama cenneti haline getirenler, lüks hayatlarını sosyal medyada yaşayarak milyonların hayat anlayışını değersizleştirenler, ideal sahibi insanları umutsuzluğa sevk edenler hapiste değil.
Kara paralarla kendine altından şato inşa edenlerin suçlarını ortaya çıkarmak için uğraşan, ortaya çıkaran devletin memuru, ödüllendirilecek iken cezalandırılmış olmadı mı bu durumda!
Helalinden kazanan milyonlarca insan, maaşının neredeyse yarısı devlete vergi olarak kesilen işçi ve memur, cezalandırılıp değersizleştirilmiş olmadı mı?
Genç kuşaklara rol modeli olarak kim sunulmuş oldu? Ne denmiş oldu?
Parayı ele geçiren her şeyi ele geçirmiş olur. İtibar, himaye, hak, özgürlük, ayrıcalık...
Değerlerimiz değerlidir, öyle mi?
Kalbi olanların karşılaştığı kalbi titreten ikinci an…
Kara paragiller hayatlarına kaldıkları yerden devam etmek üzere özgürlüklerine kavuşmuş iken; hayatını, dünyanın yoksullarına, kimsesizlerine, esaret altında kalanlara adamış olan 1998 doğumlu güzeller güzeli Ayşenur Ezgi Eygi, işgalci İsrail tarafından toprakları elinden alınmış Filistinli çiftçilerin eylemine destek vermek üzere, gözlemci olarak gittiği Batı Şeria’nın Nablus kentinde, dünyanın başına bela İsrail’in keskin nişancıları tarafından katledildi.
Ayşenur Ezgi Eygi, kimsenin yakından bakmadığı, bütün olumsuzlukların tek bir paydada toplanıp dillere pelesenk “z kuşağı işte” diye kategorileştirilen kuşaktan bir kalp. O kalp artık atmayacak. Nerede haksızlık varsa, nerede yardıma ihtiyaç varsa oraya koşamayacak. Son cümlesi “Korkmuyorum ama gerginim.” olan Ayşenur artık bizim dualarımızda yaşayacak. Gittiğin yerde melekler yoldaşın olsun Ayşenur Ezgi. Adın kalplerden ve dillerden düşmesin.
Anneler, kızlarına kaderi sana benzemesin ama kalbi sana benzesin, kalbi sana benzesin ki Gezegen daha fazla kirlenmesin diye, dünyaya gelmesine vesile oldukları kızlarının adını Ayşenur Ezgi koyacak. Seni hiç unutmayacağız Ayşenur Ezgi! Rachel Corrie’yi unutmadığımız gibi. “Bu kalp seni unutur mu” diyeceğiz. Seni senin için değil, kendimiz için, istikbalimiz için, yüreğindeki maya başka yüreklerde kabarmaya devam etsin diye aklımızda tutacağız. Kalp unutmaz yeter ki akıl yerinde dursun.