‘Güçlendirme’ ifadesi özellikle 1999 depreminden sonra daha çok hayatımızda yer almaya başladı. Depremde az hasar görmüş veya depreme dayanıklılığı olmadığı düşünülen binalar için güçlendirme kavramı öne çıkmıştı. İki yıldır yaşadığımız salgın sürecinde de güçlendirme ifadesine sıklıkla rastlıyoruz. Kovid-19 virüsü, bağışıklığı zayıf olan insanları daha çok etkilediği için bağışıklığı güçlendirmek gerekliliği üzerinde hassasiyetle duruluyor.
Güçlendirme fiili, bir zayıflık ve karşı saldırı karşısında önem arz eden bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. 2017 yılında Anayasa’da yapılan değişikliğin halk oylamasıyla yürürlüğe girmesinin ardından Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildi. 2018 Haziran’ında yapılan seçimlerin ardından yeni sistemin ilk hükümeti kuruldu.
Meclis’i kapattılar, tekrar açınca da adına Kamutay dediler. 1961 seçimlerinin ardından milletvekillerinin seçeceği Cumhurbaşkanı adayının alnına silah dayadılar, mezarlıkta mezar yerini gösterdiler.
1969 seçimlerinde yine büyük zaferle çıkan Demirel, 71’de şapkasını alıp gitmek zorunda kaldı. Demirel’in gidişinin ardından hürriyetine kavuşan (!) Parlamento, özgür iradesiyle CHP’den ayrılan Nihat Erim’i Başbakan ilân etti. 1973’te Meclis, Cumhurbaşkanı seçerken, savaş uçakları Parlamento binasının üzerinde sevinç gösterileri yapıyordu.
Dün Meclis’e Cumhurbaşkanı seçtirmeyenler, bugün “Güçlendirilmiş Parlamento” diyorsa, sormak lazım: Kime karşı güçlendirecekler Parlamento’yu…