|
Bir neo-liberalizm eleştirisi…

Geçtiğimiz iki ayda ortodoks ekonomi politikaları ile heteredoks ekonomi politikalarına yakın ekonomistlerin tartışmalarına şahit olduk. Açıkçası böylesi bir tartışmanın fitilini ateşlemekten dolayı çok mutlu olduğumu ifade etmek zorundayım. Çünkü ana akım iktisadın neo-liberal destekçilerinin önerdiği politikaların dünya ekonomisini getirdiği nokta malum. Alternatifleri tartışmak ise altın değerinde.

STIGLITZ, GREENSPAN VE MERKEZ BANKALARI

Sanırım 2008 Küresel Finansal Krizi’nin en kısa özetini şöyle yapabiliriz: “Greenspan ve Merkez Bankası yanıldı.” Tabi bunu ben söyleseydim bazıları bunu yazının başlığına bakarak ideolojik bir tespit diye hemen itiraz edecekti. Ancak bu ifadeler bana değil Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Joseph Stiglitz’e ait. Stiglitz, ABD Merkez Bankası FED’in ve o dönemki başkanı Alan Greenspan’a en ağır eleştirileri getiren isimlerden birisi.

Dahası da var. Stiglitz daha önce Dünya Bankası baş ekonomistiydi. Peki o görevi neden bırakmak zorunda kaldı ve akademisyenliğe geri döndü biliyor musunuz? IMF’yi eleştirdiği için. Yanlış okumadınız. Stiglitz, IMF’nin borçlu ülkelere dayattığı politikaları sert bir şekilde eleştirdiği için karşılaştığı tepkiler yüzünden Dünya Bankası’ndaki görevini bırakmak zorunda kaldı. Neo-liberalizm böyledir işte. Eğer onu eleştirirseniz öyle bir mahalle baskısı altında kalırsınız ki Nobel Ekonomi Ödülü bile alsanız sistem sizi dışarı iter.

Esasen merkez bankalarına olan güven kaybının nedeni de burada yatar. Çünkü merkez bankaları IMF araç setlerinin işe yaramadığını bildiği halde onu uygulamaya devam etmek zorundadır. Zira bu politikaların özü krizleri önlemek değil ertelemektir. Arada birkaç akademik unvan sahibi bankacının çıkıp bunlara bilimsellik adı altında kılıf uydurmaya çalışmasına aldanmayın. Bir şey işe yaramıyorsa, yaramıyordur. Sizin işe yarıyor demeniz bunu değiştirmez. Bu bölümü Greenspan ile bitirelim: “Ulusal güvenlik bir yana, bir sonraki başkanın kim olacağının pek bir önemi yok. Dünya artık piyasa güçleri tarafından yönetiliyor.”

NEO-LİBERALİZMİN ARKA PLANDAKİ AMACI NE?

Biraz sert bir giriş olacak ama doğrusu bu. Neo-liberalizm, belli bir çerçevede işleyen piyasa inşasını değil o çerçeveyi belirleyecek kurumları dizayn etmeyi amaç edinmiştir. Yani bugün gördüğünüz pek çok uluslararası kurum, örgüt, bankacılık ve merkez bankacılığı anlayışı bu kapsamda incelenmelidir. Stiglitz’in de yaptığı buydu.

Neo-liberalizmin dayatmalarını, piyasaların kendi kendini düzenleyeceği ve belirli bir noktada dengeye geleceğini savunan piyasa köktenciliği üzerinden okursak; neo-liberallerin özünde piyasalara değil, piyasalar üzerinde etkin olan devletler, yasalar ve başkaca kurumları dizayn etmeye odaklandığını gözden kaçırırız. Bunu gözden kaçırmak demek, algıya teslim olmak demektir.

ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE NE OLACAK?

Tüm dünyada reel sektör ile finansal sektör arasındaki uçurum giderek artıyor. İkisi arasındaki ahengin bozulmasının ne anlama geldiğini 2008 Küresel Finansal Krizi’nde gördük. Son dönemde ülke yöneticilerinin sadece finansal sektöre karşı sorumluymuş gibi ekonomi politikası üretmesini isteyenlerin Covid-19 pandemisi süresince sessiz kaldığına bakmayın. İlk fırsatta pandeminin ekonomi üzerindeki etkilerini gelişmekte olan ekonomilere ödetmek için harekete geçecekler ve neo-liberal dayatmaların hamisi IMF politikaları üzerinden bazı ülkeleri “faiz-kur-enflasyon” sarmalına sokmaya çalışacaklar.

#Faiz
#Kur
#Neo-Liberalizm
#Eleştiri
4 yıl önce
Bir neo-liberalizm eleştirisi…
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset