|
O düğmeye basan eli kırmadan olmaz
FETÖ'cü (adı lazım değil) bir filmin senaristinin yazdığı o dizide, “
Karar ver kumandan; vatan için vatan haini olur musun?
” sorusuna, “
Olurum çavuş
” cevabını veren “
sızıntı kahramanın
” nasıl bir algı faaliyetine “
hizmet
” ettiğini daha evvel bu köşecikte dercetmiştim.


Baktılar ki ratingler düşüyor;

Atatürk

'ü istismar etmeye koyuldular.



Sızıntı komutanları

” Cevdet'in eline

Mustafa Kemal

'in fotoğrafını verip, “

Hey Mustafa'm, hiç değişmemişsin!

” dedirttiler.



Değişmeyen Fetullahçılardır.


Kullanamayacakları hiçbir değer yoktur.



Bin bir surat gibidirler; takmayacakları hiçbir maske, girmeyecekleri hiçbir kılık, sızmayacakları hiçbir yer yoktur.



CHP

veya

HDP

,

AK Parti

veya

MHP

, hiç fark etmez. Hatta

vakıf

veya

gazete

ve hatta söz konusu ettiğimiz o

Kanal D dizisi

olsun değişmez. Yeter ki işlerine gelsin ve yeter ki fırsat bulsunlar.



Son zamanlarda

Atatürkçülerin

yakasına öyle yapıştılar ki düşmek bilmiyorlar.



Bunun için de her şeyden evvel

Sözcü

ve

Cumhuriyet

gazetelerini kullandılar.



Zaten

Sözcü

gazetesini,

Ergenekon ve Balyoz tertipleriyle

, Türkiye'yi dizayn ederken oluşacak muhalif söylemi kontrol etmek için kurmuşlardı. (Sözcü gazetesinin patronunun Fetullahçıların evlerinde yetiştiğini yıllar önce Fehmi Bey Yeni Şafak'ta yazmıştı.)



Bunda da, kabul edelim, çok başarılı oldular.



Uğur Dündar

'dan

Yılmaz Özdil

'e kadar öteden beri

Fetullahçılara

karşı olduğu bilinen Atatürkçü köşe yazarlarını da kamuflaj malzemesi olarak kullandılar.



Atatürkçüleri başka nasıl manipüle edecekler; FETÖ'nün ürettiği psikolojik harp malzemelerini başka nasıl satacaklardı?



Saygı Öztürk

mü?



Samanyolu TV

'nin daimi gülüydü. “

Sözcü
gazetesinin
TSK imamı

” gibi çalıştı.



Bir de, derin abilerinden

Süleyman Hamit Müftigil

'le o telefon görüşmesini yapan bir muhabirleri vardı ya, bahs-i diğer.



Cumhuriyet gazetesi mi?


FETOKULLİ yöntemiyle ele geçirdiler.



Zaten bu nedenle, Cumhuriyetin savcıları, Cumhuriyet gazetesi hakkında, “

PKK / KCK ve Fetullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması'na (

FETÖ / PDY

) müzahir oldukları

” iddiasıyla soruşturma yürütüyor.



Geçen gün kamuoyunun yakından tanıdığı isimlerin görüşüne “

tanık

” sıfatıyla başvuruldu.



Bunlardan biri

İnan Kıraç

'tı.



Neler anlatmış neler!



Mesela, vefatından bir ay önce hastanede ziyaret ettiği

Cumhuriyet Vakfı Başkanı

(ışıklar içinde yatası)

İlhan Selçuk

'un, “

Cumhuriyet gazetesinin çizgisini değiştirmeden yürütebilecek kişinin başkanvekili Alev Coşkun olduğunu

” kendisine söylediğini aktarmış.



Ne ki, Cumhuriyet Vakfı üyelerinden

Aydın Aybay

'ın vefatının ardından yapılan oylamada, mezkur vakfın üyesi olarak bizzat verdiği oy geçersiz sayılıp,

Mustafa Pamukoğlu

yerine diğer aday

Önder Çelik

(bir oy farkla) seçilmiş.



Bunun üzerine de söz konusu vakıftan istifa etmiş.



Alev Coşkun

ve

Şevket Tokuş

'un Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeliğinden çıkartılması üzerine de şöyle demiş: “

Yıllarca Cumhuriyet Vakfı içerisinde yer almış bu kişilerin vakıftan uzaklaştırılmaları beni oldukça üzmüştür. 90 yıllık Cumhuriyet gazetesi çizgisi artık tamamen kaybolarak bugünkü haline gelmiştir…



İnan Kıraç bu düşüncesinde hiç de yalnız değildi.



Cumhuriyet gazetesinin eski köşe yazarlarından

Ümit Zileli

de geçenlerde, Cumhuriyet gazetesi cumhuriyetçilerin gazetesi olmaktan çıkmıştı, demişti.



Yazılarına son verilen

Mustafa Balbay

da, “

Cumhuriyet'te FETÖ'cülükten Kürtçülüğe kadar her şey serbest…

” diyerek çizgisinden saptırılan

Cumhuriyet

'e adeta isyan etmişti.



Peki, FETÖ, Cumhuriyet gazetesini nasıl ele geçirdi?



Bu konuda da iyisi mi 26 yılını Cumhuriyet gazetesine veren

Mehmet Faraç

'ı dinleyelim: “

Cumhuriyet'teki ideolojik dönüşüm, sansür, tasfiye ve liboş kadrolaşması İlhan Selçuk'un 2010 yılının Mayıs ayında ölmesiyle başladı... Zaten o tarihlerde gazetede sıradan bir avukat olan Akın Atalay da Amerikan Hastanesi'nde yatan Selçuk'un öleceğini anlayınca dönüşüm için çoktan düğmeye basmıştı…

(8.11.2016, Aydınlık)



Akın Atalay düğmeye basınca ne olmuş peki?



Öncelikle,

İnan Kıraç

'ın da anlattığı şekilde,

Cumhuriyet Vakfı

'nda hile ve desiseyle değişiklikler yapılmış ve Akın Atalay gazeteyi ele geçirmiş.



Ondan sonra da olanlar olmuş.



Mehmet Faraç

'ın aynı tarihli yazısından okuyalım: “

Atatürkçülerin ve cumhuriyetçilerin kalesi olarak bilinen Cumhuriyet gazetesi işte vakıftaki bu sinsi 'operasyon'un ardından Fethullah'ı ve PKK'yı her fırsatta manşetlere çıkartan, Pensilvanya ile Kandil'e yazarlarını gönderen ve Oktay Akbal gibi sembolleşmiş isimleri bile tasfiye ederek asırlık çizgisinden hızla uzaklaşan bir yayın organına dönüştü...



Mahut dönüşümün gerçekleşmesinde başrol oynayan dün de gözaltına alınan Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı

Akın Atalay

kimdir peki?



Ayaklanmadığı için Kürtlere hakaret eden

HDP'li Hasip Kaplan'ın ortağı.


Başka?



Atatürk karşıtı,

2. Cumhuriyetçi.


Başka?



Başka ne olacak, “

FETÖ yürü ya kulum demiş

” o da Cumhuriyet'in tepesine kurulmuş.



Atatürkçüler bu kriptoları tepelerinden indirmedikçe, yani, manipülasyon düğmesine basan bu elleri kırmadıkça…



Sözcü

ve

Cumhuriyet

gazeteleri (Uğur Dündar, Ümit Zileli, Rıza Zelyut, Yılmaz Özdil, Mehmet Faraç, Soner Yalçın gibi) gerçek Atatürkçülerin eline geçmedikçe…



Hülasa, FETÖ'cüler Atatürkçülerin yakasından düşmedikçe

CHP

de sittin sene iktidar olamaz.



Zira…



Söz konusu gazeteler üzerinden

CHP

'nin Atatürkçü tabanı manipüle edilmese,

CHP lideri Kılıçdaroğlu

gündüz gözüyle,

FETÖ

ve

HDP- PKK

'yı arkalamaya cesaret edemez.

#FETÖ
#PKK
#Ergenekon
7 yıl önce
O düğmeye basan eli kırmadan olmaz
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler