Soğuk Savaş’ın sona ermesi ABD -Avrupa ilişkilerini boşluğa düşürdü. Artık Sovyetler Birliği yoktu.
ABD-Avrupa ilişkilerinin ideolojik sütunu devrilmişti.
Bu, AB tarafından ABD vesâyetinden kurtulmak için bir fırsat olarak görüldü. AB’nin yıldızının parladığı seneler 90’lardır. Gelin görün ki
Çin’in yükselişi bütün hesapları alt üst etti.
Bundan evvel Avrupa-ABD ticâret hacmi %70’ler mertebesindeydi. Çin devreye girince bu oranlar dramatik bir düşüş yaşamaya başladı. Çin Avrupa ve ABD pazarlarını bir karadelik gibi yutmaya başladı. II.Umûmî Harp sonrasında ABD-Avrupa ilişkileri ve bu ilişkileri yürüten dengeler parçalanmaya, dağılmaya başladı. NATO avâra kasnak gibi dönmeye başlamış, sağa sola saldırıyordu. İngiltere durumu kavradı. AB’nin artık bir istikbâli kalmadığını gördü. BREXIT ile ,zâten eğreti olarak bağlandığı Avrupa’dan koptu. Angloamerikan çekirdeği canlandırarak ABD’nin ihtiraslı küresel fetih mâcerâsına dâhil olmak istedi. Daha derinlerdeki hesâbı elbette farklıydı. Bu sürecin
ABD’yi de tüketecek bir potansiyele sâhip olduğunu görüyor; ilk fırsatta ,ABD’ye kaybettiği eski dünyâ hâkimiyetini yeniden kazanmak için kendisine fırsat sağladığını
düşünüyordu. Niyeti bir taşla bir kaç kuş vurmaktı. Geliştirdiği projeksiyonlarda ezeli hasmı gördüğü
Kıt’a Avrupası’nın da çökertilmesi
vardı. Biden ve Demokratlara bu projeksiyonu kabûl ettirdiler. Hedefte yine eski düşman Rusya vardı. Ukrayna kışkırtıldı. Rusya’nın harekete geçeceği besbelliydi. Savaş,
Rusya-Avrupa bağlarını koparacak, NATO disiplini yeniden sağlanacak ve nerede ve nasıl biteceği belli olmayan savaşta ABD askerî mânâda ağır masraflara sokulacaktı.
İngiltere, görüntüde ister Rusya kazansın, ister ABD , esas kazananın kendisi olacağını düşünüyordu.