Geçtiğimiz günlerde eski siyasetçi Cavit Çağlar’ın bir açıklamasına rastladım. 90’lı yıllara ilişkin tanıklığını şöyle aktarıyordu Çağlar: “ (Mesud) Barzani ve (Celal) Talabani’ye destek sağladık, silah verdik. Ancak Talabani bizi sattı. Silahları Apo’ya, PKK’ya verdi.” Bugün de tablo pek farklı sayılmaz. Oğul (Bafel) Talabani de Türkiye’ye rakip ya da muarız aktörlerin ortak kesişim noktasında duruyor. Sadece Türkiye için değil Irak için de istikrar bozucu bir aktör halini alıyor. Kerkük’te oldu-bittiye
Geçtiğimiz günlerde eski siyasetçi Cavit Çağlar’ın bir açıklamasına rastladım. 90’lı yıllara ilişkin tanıklığını şöyle aktarıyordu Çağlar: “
(Mesud) Barzani ve (Celal) Talabani’ye
destek sağladık, silah verdik. Ancak Talabani bizi sattı. Silahları Apo’ya, PKK’ya verdi.”
Bugün de tablo pek farklı sayılmaz.
de Türkiye’ye rakip ya da muarız aktörlerin ortak kesişim noktasında duruyor. Sadece Türkiye için değil Irak için de istikrar bozucu bir aktör halini alıyor.
Kerkük’te oldu-bittiye getirilen valilik seçimleri
bu anlamda bir turnusol kağıdına dönüştü. Oy kullanan
üyelerin
fikri bir gecede değiştirildi.
Kerkük’te nasıl bir oyun oynandı? Bölgede artan ABD askeri varlığıyla bunun ne ilgisi var? Biraz bu soruların yanıtlarına odaklanacağım.
ANKARA-BAĞDAT TRAFİĞİ YOĞUN
Türkiye’nin Irak’la yürüttüğü istikrar ve refah odaklı bir süreç var.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın
Bağdat ziyaretiyle (Ağustos 2023) başladı.
MİT Başkanı İbrahim Kalın, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in
ziyaretleriyle hızlandı.
Bağdat ziyaretiyle çerçevesi çizildi.
İlk meyve
projesiydi. Irak’ın istikrar ve refahına katkı sağlanacaktı. Terörle ortak mücadele de gündemdeydi. Nitekim beklenen oldu:
PKK ortak tehdit ilan edildi.
Irak’ta “
örgüt” listesine kondu. Bağdat PKK bağlantılı üç partinin faaliyetlerini yasakladı. Türkiye, K. Irak’ta ciddi bir operasyon başlattı (Irak makamlarıyla, sahada, basına yansımayan sıkı bir diyalog var).
kapanmaya yüz tuttu. Süreç devam ediyor.
Dün de
Türkiye-Irak Yüksek Düzeyli Güvenlik Mekanizması
toplantısı Ankara’da yapıldı. Bu toplantıda da “terörle ortak mücadelenin yasal çerçevesinin tahkimi” konusunda çalışmalar yapıldı.
KERKÜK İSTİKRAR ADASI OLABİLİRDİ
Kerkük’te valilik seçimi, Kalkınma Yolu ve terörle ortak mücadele sürecinin bir parçası değildi. Ancak Kerkük, sahip olduğu kültürel çeşitlilik nedeniyle bölgenin izdüşümüdür, Irak’ın istikrarının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu yüzden Ankara’nın yaklaşımı Kerkük Türkmenlerinin haklarını gözetirken, şehrin
uyum ve istikrar içinde yaşamasını sağlamak, bu konuda tarafları diyaloğa teşvik etmekti.
Aylardır süren “Kerkük’ün valisi kim olacak” müzakerelerini yakından takip etti. Türkmenler, Araplar ve Barzani’ye yakın isimler
dönüşümlü valilik sistemini
savunuyordu. Tüm kesimleri temsil eden aktörler, sırayla vali olacaktı. Ankara da tarafları -özellikle kafası bu konuda karışık olan Arap üyeleri- diyalog yönünde cesaretlendirdi. Alınan geri dönüşler de bir hayli umut vericiydi.
KORSAN TOPLANTIYLA VALİ SEÇİMİ
Kerkük il meclisi, on altı sandalyeden oluşuyor. Araplar altı, Talabani’nin KYB’si beş, Barzani’nin KDP’si iki, Türkmenler iki, Hristiyanlar ise bir sandalyeye sahip. Meclisin altı Arap üyesi dönüşümlü valilik noktasına gelmişti.
Ancak kimin vali olacağına ilişkin görüşmeler sürerken
Talabani, Bağdat’ta korsan bir toplantı yaptı. Arap
üyelerden
3’ünü türlü “teşviklerle” ikna etti.
Bu üç kişinin fikri bir gecede değişti. Türkmenler, Barzani’ye yakın isimler ve geriye kalan Arapların katılmadığı bu toplantıda KYB’li
Kerkük valisi seçildi. Toplantı Bağdat’ta bir otel odasında değil, Kerkük’te yapılmalıydı. Buna rağmen
Irak Cumhurbaşkanı Latif Reşid -ki Bafel Talabani’nin eniştesidir-
ivedi bir şekilde mazbatayı yeni valiye teslim etti.
Bu tablo Irak’ın istikrarına katkı sağlamaz. Usulsüz seçimler Kerkük’ü barış şehri yapmaz. Nitekim Türkmenler oldu-bitti seçimini yargıya taşıdı. KDP de durumdan rahatsız.
de aynı görüşte olduğunu düşünüyorum.
NEDEN ŞİMDİ HAREKETE GEÇTİLER
Vali seçimiyle ilgili süreç yaklaşık sekiz aydır derin dondurucudaydı. Bu oldu-bitti neden şimdi yaşandı?
Irak iç siyasi dengelerinin çok karmaşık bir yapısı var. Aşiret bağları, etnik unsur, mezhebi yaklaşım, bölge ülkelerinin etkisi ve benzeri pek çok faktör gelişmelerde rol oynayabiliyor. Sizi detaya boğmadan ana unsurları işaret edeceğim.
Ankara-Bağdat yakınlaşma süreci iki aktörü rahatsız etmişti. Biri, refah projesinin dışında kalan İran’dır (Tahran’ın “
İran’dan
” önerisi getirdiğini daha önce yazmıştım). İran, etkisi azalmasın diye Kerkük’ün kendisine yakın KYB kontrolünde kalmasını ister.
Diğeri Talabani-PKK hattıdır. Kalkınma Yolu güzergahının Süleymaniye’den geçmemesi, terör örgütüne karşı ortak tutum ve operasyonlar Talabani’yi (ve PKK’yı) sıkıştırmıştır. ABD’nin Irak ve Suriye’den çekilmesine yönelik tartışmalar bu ikisi için endişe vericidir.
İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırım bölgesel tansiyonu artırınca
çıkış
stratejisi tam tersine döndü
. İsrail,
ABD’yi bölgeye demirledi.
Washington yığınak yapmaya başladı. Beyaz Saray “Irak’la çekilmeye yönelik bir anlaşmaya varamadık” açıklaması yaptı. (İsmail Haniye öldürülmeden bir kaç gün önce) Suriye’nin kuzeyine hava savunma sistemi yerleştirdi. Geçtiğimiz günlerde terör örgütü PKK’yı hedef alan Arap aşiretleri de buradaki üsleri kullanarak engelledi.
ABD’nin bölgede artan varlığı Talabani-PKK hattını cesaretlendirmiştir.
Terör örgütünün benzer bir cesareti Suriye’de de bulması muhtemeldir. 18 Ağustos’a ertelenen hatta iptal edildiği söylenen sözde seçimler yeniden gündeme gelebilir. Hatta daha ileri gitmek isterler mi? İşaretleri
. Ankara gözünü dört açmalı.
#Politika
#Irak
#ABD
#İsrail
#Yahya Bostan