|
Akdeniz’in serin sularına batan bu sefer kimin yağması?
Cumartesi günü, İstanbul’da, daha önceden kararlaştırılmış bir görüşme için
“İstanbul’da Yaşamakta Olan Libyalılar Derneği”
üyeleri ziyaretime geldi. Görüşme konularından birisi Göç Genel Müdürlüğü’nün bir süre önce yayınlamış olduğu oturum türleri ve süreleriyle ilgili yeni düzenlemeler.
İstanbul’da sayıları az olsa da çok nitelikli bir Libyalılar topluluğu var. Hepsi de hali vakti yerinde, önemli ilişkileri ve yatırımları olan insanlar.
Türkiye’ye hiç yük olmadan, bilakis Türkiye’nin yükünü kaldırmaya özel bir önem atfeden görüşleriyle,
Türkiye’nin bütün mazlum halklara olduğu gibi zor zamanında Libyalılara karşı sergilediği insani yaklaşımdan dolayı son derece müteşekkirler.
Bu teşekkür duygusunu yakın zamanlarda iki Türk vatandaşını boğulmaktan kurtarmak üzere kendi hayatını feda eden yakın dostları
Abdülazim Milat Elfaravi
’nin ailesine sahip çıkarken en asil biçimde sergilemişlerdi.
Malum Elfaravi için birçok Türk hayırsever aramış, ailesi için katkıda bulunmak istemiş irtibat bilgilerini istemişti.
Ben bunu Libyalı dostlara ilettiğimde cevapları ne yalan söyleyeyim gözlerimi yaşartmıştı:
“Türkiye, halkıyla-devletiyle bize bu zor zamanımızda sahip çıkarak bize yeterince iyilik yapmış oluyor. Biz çok şükür Libyalılar olarak kendi şehidimizin geride bıraktıklarının bütün ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumdayız. Allah Türkiye’ye zeval vermesin, Başkanına-halkına-devletine güç kuvvet ve liderlik versin. O güçlü olduğunda bütün dünyada mazlumlar umutlanır, kendilerini güvende hisseder.”
Libyalı ziyaretçi dostlarım Türkiye’de yaşamakta oldukları sorunları ifade etmek üzere randevu talep etmişlerdi ama büyük bir coşkuyla
Türkiye’nin Libya ile birkaç gün önce imzalamış olduğu
“Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması”
anlaşması dolayısıyla ne kadar sevinçli olduklarını anlatarak bunun için Türkiye’ye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ne kadar müteşekkir olduklarını anlattılar. Libya’da Kaddafi sonrası başlayan devrim sürecinin bazı uluslararası güçler tarafından desteklenen Hafter darbesiyle sekteye uğratılmaya çalışılmasından beri hakim olan karamsar ortamın içinde ilk defa bu kadar mutluluk verici bir gelişmeye şahit olmuşlar.
Libya ile aktedilen anlaşmanın Doğu Akdeniz’de on yıldır sürdürülen bütün yağma paylaşım planlarını suya düşürdüğü açık.
Bu paylaşımdan Türkiye’nin haklarını inkar ederek, fiili durumlar yaratarak oldubittilerle Türkiye’yi devre dışı bırakmaya çalışanların uyanık işgüzarlıklarına karşı Türkiye’nin bu hamlesi, karşısındaki olağan yağma bloğunu da açığa çıkarmış durumda. Türkiye nihayet Akdeniz’de kendi haklarını yok sayan bir paylaşıma izin vermeyeceğini de ilan ederek dengenin en önemli ağırlığını oluşturacağını da hissettirdiği için yağma bloğunda ciddi bir paniğe yol açmış oldu.
Ancak bu son olayın Türkiye’nin haklarını gözeten kısmının yanı sıra bir de Libya’nın sessiz sedasız çalınan haklarıyla ilgili bir boyutu da var
ve misafirim olan Libyalılar onu bütün açıklığıyla dile getirdiler.
Türkiye ve Libya’nın anlaşmasına karşı çıkan blokun aynı zamanda Hafter’i destekleyen blok olduğuna da dikkat çekti Libyalı misafirlerim. Hiç şaşırtıcı değil tabi. Demokrasi ve insan hakları konusunda yeri geldiğinde mangalda kül bırakmayan
Fransa’nın Libya’nın meşru yönetimine karşı darbeci ve insanlık suçu işlemekte olan Hafter’i desteklemesinin sırrı tam da bu kadar yüzeyde ve burada yatıyor işte.
Libya halkının özgür iradesini yaptığı darbeyle çalmaya çalışan Hafter, Fransa, ABD, İsrail ve BAE’nin desteğini arkasına nasıl alabilir?
Libya halkının bütün servetlerini bu bloğa peşkeş çektirmekten başka ne vaadi olabilir, bu desteği sağlayabilmek için?
BM kayıtlarında savaş suçu işlemiş olduğu sabit olan böyle bir eski generale verilen bu destek alenen Libya halkının servetlerinin talan edilmesinden başka bir hedef gütmüyor.
Hafter’e cılız da olsa bir meşruiyet sağlamak üzere kendisine yüklenen
“terörle mücadele”
misyonu için ne yapsalar Libya’da yeterli
“terör bahanesi”
bile yaratamıyorlar üstelik.
Terör bizatihi Hafter’in ve onu destekleyenlerin yaptığından başkası değil.

Petrolüne göz koyarak yarattıkları terör ortamıyla yaşanamaz hale getirdikleri Libya’dan kaçmak zorunda kalan insanları ülkelerine bile kabul etmeyip Akdeniz’in serin sularına gömmeyi de çok iyi başarıyorlar üstelik.

Hafter eliyle oluşturulmaya çalışılan fiili durumla Libya halkının servetlerinin düzenli olarak talan edilmesi sağlanıyor.
Bu talanın içinde Fransa da var, Yunanistan da, İsrail de BAE de var. Hepsi de şu anda Türkiye’nin Libya’nın meşru yönetimi ile aktedilen anlaşmaya karşı çıkıyorlar, çünkü bu anlaşma Türkiye’nin haklarını temin ettiği kadar, hatta daha fazlasıyla Libya’nın kaynaklarının Libya halkına kalmasını temin ediyor. Öbür türlü Akdeniz üzerindeki Libya’nın haklarının da yağma bloğuyla, Libya halkına zırnık koklatılmadan talan edilmesine devam edilecekti.
O yüzden Libya halkı da bu anlaşmadan son derece memnun.
Bu anlaşmadan kaybı olanların kaybı kendi hakları değil, sadece kaybettikleri, hiçbir hakka sahip olmadıkları talanlarından başkası değil.
Ağlasınlar, böyle daha güzel oluyorlar.
#Libyalılar Derneği
#Hafter
#BM
#Terör
#BAE
4 yıl önce
Akdeniz’in serin sularına batan bu sefer kimin yağması?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak