|
Peygamber’e vefa

Geçtiğimiz hafta âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Peygamber Efendimiz’in kutlu vilâdetinin yıldönümü idrak edildi. Bu münasebetle türlü etkinlikler yapıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı her yıl Peygamber Efendimiz’i bir vasfı, bir özelliği veya sünnetini hatırlamak, ihya etmek üzere bir tema seçiyor. Bu yıl “vefa” konusunu Peygamber’in bir sünneti olarak zikretmeyi, ihya etmeyi kararlaştırmış.

Vefa bir değer olarak, bir kişilik özelliği olarak, bir davranış biçimi olarak Rasul-i Ekrem’in hayatının her aşamasında hemen temayüz eden bir konu. Aslında dinin özü vefadır dense yeridir, çünkü dinin özünde insanın Allah’a ve birlikte yaşadığı, temas ettiği her şeye olan borcunun (deyninin) şuuru vardır.

Deyn ile din arasındaki ontolojik ilişkiden dinin de bu borcun ödenmesi-vefası olduğu sonucuna en kestirmeden en kolay yoldan ulaşabiliyoruz. Din, Allah’a olan borcumuzun, ödenemeyeceğini bilsek de duamızla, taat ve ibadetimizle, şükrümüzle, hamdimizle vefa etmeye çalıştığımız bir yoldur.

Yaşadığımız hayat bizi kaçınılmaz olarak tabiata da, insanlara da borçlu kılıyor. Bizi doğuran anne, yetiştiren ebeveyn ve çevremiz, medeni hayatta yaşadığımız konforu bize işbölümü ile de olsa sağlayan, köyde, kasabada, şehirde birlikte yaşadığımız herkes bu borç zincirinin bir parçası.

Hepsi de kendilerine şükran duymamızı gerektiren ilişkiler. Bu ilişkiler için teşekkür etmek Allah’a ortak koşmayı gerektirmez. Bilakis kullarına teşekkür etmeyi bilmeyen Allah’a da şükretmeyi bilmez. Teşekkür kullara, şükür Allah’a, bu borçların vefası, dinin özüdür.

Kuşkusuz Allah’ın bize verdiği sonsuz nimetlerin yanında bize kendi içimizden, bizi anlayan, bize karşı merhametli, bizi eğitip arındıran, bize Allah’ın âyetlerini anlayabileceğimiz şekilde okuyan, anlatan ve Kitab’ı ve Hikmet’i öğreten bir Peygamber göndermiş olması en büyük lütuflardan. Tam da Al-i İmran Suresinde (164) buyurduğu gibi: “Allah size (böyle bir) Peygamber göndererek lütufta bulundu.”

Yeryüzünde doğru yolu bulabilmek bir anlayış, bir anlama meselesidir. Kitab’ı ve Hikmet’i bize anlatacak kişinin önce bizi anlaması, bizim kendisini anladığımız, bize karşı yürekten merhametli biri olması büyük bir nimet. Bu dahi borcu vefa edilmesi gereken büyük bir lütuf büyük bir nimet.

Kutlu vilâdet münasebetiyle geçtiğimiz hafta yapılan faaliyetlerden birisi de Peygamber’e vefa adına Peygamber Efendimiz’in çağımızda karşı karşıya kaldığı türlü saldırılara karşı bir dayanışma adına düzenlenen bir konferanstı.

Peygamber Efendimiz’e yönelik yapılacak herhangi bir saldırıya güçlü bir tepki göstermek amacıyla dünyanın birçok ülkesinden tanınan 50 âlim ve kanaat önderinin üyesi olduğu Uluslararası Peygamber Efendimiz’i Koruma ve Destekleme Heyeti kuruldu. Bu heyet kuruluşunu İstanbul’da bir konferansla dünyaya duyurdu.

Kuşkusuz Peygamber’e destek tabiri tamamen bizim beşerî ve fânî varoluşumuz penceresinden bir tabir. Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Peygamber Efendimiz’in bizi çağırdığı dava bizi dirilten, bizi insanlık mertebesine çıkaran, bizi insan olarak var eden bir dava. Biz o davete icabet ettiğimizde ihya oluyoruz, insan olarak varlığımızı gerçekleştiriyoruz. Aksi durumda dalalet içerisinde yuvarlanıp gidiyoruz. O yüzden Peygamber’e destek doğrudan bizi dirilten bir ipe tutunmaktan başka bir şey değil..

Buna Peygamber’in kendisinden ziyade bizim ihtiyacımız var.

Peygamber’e vefa adına ona destek olmak ise esasen onun getirdiği Kitab’a ve o Kitab’ı en güzel şekilde, en iyi anlayacağımız ve uygulayabileceğimiz şekilde temsil ettiği Sünnet’ine tutunmaktan başka bir yolla mümkün olmaz.

Peygamber ile Kitap ilişkisi bu dünyada hakikat yoluna erişmek için muhtaç olduğumuz örnekliğin en ideal şekilde gerçekleştiği bir ilişki. Bizimle ortak diliyle, somut örnekliğiyle, yorumlayışıyla ve olabildiğince bizden biri olma keyfiyetiyle, hikmetiyle…

Peygamber’e vefa her şeyden önce onu en iyi şekilde anlamaya çalışmak ve sünnetini ihya etmekle mümkün. O sünnetin içinde kendisine sergilenecek vefanın yanısıra bir değer olarak insanlar arasındaki ilişkide vefanın en yüksek, ince ve derin anlamları da canlanmış olur.

Peygamber’i anlama bir ömür boyu hiç bitmeyecek bir uğraş olmalı, her vesileyle, her düzeyde.

#Diyanet İşleri Başkanlığı
#Allah
#Al-i İmran Suresi
2 yıl önce
Peygamber’e vefa
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak