|
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Resûlullah Efendimiz, “İnsan öldüğü zaman amellerinin sevabı kesilir, üç amel hariç: Sadaka-i câriye, yararlanılan ilim ve ebeveynine dua eden sâlih evlât” buyurur.
Bir diğer hadisinde ise, “Yedi şeyin sevabı kişinin ölümünden sonra o kabrindeyken bile devam etmektedir: Elim öğreten, su kanalı yapan, su kuyusu açan, ağaç diken, mescit inşa eden, Mushaf miras bırakan ve ölümünden sonra kendisi için mağfiret dileyecek bir evlat yetiştiren” şeklinde buyurur.
Kulun imanına sadakat için yaptığı her türlü salih amel ve sadaka hesap günü için kaydedilir. Kişinin dünya hayatı bittiği anda sadaka ve salih amel işleme imkanı da sona erer. İşte Allah Rasulü insanlara ölümden sonra da amel defterinin açık kalmasını sağlayan bir reçete sunar bize bu hadislerle. Amel defterinin açık kalmasını sağlayan ilk şey sadaka-i cariye olarak geçer. Sevabı ve getirisi sürekli olup nesiller boyu devam edebilen sadakadır sadaka-i cariye. İkinci hadiste ise sadaka-i cariyenin neler olduğuna dair Allah Rasulü örnekler de verir.
Suya erişim şimdilerde gelişen teknolojiler sayesinde oldukça kolay olsa da, günümüz dünyasında hala su sıkıntısı çeken coğrafyalar olduğunu biliyoruz. Dünyada 750 milyonun üzerinde insan temiz ve içilebilir suya erişemiyor. Bu sayı, dünya üzerindeki yaklaşık 10 insandan 1’inin temiz ve içilebilir suya ulaşamadığını bizlere gösteriyor. Bu gerçeği göz önünde bulundurarak insanların su ihtiyacını temin etmek elbette ihtiyaç sahibi insana birçok fayda sağlıyor. İhtiyaç sahibi insanlar için açılan bu su kuyularının sadaka-i cariye olduğunu Allah Rasulü de bildirir bize.
Camiler ve mescitler, Allah’ın evi, Kâbe’nin birer şubesidir. Allah’a kulluk yapılan böyle mukaddes mekanların imar ve inşasına katkıda bulunmak da en kıymetli sadaka çeşitlerindendir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazını kılan, zekâtını veren ve yalnız Allah’tan korkup çekinen kimseler imar edebilirler. İşte bunların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.” buyrulmak suretiyle bu noktada katkısı bulunanlar âdeta tezkiye edilmiş ve övülmüştür.
Hadiste miras olarak Mushaf bırakılması da sadaka-i cariye olarak nitelendirilmiştir. Matbaanın icadından evvel insanların yazılı Kur’an’a ulaşması zor olduğundan bu şekilde nitelendirilir. Ancak günümüz şartlarında bunu düşündüğümüzde hâlâ eline Kur’an değmemiş insanlara basılmış Mushafları ulaştırmanın çok önemli bir hayır olacağı muhakkak.
Sadaka-i cariye dışında kişinin amel defterinin açık kalmasını sağlayan diğer ameller yararlanılan ilim ve hayırlı evlat yetiştirmek olarak yer alır hadiste. İlk emri “Oku” olan dinimiz hiç şüphesiz ilme ve öğrenmeye büyük önem vermiştir. Hz. Peygamber’in hadislerinde bu konu üzerinde sıkça durulur. Elbette ilimden kasıt sadece dini ilimler değildir. Kişinin dünyasına ve ahiretine fayda sağlayacak her ilim bu kapsamdadır. Böyle bir sadaka-i cariye sayesinde kişinin -ürettiği veya öğrettiği ilimden istifade edildiği müddetçe- amel defterine sevap yazılmaya devam edecektir.
Anne babaların en kıymetli varlıkları olan çocuklar, cennete layık bir safiyetle doğar. Onların selametle tekrar cennet yurduna varabilmesi için, maddi ve manevi terbiyelerinin itina ile yapılması şarttır. Peygamber Efendimiz de çocukların güzel yetiştirilmesi hususunda son derece hassasiyet göstermiş ve ümmetine de şöyle emir buyurmuştur: “Çocuklarınıza ikramda bulunun; onlara güzel bir terbiye verin.” İşte hayırlı bir evlat yetiştiren hem dünyasını hem de ahiretini imar etmiş olur. Kişi ölse bile yetiştirdiği salih evladı hem hayırlı ameller yaptıkça hem de kendisini yetiştirenlere dua edip onlar için istiğfarda bulundukça onu yetiştirenlerin amel defteri kapanmayacaktır.