|
Parçaları birleştiremezsek mücadeleyi kaybederiz

Türkiye, 2010’dan beri içeriden ve dışarıdan eşgüdümlü saldırı altında. 2010 yılında bölgenin yeniden dizaynı için düğmeye basıldı, bazı ülkelerde yönetim değişikliği gerçekleştirildi, bazıları da kaosa sürüklendi. Bu durum sayesinde bölgenin diğer totaliter yönetimleri istenilen kıvama getirildi.

Coğrafyamızda bu olaylar olurken, Türkiye’de de harekete geçildi. Öncelikle dış tehditlere karşı ortak milli duruş sergilemesinden kuşku duyulmayacak muhalefet hedefe konuldu. Çevre ülkelerde yönetimler dizayn edilirken, paralel bir şekilde Türkiye’de de siyaseti dizayn çalışması yapıldı.

Arap Baharı ile bölge ülkeleri şekillendirildi, FETÖ kasetleriyle de Türk siyasetine müdahale edildi. 2010’da ana muhalefet partisi CHP kaset kumpası ile ele geçirildi. 2011 yılında MHP’ye aynı operasyon çekildi. 2011 seçimlerinden sonra da sıra iktidar partisi AK Parti’ye geldi.

AK Parti onlara lazımdı, yok edilmemeliydi, sadece ele geçirilmeliydi. AK Parti’yi ele geçirecekler içeride zaten köşe başlarını tutmuştu. Sadece yapılacak şey Tayyip Erdoğan’ı tasfiye etmekti. İlk deneme 2012 MİT kriziyle gerçekleşti. Başarısız ilk denemeden sonra Gezi ile devam ettiler. Ardından 17-25 Aralık ve son olarak ölümcül hamleyle 15 Temmuz darbe ve işgal girişimine kalkıştılar.

Yaşadıklarımızın arkasında 2010 yılında Türk siyasetini dizayn edenlerin olduğunu görmemiz gerekir. Fetullahçı Terör Örgütü 2008 yılından ne zamana kadar devam ettiğini kestiremediğimiz zaman dilimine kadar ülkede en üst düzey yasa dışı telefon dinlemeleri yaptı. VİP dinleme dediğimiz dinlemelerde siyasette, ticarette, sivil toplum kuruluşlarında bürokraside, medyada hâsılı en kritik konularda karar vereme yetkisine sahip kişiler dinlendi.

Bu dinlemelerin neticesinde, genel başkanlar değişti, genel yayın yönetmenleri değişti, bürokraside acayip şeyler oldu, ticarette çok zengin olanlar oldu, zenginliklerini kaybedenler oldu, daha neler neler oldu. Bu konuda yargılamalar gerçekleşti, cezalar verildi ama bunları yapan FETÖ’nün neyi amaçladığına ilişkin, amaçladığı şeye ulaşıp ulaşmadığına yönelik bir analiz gördünüz mü?

Bugün ülkesinin sevinciyle sevinemeyenlere, üzüntüsüyle üzülemeyenlere isyan ediyoruz. Peki, bu noktaya nasıl gelindi, niye ortak değerlerde buluşamıyoruz. Ya da gerçekten millet olarak tam ortadan ikiye mi bölündük? Kesinlikle hayır. Sadece yukarıda sıraladığım dizaynlar neticesinde böylesine bir tablo var o kadar. Birileri kasıtlı olarak bu görüntüyü servis ediyor.

Kovid vakası azalır üzülürler, artar kıs kıs gülerler, turist gelmeyecek haberlerine bayram ederler, turizmin canlanma ihtimaline canları sıkılır, ekonomiye saldırı olur içten içe büyük haz duyarlar, ekonomi büyüyünce umutları küçülür, Karadeniz’de bulunan doğal gaz haberlerine yakınları hayatını kaybetmiş gibi üzülürler. Niye? Çünkü dizaynla işbaşına geldikleri için kendilerine verilen görevi ifa ediyorlar.

Son 10 yılda olup bitenlerin temelinde, şüphesiz Türkiye’nin Suriye başta olmak üzere bölgesinde kendi hak ve menfaatleri için gösterdiği duruş yatmaktadır. Türk siyasetine yönelik dizayn çabaları da bu duruşu yok etme gayretidir.

Pensilvanya’daki elebaşının yeğeni Selahaddin Gülen itirafçı olmuş. İtiraflarında bildiğimiz bazı isim ve olaylar ilgili bilgiler vermiş. Söyledikleri arasında yeni bir şey yok gibi, ancak 15 Temmuz ile ilgili verdiği bir ayrıntı çok önemli.

Ne diyor ifadesinde Selahaddin Gülen: “2016 Temmuz ayında darbe girişimi sonrasında Pensilvanya’da amcamın yanına dışarıdan hiçbir ziyaretçi alınmadı. Bu dönemde sadece mollalar, istişare heyeti ve Alp Aslandoğan vardı. 2016 Eylül ayına kadar kimse giremedi. Daha sonra gittiğimizde 15 Temmuz ile alakalı olarak verilen kararlar;

Örgüt içerisinde gelen tüm misafirlere Adil Öksüz’ün Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile anlaştığını, bize tuzak kurulduğunu, bu darbe girişimi ile alakalarının olmadığını söylüyorlardı. Ayrıca cemaatin tabanına kadar bu bilginin bu şekilde lanse edilmesi istenildi.”

2016 Eylül ayından Türkiye’de Adil Öksüz’ün MİT’çi olduğunu ilk kim dillendirdi: CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu. Yani Pensilvanya’da elebaşı Gülen’in, istişare heyetiyle ve mollalarıyla 1,5 ayda pişirdiği yemeği CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye’ye servis etti.

2010 yılından beri yaşadıklarımızın tamamı tek merkezli ve tek amaçlıdır. Olayları ve yaşananları ayrı ayrı, parça parça ele alırsak, parçaları bütünleştiremezsek, mücadeleyi kaybederiz. Ortaya çıkan yeni gelişmeleri yakın geçmişle mukayese ederek, analiz etmeliyiz. Eski olayları da yeni gelişmelere göre tekrar değerlendirmeliyiz.

İşte o zaman fotoğrafın tamamını görebiliriz.

#AK Parti
#Türkiye
#FETÖ
#CHP
#Kemal Kılıçdaroğlu
3 yıl önce
Parçaları birleştiremezsek mücadeleyi kaybederiz
Muhalefetten de silinmek
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü