|
“Twitter mıwitter” günün sonunda “kasa her zaman kazanır”

Dünyanın reel gerçeklerinden kaçınamayız. Teknolojinin hayatımızı böylesine sarıp sarmaladığı bir dünyada sosyal medya gerçeğini de inkâr edemeyiz. Ancak kayıtsız şartsız da bu dünyaya teslim olamayız.

İnternetin hızla yaygınlaşmasının ardından sosyal hayatımızı etkileyen pek çok olay da oldu. 90’ların ortalarında internete ulaşabilenler şanslı sayılırdı. İnternete ulaşanlar için e- posta sahibi olmak büyük bir keyifti. Sonra çeşitli çetleşme odaları girdi hayatımıza.

2000’li yılların ortalarında ise sosyal medya ile tanıştık. Önce Facebook, ardından Twitter ve Instagram girdi hayatımıza. Bu arada Youtube’u unutmamak lazım. Tabii bunlar en yaygın sosyal medya ağları. Başkalarının kullandığı veya bildiği ama bizim bilemediğimiz başka sosyal medya platformları da vardır.

Twitter, Türkiye’de yaygınlaşmaya başladığı tarihten beri çeşitli tartışmalara neden oldu. Ancak son zamanlarda özellikle iki konu üzerinden bu tartışma zirveye çıktı. Bunlardan biri hükümet ve Türkiye yanlısı paylaşımlar yapan 7 binden fazla hesabı kapatması, diğeri AK Parti’nin sosyal medya ile ilgili ilan ettiği etik ilkelerden rahatsız olan çevrelerin başlattığı tartışma.

Twitter’ın en provokatif yüzüyle Gezi teröründe karşılaştık. Yalanların havada uçuştuğu, CHP’li müftü karılarının boy gösterdiği dönemde, Twitter en popüler alandı. Pensilvanya şarlatanının, sırtı açık kaldığı bir gece gördüğü rüyanın ardından elamanlarına ‘Twitleri 5’e katlayın’ talimatıyla 17-25 Aralık kumpasçılarının sörf alanı oldu Twitter. Devletin kılcal damarlarına sızan Fetullahçı alçaklar, çaldıkları ve çarpıttıkları gizli belgeleri fuatavni gibi kolektif hesaplarla bu mecra üzerinden yayarak operasyon çekiyorlardı.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. 15 Temmuz öncesi ve sonrası, ekonomik terör saldırıları öncesi ve sonrası, Suriye’de gerek DEAŞ, gerek PKK terör örgütlerine karşı yapılan operasyonlarda, Doğu Akdeniz ve Libya operasyonlarında hep Twitter üzerinden provokasyonlara ve manipülasyonlara maruz kaldık. Buna seçim süreçlerini ve diğer toplumsal olayları da ekleyebiliriz. En bariz örneklerden biri: Ankara’da ezan hassasiyetini dile getiren Barış Çakan’ın öldürülmesi olayını “Kürtçe konuştuğu için öldürüldü” yalanıyla Twitter üzerinden yaydılar.

Yazının başında belirttiğim gibi sosyal medya gerçeğini inkâr edemeyiz ve bu gerçekten kaçınamayız. Ancak tehlikesini de gözardı edemeyiz. Bu alanın sahibi kim, kime hizmet ediyor tam olarak bilmiyoruz. Görünürde bir sahip var ama asıl sahibin istihbarat örgütleri olup olmadığını bilmiyoruz. Amerikan seçimlerinde bile sosyal medya etkisinin soruşturma konusu olduğu bir durumla karşı karşıyayız.

Bu sosyal medya platformlarını bağlayan bir hukuk düzeni var mı? Yok. Peki, siz bugün örgütlenip milyonlarca takipli bazı hesaplar oluştursanız bu platformların merkezlerinin bir gecede sizi ‘yok hükmünde’ ilan etmeyeceğinin bir garantisi var mı? Yok. Karşılaşacağınız bir haksızlık karşısında hakkınızı arayacağınız bir merci var mı? Yok. Peki, bu platformların merkezinde çalışanların kim olduğunu biliyor muyuz, Fetöcü mü, PKK’lı mı, CIA elemanı mı, Mossad elemanı mı? Onu da bilmiyoruz. Bu platformların bizim siber güvenliğimizi tehdit etmeyeceğinden veya kişisel verilerimizi paylaşmayacağından, konumlarımızı bildirmeyeceğinden emin miyiz? Ondan da emin değiliz.

Bizi destekliyormuş gibi hesaplar açıp paylaşımlar yapan, sonra aleyhimize işler çevirdiklerinde bunun hesabını sorabileceğimiz bir mekanizma var mı? Bizim adımıza hakaret edenleri, bizim adımıza nefret saçanları nasıl önleyeceğiz? “Aksilahlanma” etiketini açan “JeansBiri” adlı Twitter hesabının sahibi Fetullahçı Ahmet Kemal A. tesadüfen bir FETÖ operasyonunda yakalandı. Bu hesaptan paylaşılanlar Cumhuriyet gazetesi tarafından manşet yapıldı, “AK Partililer silahlanıyor” denildi. CHP’nin HDP’li vekili Sezgin Tanrıkulu, Fetullahçıların Twitter üzerinden yaptığı “AkSilahlanma” kampanyasını AK Partililer yapıyormuş gibi Meclis’e taşımıştı.

Peki, hiçbir güvencemizin olmadığı bu alanda yer alarak vereceğimiz mücadeleden netice alabileceğimizi nasıl düşünebiliriz? Evet, bu platformlarda yer alalım, evet kendimizi anlatmak için bu platformları kullanalım ama buralardan hiçbir zaman netice alamayacağımızı bilerek hareket etmeliyiz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2010 yılında Başbakanlığı döneminde partililerini şöyle uyarmıştı: “Bu iş Twitter mıwitterla olmaz. Bizzat gideceksin sarılacaksın, o tezek kokusunu hissedeceksin.”

Sosyal medya platformları, kumarhane sahibi gibidirler. Kumarhanelerde de “kasa her zaman kazanır.”

#Twitter
#Recep Tayyip Erdoğan
#Facebook
#FETÖ
4 yıl önce
“Twitter mıwitter” günün sonunda “kasa her zaman kazanır”
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık