|
Allah’ın belaları

Birinci grup “Allah’ın belaları” şunlardır: Taksim’de patlayan bombayı DAEŞ’in patlattığı haberi yaygınlaşınca “terörü kınama yarışına girişenler yahut sessizliğe bürünenler ile bombayı patlatanın PKK olduğunu duyunca terörü kınama yarışına girişenler yahut sessizliğe bürünenler.”

Terör eylemini terör örgütüne göre değerlendiren herkes ama herkes “Allah’ın belaları” diyebileceğimiz insanlardır. DAEŞ, PKK, FETÖ ya da bir başka mayın eşeği topluluk, fark etmez. Terörü ama’sız, fakat’sız, lakin’siz kınayamayan herkes ama herkes umarım bir terör saldırısına muhatap olur ve cezasını bulur.

Bizim güzel memleketimizde güzel insan sayısı ne denli fazlaysa it-yavşak takımı da o denli fazladır. PKK’ya toz kondurmayanını da bulursunuz, DAEŞ’e laf söyletmeyenini de bulursunuz, FETÖ’yü koruyanını da bulursunuz. Bizim memleketin talihsizliği “millet olmak bakımından bir vasatta buluşamamamız için elinden geleni ardına koymayan” çok sayıda insan topluluğunu sinesinde barındırmasıdır.

İkinci grup “Allah’ın belaları”, bomba patlayınca “seçim kampanyası başladı” yazabilecek kadar alçalan körleşmiş gündelik politika köleleridir. Bunlar, yarın öbür gün politikada aktif rol oynasalar seçim kazanmak için insanları bombayla havaya uçurmayı denemekten kendilerini alıkoymayacak korkunç zihinli zavallılardır. Şecaat arzederken sirkatini söyleyen merd-i Kıpti misali, zihinlerinin o en karanlık, o en leş yerinden konuşmakta ve patlayan bombayı seçimle iliştirebilecek denli pasaklı zihinleriyle aramızda dolaşmaktadırlar.

Üçüncü grup “Allah’ın belaları”, Türkiye’nin en küçük zaafını, ayağının en basit sürçmesini bekleyen emperyalist köpekler ve onların aşağılık yancılarıdır. Emperyalist köpekler böyle olayların ardından siyasetten, turizmden, ekonomiden ve benzeri yerlerden Türkiye’ye sniper atışı yaparlar ve onların aşağılık yancıları da ellerini ovuşturarak bu atışları sevinçle karşılarlar. Çünkü bütün dertleri Türkiye’nin “zaaflı, marazlı, düşkün, kötü durumda” olduğunu iddia edebilmektir.

Dördüncü grup “Allah’ın belaları”, böyle anlarda prim kasmak, takipçi kazanmak, karışıklık çıkarmak, panik yaratmak gibi nedenlerle yalan yanlış, saçma sapan bilgiler paylaşmaktan, bunu topluma satmaktan imtina etmeyen ahlaksız, vicdansız takımıdır.

Bu ahlaksız takım bir yandan yalan yanlış, saçma sapan bilgileri topluma sunmaktan hastalıklı bir zevk alırlar, diğer yandan da olaya dair yayın yasağı, sosyal medyaya erişim kısıtlaması falan gelince bunu “en temel insan haklarına aykırı” bulurlar. Bir de oradan feryat ederler. Öyle ahlaksız ve vicdansızdırlar ki yaygınlaştırdıkları yalanlar yüzünden gelen yayın yasağı üzerinden de prim yapmaya çabalarlar.

Son grup “Allah’ın belaları”, hiç tartışmasız aynı zamanda en sinsi, en hesapçı gruptur. Bir terör saldırısını kendi ikballeri için kullanmaya kadar düşen gruptur. Hesabını yaptığı politik pozisyon için yahut olmasını umut ettiği herhangi bir şey için terör saldırısını kullanmaktan, manipüle etmekten, eğip bükmekten geri kalmaz bu “Allah’ın belaları.”

Bir de “biz” varızdır. Bomba haberini alınca Fatiha’ya, Yasin’e çöken, orada olup olmadıklarını bilmediğimiz dostlarımızı arayıp sağlık-selamet haberi almaya çabalayan, memlekete ayrı üzülen, hayatını kaybedenlere ayrı üzülen, hele hele sıra o bebeğe gelince kalbi dağlanan bizler.

Aslında mücadelenin adının hiç değişmediğini biliriz biz. Memleketin başına bir şey gelecek diye ödü kopanlarla memleket üzerinde planları olanlar arasında bir mücadeledir bu. Çanakkale’de cepheye koşmakla İngiliz Çanakkale’yi geçerse Almanya’ya kaçmak için köşkünün bahçesinde otomobil bekletmek arasındaki farktan doğar bu mücadele ve emin olun çok yaşlı bir mücadeledir.

Ne denir ki? Şu denilsin: Hayatını kaybedene binlerle rahmet, kalbi memleket için atana binlerle selamet, münkire münafığa binlerle lanet olsun.

#DEAŞ
#PKK
#FETÖ
1 yıl önce
Allah’ın belaları
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık