|
İdlib, Doğalgaz ve Yenilenmemesi Gereken Sözleşmelerimiz

Son dönemde İdlib’te yaşananların neden olduğu tabloda, Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkiler yeniden gündeme geldi. Türkiye’nin, İdlib’teki sorunlar yumağının çözümüne yönelik olarak bir süredir Rusya ve İran ile yürüttüğü süreçlerde Rus tarafının Soçi’de varılan mutabakatın dışına çıkmasıyla sahadaki durum daha karmaşık hale geldi. Tabii hal böyle olunca her yorumcu, Türkiye ile Rusya arasındaki doğalgaz ticaretine de değinmeye başladı. Hatırlarsanız, Rus uçağının düşmesinin ardından Rusya’nın Türkiye’ye sattığı doğalgazı kesebileceğini dillendiren analistler(!) bile olmuştu. Biz buradan hemen ifade edelim. Kesemez. Kesse bile doğal gaz arz güvenliğimize hiçbir etkisi olmaz. Peki nasıl?

DOĞALGAZ PİYASASINDAKİ GELİŞMELER

Dünyadaki doğalgaz piyasasının artık LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz) üzerinden konuşulduğu bir dönemdeyiz. Boru hatlarıyla ticareti yapılan doğal gaz önemini korumaya devam ediyor. Ama bir ölçüde, zira artık durum çok farklı. Doğal gaz giderek tüm dünyada eskisi gibi ikili sözleşmelerle değil, doğal gaz ticaret merkezleri üzerinden fiyatlanarak, daha ucuz ve daha fazla miktarlarda alıcı bulabiliyor. Bir LNG tankeri yüklenirken ve yola dahi çıkmadan içindeki gazın sahibi 3-4 kez el değiştirebiliyor. Bu işini ticaretine ilişkin boyutu, arz tarafında da önemli gelişmeler var. ABD ve Avustralya gibi aktörler küresel doğal gaz ticaretinde artık ihracatçı olarak yer alırken, yeni keşiflerle beraber küresel doğalgaz arzı kayda değer bir artış grafiği izliyor. Ülkelerin birbirleriyle olan gaz sözleşmelerinin vadeleri kısalırken, gazın gazla rekabeti daha fazla önem kazanıyor. Petrol fiyatına endeksli ve içerisinde al-yada-öde hükümleri yer alan sözleşmelerin sayısı hızla azalırken, ülke mevzuatlarındaki satın alınan gazın yeniden ihracatını engelleyen hükümler kaldırılıyor. Hal böyle olunca artık önemli olan gazın arzı değil, fiyatı oluyor. Bu dönüşüm ülkeler için arz güvenliğinden ziyade, fiyat güvenliğini önemli kılıyor. Bu anlattıklarımla ilgili farklı örnekler verebilirim. Ancak, sizi rakamlara boğmadan kısaca ifade edeyim; artık gazı her yerden alabilirsiniz. Günümüzde sorun gazı bulmak değil, öncelik gazı diğer gazlarla rekabete sokarak, makul fiyatlarla temin etmek.

TÜRKİYE’NİN STRATEJİSİ NE OLMALI?

Türkiye doğalgazda bölgesinde sözü geçecek önemli bir ticaret merkezi olabilir. Doğal gaz ticaret merkezine dönüşüm için gerekli siyasi iradenin ülkemizde bulunduğunu söylememe gerek yok sanırım. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dönemdeki konuşmalarının içeriğinden bu rahatlıkla anlaşılabilir. Dahası, Türkiye bir süreden beri ciddi altyapı yatırımlarıyla hem boru gazında hem de LNG’de önemli adımlar attı. Ülkemizin gaz giriş kapasitesinin, 2021 itibariyle toplamda 400 milyon metreküp/gün seviyesini aşması bekleniyor. Bugün itibariyle bu rakam 350 milyon metreküp/gün civarında.

Öte yandan, bizi zorlayan ve yüksek doğal gaz faturamızın gelmesine neden olan bir durum var. 1980’li yılların ortalarından başlayarak 2000’lerin ortalarına kadar olan süreçte imzalandıkları için mevcut piyasa gelişmelerinin gerisinde kalan ve 20-25 yıllık vadeleri gereği bugüne sarkan gaz alım sözleşmelerimiz. 2005 öncesi dönemde doğal gaz alımları için neredeyse tek çare sayılabilecek bu yöntemin bugün geçersiz olduğunu hemen ifade edelim. O dönemde imzalanan bu sözleşmeler hem uzun vadeli hem petrol fiyatına endeksli hem de al ya da öde (take or pay, yani gazı almasan bile bedelini ödemeyi zorunlu kılan yükümlülük) gibi aleyhimize çalışan içeriğe sahip. Bu sözleşmelerimizden toplam hacmi 8 milyar metreküpü (bcm) bulan bir miktar 2021 yılı içerisinde sona eriyor. 4 bcm’i BOTAŞ’a, 4 bcm’i ise özel sektöre ait. Şunu belirtmekte fayda var; bu sözleşmeleri aynı koşullarla (petrole endeksli ve al-yada-öde yükümlükleriyle) yenilemek Türkiye’nin menfaatlerine tamamen aykırı ve küresel doğalgaz piyasasının gerçeklerine tamamen ters. O halde Türkiye çok geçmeden uzun süredir hem altyapısını ve mevzuatını hazırladığı hem de Erdoğan’ın ortaya koyduğu doğal gazda ticaret merkezi olma hedefini gerçekleştirmeli, böylece farklı tedarikçilerden aldığı doğal gazı merkez ülke Türkiye’de rekabete sokarak hem kendi hem de bölge ülkelerinin doğal gaz faturasını düşürmeli.

NE YAPMAK LAZIM?

Yazımın ilk paragrafında Rusya’nın Türkiye’ye sattığı doğalgazı kesemeyeceğini, kesse bile bunun bir sorun teşkil etmeyeceğini ifade etmiştim. Oradan devam edelim. 2021’de süresi dolacak olan uzun vadeli, petrol fiyatlarına endeksli, al ya da öde hükmünü içeren toplam 8 bcm’lik sözleşmelerin tamamı Rusya ile. Hem de halihazırda spot piyasada oluşan fiyatların oldukça üzerinde. Süresi daha sonra dolacak sözleşmeler için bugünden bir şey söylemek elbette mümkün değil. Ancak 2021’de süresi bitecek sözleşmelerdeki 8 bcm’lik miktar başta ABD gibi piyasaya ihracatçı olarak giren yeni aktörler de dahil olmak üzere, daha ucuza spot LNG piyasasından ikame edilebilecek büyüklükte. Hafta içinde İstanbul’da Yenilenebilir Enerji Görünümü Konferansı’nda konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Alparslan Bayraktar’ın da ifade ettiği üzere, LNG ve yenilenebilir kaynaklar önümüzdeki süreçte kritik bir rol oynayacak. O halde yapılması gereken, Türkiye’nin doğalgazda ticaret merkezi olması hedefini bir an önce hayata geçirmesi.

#İdlib
#Türkiye
#Rusya
#Recep Tayyip Erdoğan
4 yıl önce
İdlib, Doğalgaz ve Yenilenmemesi Gereken Sözleşmelerimiz
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’