
Gülden Karaböcek, 1978'de “Dilek Taşı” adlı film için başrol teklifi alır. Filmin yapımcısı Hulki Saner, Gülden Karaböcek'e bazı ünlü isimlerin oynadığı filmleri örnek göstererek, Emel Sayın'ın oynadığı Feride ve Gülizar filmleri gibi, “Dilek Taşı” için de bir şarkı yazdırmak istediğini söyler. Bunun üzerinde anlaşmaya varılır ve tanıdık söz yazarlarına ilgilenmeleri için haber verilir.
Kısa süre sonra iki yüze yakın şarkı sözü Karaböcek'e ulaşır. Uzun incelemelerin ardından yalnızca bir şarkı sözü oldukça beğenilir ve farklı bulunur. Ali Tekintüre'nin yazdığı “Dilek Taşı” şarkısındaki ilk dize olan “Gözümde canlanır koskoca mazi” Gülden Karaböcek'i deyim yerindeyse anında kalbinden yakalar. Bunun üzerine Karaböcek, hemen gitarını eline alarak şarkıyı seslendirir ve elindeki teyp yardımıyla ses kaydını da yapar.
Başta şarkının kendi bestesi olduğunu söyleyeme cesaret edemez. Hulki Saner, besteyi duyar duymaz güçlü bir etkisi olduğuna inanarak: “Bu şarkı Türkiye'yi sallayacak”, der. Nitekim de öyle olur. Dilek Taşı, 1980'li yılların en efsanevi şarkısı olmayı başarır.
Gözümde canlanır koskoca mazi /Sevgilim nerede ben neredeyim
Suçumuz neydi ayrıldık böyle /Kaybolmuş benliğim ben ne haldeyim
Efkârım birikti sığmaz içime /Bin sitem etsem de azdır kadere
Gülmeyi unutan yaşlı gözlere /Mutluluktan haber ver dilek taşı
Bir hayal tufanı eser başımda /Hangi yana baksam durur karşımda
Artık tüm umutlar yabancı bana /Onu aramaktan ben ne haldeyim
Asıl adı Saniye Gülden Göktürk olan ve halk tarafından Gülden Karaböcek olarak tanınan ünlü sanatçı, Kasım 1953'te Ankara'da doğdu. Müzik hayatına geçişi annesinin teşviki ile henüz çocuk yaşlarda başladı. İlk ve orta öğrenimini Ankara'da tamamlayan Karaböcek, Ankara Radyosunda şan, nota ve solfej eğitimlerini alarak 1967'de yani daha 15 yaşındayken, “Yazılanlar Gelir Başa/Garip Kaldım” adlı ilk 45'liğini çıkardı. Hatta bu albümünde, henüz yorumculuğuyla ön plana çıkmayan ve daha çok besteci ve aranjör kimliğiyle bilinen Orhan Gencebay, bağlamasıyla ona eşlik etti.
1970'li yıllar a gelindiğinde Anadolu Pop folku olarak adlandırılan türküleri seslendiren Karaböcek, şarkılarının büyük bir kısmını arabesk, pop ve halk müziği karmasında bir araya getirdi. Bu da onun arabesk müzik tarzında tıpkı ablası Neşe Karaböcek gibi yeni bir kulvar oluşturmasını sağladı. Müzik hayatında şöhret tırmanışlarına devam ederken özel hayatı sarsılmaya başladı. Zira 1972'den beri ablasının eşiyle birlikte anılmaya başlamış bu da Türkiye gündemine bomba gibi düşmüştü. Bunun üzerine kardeşi Neşe Karaböcek Elenor Plak'ın sahibi eşi Atilla Alpsakarya'dan ayrılmış, Gülden Karaböcek de dedikoduları doğrulayarak Alpsakarya ile 1975'te evlenmişti. 1975-1977 döneminde, Elenor Plak'ın diğer sanatçısı Ferdi Tayfur'un bestelerinden etkilenerek, sanatçının "Bana Gerçekleri Söyle", "Akşam Güneşi", "Kır Çiçekleri", "Alıştım", "Çeşme", "Ne Bilirdim ki" ve “Dur Dinle Sevgilim” gibi ses getiren bazı bestelerini kendi plaklarında da seslendirdi.
Gülden Karaböcek'in özel hayatındaki sansasyonel olay, arabesk tarzında söylediği şarkıların etkisini de artıyordu. İşte bu koşullarda, 1978'de ortaya çıkan “Dilek Taşı” adlı 45'liği onu, müzik listelerinin en tepesine yerleştirdi. “Dilek Taşı”yla başlayan umut serüveni, sözlerinin Ali Tekintüre'ye bestesinin ise kendisine ait olduğu "Sürünüyorum" şarkısı ile farklı bir boyuta taşınıyordu. Zira “Sürünüyorum”da sanki kendi kaderini anlatıyordu.
“Dilek Taşı” filmi ve aynı ismi taşıyan 45'liği Karaböcek'e çok daha büyük bir başarının kapısını araladı ve “Müzik ve Ben” albümü ortaya çıktı. 1979 yılında yayınlanan bu albümünde sanatçı; besteci kimliğini tüm bilgi ve duygu birikimiyle birlikte açıkça ifade ediyordu. Böylece "Sürünüyorum", "Ayrılık Kolyesi", "Kırılsın Ellerim", "Bahtıma Yanarım" ve "Kaybolan Hayaller", “Ben Olmalıydım” olmak üzere hit haline gelen pek çok eser ortaya çıktı.
Karaböcek, 1968-1987 yılları arasında, Pathé, Şah, Elenor, Oscar ve Düzgit plak şirketlerinden 20 adet 45'lik ve 9 adet LP çıkardı. Yine bu yıllar arasında, 1978 (Dilek Taşı), 1985 (Duyar mısın Feryadımı, Kenar Mahalle, Hasretinle Yaşanmıyor, Sevsen Ne Olurdu), 1986 (Ağlıyorsam Yaşıyorum) yıllarında çektiği 6 adet sinema filminde başrol oynadı. Başta İzmir Fuarı olmak üzere yurtiçi ve yurtdışında pek konser verdi. 1987'de ise Türkiye'deki ilk yerli CD olan “Bir Mucize Allah'ım” çalışmasını yayınladı.
Sanatçının ses tonu oldukça farklıydı. Huzur ve acı haykıran bu ses tonu, gırtlak oyunlarıyla da birleşince arabesk dünyasına yeni bir soluk katıyordu. Şarkıları arabesk tasnifine dahil olsa da pop ve halk müziğine de yakın bulunuyordu. Müzik tarzı, kimilerince “meyhane arabeski” olarak tanımlansa da o, buna karşı çıkıyordu. Tarzı 80'lerin ortasına doğru, daha koyu arabeske yakınlaştı. Elbette bunda, plak şirketlerinin ve toplumun beklentisi önemli rol oynuyordu. Ayrıca ablasıyla aralarının açılmasına sebep olan eşi Atilla Alpsakarya'dan ayrılmasının (1983) ve ikinci evliliğindeki hayal kırıklığının da etkisi yadsınamazdı.
1980'lere fırtına gibi giren Gülden Karaböcek, 1990'lı yıllarda "Anılar Bana Yeter", "Ara Beni Mutluluk", "Hatıran Yeter" gibi albümlerle varlığını devam ettirdi. Ancak daha sonrasında Karaböcek'in gerek özel hayatındaki sorunlar gerekse müzik piyasasının beklentilerinin değişmesi sebebiyle etkisi azalmaya başladı. Her ne kadar durum böyle görünse de Gülden Karaböcek'in arabesk dünyasındaki yeri ve emeği inkar edilemez. Zira o, hoş billur sesi başta olmak üzere bestesini yaptığı pek çok çalışma ve arabesk-pop-halk türlerini yoğurarak oluşturduğu şarkılarıyla önemli bir kadın ses olarak hafızalarımızdaki yerini hep koruyacağa benziyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.