|
"Binlerce Mehmet Selim doğarız"

31 Mart 2015, Türkiye tarihine de hafızlarımıza da çok acı bir ölüm haberiyle kazındı. O günün öğle saatlerinde avukat gibi hareket eden ve Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na silahla giren DHKP-C’li iki teröristin 9 saat süren rehin alma krizinin sonunda bir vatan evladını çok sevdiği ülkesinden, ailesinden kopardıkları gündü. Ve bizim bu kadar değerli bir insanı, yine öldükten sonra keşfettiğimiz gündü aynı zamanda.

Mehmet Selim Kiraz, 6 çocuklu Hakkı ve Saadet Kiraz çiftinin ilk ve tek erkek evladı olarak 1969 yılında Siirt’e bağlı Kayaboğaz köyünde doğdu. Aile, 1972 yılında Siirt’ten Mersin’e göç etti ve Mehmet Selim Kiraz’ın terzi yanında çıraklık yaparak aile bütçesine katkı sağlama serüveni de henüz ilkokul yıllarında Mersin’de başladı. Evlerine çok yakın birçok lise olmasına rağmen İmam Hatip’te okumayı tercih etti. Bu tercihi sonucunda her gün, sabah 3 akşam 3 olmak üzere 6 kilometre yol yürümek zorunda kalıyordu.

Lise ikinci sınıfta seçtiği Hüsn-ü Hat dersinde üstün başarı göstermiş, Usta Hattat Hamit Aytaç’ın öğrencisinden hat dersleri almıştı. Diğer öğrenciler haftada iki saat ders alırken, Mehmet Selim, bazen 20 saatin üzerinde hat çalışıyordu. Terzilikte olduğu gibi hat sanatında da mahirdi ve üniversite sınavı yaklaşıyordu.

Adliyede zabıt katipliği yapan babasının hayali, biricik oğlunu bir gün avukat cübbesinin içinde görmek olduğundan hukuk okumak istiyordu. Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanmış puanını yüksek tutarak İstanbul Üniversitesine geçiş yapmıştı. Vefa’daki İlim Yayma Yurdunda kalıyordu. Sınıf arkadaşı Adli Tıp Kurumu Başkan Yardımcısı Yusuf Tarık Uçar, o günleri anlatırken Kiraz’ın herkesten erken kalktığını ve uykudaki yurt arkadaşlarının kıyafetlerini onardığını, tadilatlarını yaptığını, ihtiyacı olanlar için diktiği kıyafetleri usulca yatak uçlarını bıraktığını söylüyor. “Bizi mahcup ediyorsun” diyenlere de Şehit Savcımızın şöyle cevap verdiğini aktarıyor, “Bu benim sanatım. Her sanatın, her mesleğin bir zekatı vardır. Ben de mesleğimin zekatını böyle ödüyorum…”

Başarılı geçen üniversite günlerinin ardından avukatlık diplomasını almış ancak bununla yetinmeyip savcı olmak istemişti. Önce yazılı sınavı ardından mülakat sınavını başarıyla geçmiş ve 1994 yılından itibaren Anadolu’nun birçok yerinde görev yapmıştı. Erzincan, Çayır, Karaman, Kazım Karabekir, Iğdır ve Osmaniye Cumhuriyet Savcılığı görevlerini yürüttükten sonra 2010 yılında Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Savcılığı görevine atanmıştı. Buradaki 4 yıllık görev süresinin ardından da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına tayin edildi. Sevgili babası, avukat olmasını hayal ettiği oğlunu bu makamda gördüğünde kim bilir ne kadar sevinmişti. Ancak burası, sevgili oğlunun son görev yeri olacaktı.

Göreve getirileli henüz 1 yıl olmuştu ki, 31 Mart 2015 tarihinde çalışma odasında görevi başında teröristler tarafından şehit edildi. Henüz 46 yaşındaki evli ve iki çocuk babası Şehit Savcının cenazesi, yoğun bir katılımla Eyüp Sultan Camisi’nden kaldırıldı ve Eyüp Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Olayın ardından Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nın bulunduğu alana “Şehit Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz” yerleşkesi adı verildi. Her yıl oğlunun adını taşıyan alanda yapılan anma törenlerine katılan acılı baba Muhammet Hakkı Kiraz, şehit babası olmanın şerefini ve evlat acısını birlikte taşıyor. Ve o anma törenlerinden birinde söylediği şu sözler Mehmet Selim Kiraz’ı yetiştiren babanın gönül dünyasını da özetliyor: “Evlat acısını Allah kimseye göstermesin ama elbette ki her şeyin bir bedeli vardır. Yani eğer biz bu milletin bir ferdi isek, bu değerli vatanda yaşıyorsak, mutlaka ve mutlaka bir bedeli vardır. Canımızın ve damarımızdaki kanımızın ne kıymeti vardır? Bir Mehmet Selim gider ama binlerce Mehmet Selim doğarız.”

#Mehmet Selim Kiraz
#İstanbul Adalet Sarayı
#Çağlayan
2 yıl önce
"Binlerce Mehmet Selim doğarız"
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi