Çoraklaşma ve çamurlaşma arasında

04:0027/01/2025, Pazartesi
G: 27/01/2025, Pazartesi
Süleyman Seyfi Öğün

Ortodoksi -heterodoksi tartışmaları ne tuhaftır ki sâdece din üzerinden yapılıyor. Evet, orijinal olarak bu kavramlar dinî târihlerle çok sıkı bir şekilde irtibatlıdır. Ama böyle olması onların toplumsal, siyâsal, ekonomik vb sâhalarda kullanılmasına mâni değildir. Meselâ gazetelerden başlayabiliriz. 1970’lerdeki hâlleriyle gazetelerin târihleri de ortodoksi ve heterodoksi ayrışması üzerinden değerlendirilebilir. Bence sayfa tasnifleri eldeki gazetenin ortodoks bir neşriyat mı, heterodoks bir

Ortodoksi -heterodoksi tartışmaları ne tuhaftır ki sâdece din üzerinden yapılıyor. Evet, orijinal olarak bu kavramlar dinî târihlerle çok sıkı bir şekilde irtibatlıdır. Ama böyle olması onların toplumsal, siyâsal, ekonomik vb sâhalarda kullanılmasına mâni değildir.

Meselâ gazetelerden başlayabiliriz. 1970’lerdeki hâlleriyle gazetelerin târihleri de ortodoksi ve heterodoksi ayrışması üzerinden değerlendirilebilir. Bence
sayfa tasnifleri
eldeki gazetenin
ortodoks bir neşriyat mı, heterodoks bir neşriyat m
ı güttüğünü ortaya koyar. Eğer o gazete birinci , ikinci ve üçüncü sayfa düzenlerini oluştururken bâzı tasnifler yapıyorsa bilin ki heterodoks bir neşriyatçılık yapmaktadır. Milliyet ve Hürriyet gibi ana akım kitle gazeteler heterodoks ve daha pragmatik bir neşriyat siyâseti güderlerdi. Bu gazetelerin birinci sayfalarında ağırlıklı olarak
dünyâ, bölge ve iç siyâset haberleri
yer alırdı. Ser muharrirlerin imtiyâzları birinci sayfadan yazmaktı. İkinci sayfalarda gazetelerin diğer yazarları kıdeme dayalı kendi iç hiyerarşileri mucibince sağlı sollu köşelerinde makaleleriyle sizi karşılardı. Bu sayfalarda ayrıca
dünyâ, bölge ve memleket meseleleri üzerine düşünen ve yorum yapan kanaat önderlerinin değerlen-dirmeleri, onlarla yapılan mülâkatlar da
dikkat çekerdi. Nihâyet, gazetelerin üçüncü sayfalarında
cemiyet haberleri
olarak nitelendirilen; kavgalar, yaralamalar, cinâyetler, hırsızlıklar, kazâlar ve âfetlere kadar her nev’i sansasyonel günlük hayat haberlerini okuyabilirdiniz. Çizgi
romanlar, edebî tefrikalar
bunları tâkip ederdi.
Spor haberleri
ise en son sayfalarda kendisine yer bulurdu.
Tercüman ve Cumhûriyet gibi bâzı ortodoks veyâ misyoner gazeteler için bu tasnifler vârit değildi. Bunlar “niteliklerinden ödün vermemek” adına
asla ve kat’a
üçüncü sayfa yapmazdı. Onların gözünde bu tarz haberler,
millî kültür ve ahlâkın yozlaşmasına
(Tercümân)
hizmet etmek veyâ
Türk Aydınlanmasına
ihânet
(Cumhûriyet)
mânâsına gelirdi
. Ortodoks gazetelerin tekmil sayfaları tıka basa, aynı ideolojinin mensubu yazarların köşe yazılarıyla dolu olurdu. Aralarda , lûtfen , o da çok sansasyonel olmaması kaydıyla ve dahi eser miktarda bâzı bölgesel haberlere yer verilirdi.
Gazete okuma kültürü
de ortodoks ve heterodoks okuma olarak ayrışırıdı. Gazeteyi sondan, yâni spor sayfalarından başlayarak okumaya başlayanlar veyâ alelacele çizgi romanlara saldıranlar ağır okurlar tarafından küçümsenirdi. Ağır okurlar, seyrini pek hoş bulduğum ve taklit etmeye çalıştığım , titiz terzi tarzı törensel geometrik katlamalarla uzun uzun okur , hattâ mühim kısımların satır altlarını kalemle çizerlerdi. Aralarında mühim buldukları makâleleri kesip arşivleyenler bile vardı. Bu ağır abi ve ablalar , üçüncü sayfaya geldiklerinde ya suratlarını buruşturarak veyâ müstehzi ifâdelerle gazeteleri kapatır bir kenâra koyarlardı.

1970’lerin ortalarından başlayarak, şöhretlerin skandallarını anlatan sosyete haberleri ve nihâyet magazine dönüşecek gelişmeler, bu cemiyet haberlerinin içinden filizlenecekti. Bidâyette küçük küçük ve mahçup mahçup verilen haberler ,zamân içinde müstakil gazete eklerine, hattâ gazetelerin kendisine dönüştü. Saklambaç ve Günaydın gibi tabloid gazeteler tam da bu gelişmenin karşılığıdır. Hâsılı magazin ipini kopardı; abartı, yalan haberden geçilmez oldu. Sansasyonel, asparagas habercilik hiç şüphesiz en iç gıcıklayıcı zirvesini Tan ile yaptı.

Ortodoks gazetecilik o sûretsiz , resimsiz siyah/beyaz dünyasında sönümlenirken , yazıdan çok rengârenk fotografın yer aldığı tabloid gazetelerin yıldızları parlıyordu.
Ortodoks-heterodoks neşriyat ayırımını radyo ve televizyon arasında da görebiliriz. Sıkı disipline sâhip resmî/ortodoks radyoculuk ve televizyonculuk 1990’larda hızla sönümlendi.
Ortodoks radyoculuğun metalik sesli dünyâsını şen şakrak özel radyoculuk ve ortodoks televizyonculuğun siyah/beyaz görüntülü dünyâsını rengârenk görüntülü özel televizyonculuk söndürdü.
Gazetede Tan neyse, Reha Muhtar’ın haberciliği de televizyonda o oldu.
Evet, bir bakıma kültür târihleri ortodoksiler ile heterodoksilerin diyalektiğini yansıtır. Bu son derecede tabiîdir. Ortodoksilerin yasa koyucu iktidâr pratikleri ile yakın ilişkileri olduğunu biliyoruz. Ortodoksiler ne kadar
nomos
giderse, onlara muhalif gelişen ve aşağıdan gelen dalgalarda ortaya çıkan heterodoksiler ise o kadar
anomos
(anomi) güdecektir. Târihin aşırılıkları bunlardan birinin diğerini yok sayması üzerine yaşanıyor. Heterodoksiyi yok sayan bir ortodoksi biteviye baskılama yapacak, sâdece kendisini değil, etrâfını da kurutacaktır. Ortodoksiyi yok sayan bir heterodoksi ise diri ve derin fikirlerini kaybederek düpedüz eşkiyalıkta karar edip yozlaşacaktır. Medyanın ortodoksluktan heterodoksluğa evrilmesi tam da böyle bir şey. Gâliba mesele, diyalektik savrulmalardan kurtulmak ve bunların ilişkisini kuran
ara durumları
başarmak. Ama maalesef öyle olmuyor. Târih dünyâyı kurutup çoraklaştıranlarla , çamurlaştıranların karşılıklı inatları ile seyrediyor.
#Toplum
#Süleyman Seyfi Öğün
#Tarih