|

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş hutbeyi neden kılıçla verdi?

Türkiye bugün tarihi bir güne şahitlik etti. 86 yıl önce müzeye dönüştürülen Ayasofya, cami olarak yeniden ibadete açıldı. Sabah saatlerinden itibaren mahşeri kalabalığın olduğu Ayasofya'da hafızlardan silinmeyecek anlar yaşandı. Bunlardan biri Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hutbe vermek için minbere elinde kılıçla çıkması ve elinde kılıçla hutbe vermesiydi. Peki hutbe neden kılıçla verildi?

15:12 - 24/07/2020 Cuma
Güncelleme: 15:30 - 24/07/2020 Cuma
Yeni Şafak
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş hutbeye kılıç ile çıktı.
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş hutbeye kılıç ile çıktı.

Ayasofya 86 yıl süren hasretin ardında cami olarak ibadete açıldı ve 86 yıl sonra ilk hutbe okundu.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, '
Ayasofya: Fethin nişanesi, Fatih'in emaneti'
başlıklı hutbesini okumak için minbere kılıçla çıktı.

Hafızalardan silinmeyecek bu anın sebebi merak edildi.


Hutbede kılıç geleneği nedir?

Türk tarihinde kılıç kuşanmanın ayrı bir önemi vardır. Merasimler düzenlenir, o an bir bakıma ölümsüzleştirilir. Tarihteki Türk devletlerinde ve Osmanlı İmparatorluğunda bu anın anlamı daha da bir özeldir. Padişahların kılıç kuşanma merasimleri, onların yönetimi devraldıkları, hükümdarlıklarını ilan ettikleri anlamına geliyor.


Osmanlı imparatorluğunda devlette hükümranlığın alameti olarak görülen kılıç kuşanma merasimlerinin yapıldığı mekanlar zaman zaman camiler olmuştur. O camilerden biri de, Osmanlı'ya başkentlik yapmış olan İstanbul’daki Ayasofya Camiidir. Bununla birlikte Bursa’daki Ulu Cami ve Edirne’deki Eski Cami’de buna dahildir. Kılıç geleneği, kuşanma anlamında olmasa da asırlardır sembolik olarak bu camilerde yaşatılıyor. Cuma günleri ve bayram namazlarında hutbeye kılıçla çıkılıyor. Yani Ayasofya’da da bu nedenle hutbeye kılıçla çıkıldı.

"FATİH SULTAN MEHMET HAN'A SELAM OLSUN"

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, hutbesinde şunları kaydetti:

  • "Artık bir işe karar verdin mi Allah'a güven. Doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever' ayet-i celilesine gönülden bağlanan o genç ve dirayetli padişaha; tarih, edebiyat, bilim ve sanat dehasına, çağının en gelişmiş teknolojisini üreten, gemilerini karadan yürüten, Allah'ın izni ve inayetiyle İstanbul'u fethe mazhar olan, sonra da bu aziz şehrin tek bir taşına bile zarar gelmesine izin vermeyen, cennetmekan Fatih Sultan Mehmet Han'a selam olsun. Ayasofya'yı minarelerle süsleyen, asırlarca ayakta kalmasını sağlayan güçlendirmeleri yapan, mimarların piri, büyük sanatkar Mimar Sinan'a selam olsun. Dünyanın yedi iklim dört bucağında Ayasofya'nın yeniden ibadete açılmasını özlemle bekleyen ve sevinçle kutlayan bütün mümin kardeşlerimize selam olsun. Ayasofya'nın ezanına, kametine, vaazına, hutbesine, duasına, tilavetine, ilmi faaliyetlerine, saf saf dizilmiş muazzez cemaatine kavuşması için dünden bugüne canla başla emek veren büyüklerimize selam olsun. Ayasofya'yı 'kendi öz evimizde ruh ve mukaddesat odamız' diye tarif eden ve 'Ayasofya mutlaka açılacak, bekleyin gençler, biraz daha rahmet yağsın. Her yağmurun arkasında bir sel vardır. O selin üzerinde bir saman çöpü olsam, daha ne isterim. O, aziz bir kitap gibi açılacak' diyerek umut ve sabır aşılayan ilim ve fikir insanlarımıza, irfan ve ihsan öncülerimize selam olsun. Rahmet olsun cümlesine."

"İNSANLIK TARİHİNİN EN KIYMETLİ İLİM, HİKMET VE İBADET MEKANLARINDAN BİRİSİ"

Ayasofya'nın, 15 asrı aşan ömrüyle insanlık tarihinin en kıymetli ilim, hikmet ve ibadet mekanlarından birisi olduğunu dile getiren Erbaş, "Bu kadim mabed, Alemlerin Rabbi olan Allah'a kulluğun ve teslimiyetin muhteşem bir ifadesidir." dedi.

Fatih Sultan Mehmet Han'ın, gözbebeği olan bu muhteşem mabedi kıyamete kadar cami olmak kaydıyla vakfedip müminlere emanet bıraktığını anlatan Erbaş, "Bizim inancımızda vakıf malı, dokunulmazdır, dokunanı yakar; vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar. Dolayısıyla o günden bugüne Ayasofya, sadece ülkemizin değil, aynı zamanda ümmet-i Muhammed’in harim-i ismetidir. Ayasofya, İslam’ın engin merhametinin bir kez daha dünyaya ilan edildiği yerdir. Fetihten sonra Ayasofya’ya sığınıp, haklarında verilecek hükmü endişe içinde bekleyen ahaliye Fatih, 'Bu andan itibaren özgürlüğünüz ve hayatınız hakkında korkmayınız! Kimsenin malı yağma edilmeyecek, kimse zulme uğramayacak, hiç kimse dininden dolayı cezalandırılmayacaktır.' demiştir ve öyle de yapmıştır. İşte bu vesileyle Ayasofya, inanca saygının ve birlikte yaşama ahlakının sembolü olmuştur." ifadesini kullandı.


#Diyanet
#Ayasofya
#Cami
#Hutbe
#Kılıç
4 yıl önce