Emperyalizimle mücadele, kuyruk yerine baş olan, içeriden yönetilen bağımsız ve refah içinde yaşayan bir Türkiye…
Milli değerlerine ve tarih bilincine sahip bireyleriyle hakkın, hukukun gözetildiği birleştirici simge değerler etrafında çoğalan bir fazilet toplumu...
...
Bu ve benzeri vecize gibi sözlerin sahibi İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek.
Çocukluğunda Diyarbakır'da geçirdiği hastalığın kalıcı hasarını ömür boyu bir bacağı aksayarak taşıyan politikacı.
Babası hukukçu AP'nin önemli isimlerinden, dayısı general, yakın akrabaları sistemin merkezinde olduğu halde devlet yerine sokağı seçen devrimci.
Şafak, Aydınlık, 2000'e Doğru gibi kritik misyon yüklenen dergileri kuran, çevresinde toplanılan ve fakat en çok terkedilen adam olan 40 yıllık lider.
Evine para verip mobilya almayan, çuvaldan çıkan ceketleri giyen, eline geçeni misyonu uğrunda harcayan dava adamı.
Çevresini bir davaya inandırmak gibi oldukça zor bir işi başarmış bir misyon adamı.
Evren ve Özal'ın kullandığı Çankaya döküntüsü 19 yıllık aracı 3 milyara alıp sırf camları zırhlı diye kullanan genel başkan.
Perinçek esasında önemli şeyler söylüyor.
Dikkat çekici, hatta insana dokunan bir hayat serüveni var.
Fakat neden inandırıcı değil?
Neden toplum itibar etmiyor, sandıkta hüsrana uğratıyor onu.
Neden binde üçlerin diplerinde dolaşıyor?
Ortada ciddi bir sorun var.
Sorun, Perinçek'in tavrı mı, tarzı mı, konumu mu, üslubu mu, yöntemi mi, hedef aldığı kitleler mi, ürettiği sanal düşmanlar mı, sokağı kullanma biçimi mi, ötekini reddetme mi, koluna taktıkları mı...
Perinçek'in gücünü kıran, sözünü etkisizleştiren bir şeyler var.
Perinçek'e etki yapan iki faktör var, biri iç diğeri dış.
Perinçek dış faktörleri, kendine karşı yürütülen psikolojik savaş olarak görüyor.
İç faktörlere gelince orada daha rasyonel cevap bulmalı Perinçek.
Tek başına devrimcilik yetmiyor ve yakın tarih tecrübesinden beslenen çağrışımlar ürkütüyor kitleleri.
Şimdi herkes için gerçeklerle yüzleşme zamanı.
En çok Perinçek için…
Kırk sene önce bilimsel sosyalisttim, şimdi de öyleyim. Mao'nun katkıları olmadan bilimsel sosyalistlik anlaşılmaz. Programımızda "Türkiye büyük tehdit altındadır" dedik. Bu tehdide karşı Mao Türk toplumunu birleştirici bir simge değil.
Evet. Mao her zaman için büyük bir devrimcidir, ama herkes benim gibi bakmayabilir diye söylem değişikliğine gittik.
Çok yanlış. Milli demokratik devrimi 60'lardan beri savunuyorum… Biz sürekli psikolojik savaşa maruzuz. Solun liderlerini kontrol altına aldılar, bir bizi ele geçiremediler. Şimdi de aynı savaşı "Perinçek sağa kayıyor" diyerek yürütüyorlar. Son yirmi yılda Türkiye genelinde bu kadar yıpratma faaliyetine hedef olan iki kişi varsa biri benim.
Evet çok önemli bir güçüz. Bizim gibi partiler sistemin motoru yanınca devreye girer. İP Amerika ve Avrupa için önemli bir tehdit. Avrupa gazeteleri sürekli aleyhimde yazıyorlar.
Onlar açısından bizde sorun var.
Bende bir değişiklik yok. Namaz kılmıyorum, oruç tutmuyorum, ibadetlerden bir tek zekatı yerine getiriyorum.
Bütün varlığımı halkıma vermişim.
Cenaze namazı. Sizin gazete "40 yıldır namaz kılarım" diye başlık attı ama o cenaze namazıydı.
Evet ibadet değil… Ölüye saygı olsun diye cemaate katılırım.
90'lardan itibaren yazılarımda onun büyük bir devrimci, çok büyük bir şahsiyet olduğunu hep söyledim, çığır açan yönüne işaret ettim.
Evet, ama insanlar şimdi dikkat kesildiler. Beni, değişiyor, fikirlerinden caydı gibi göstermek için bahane arayan çevreler bu tür şeyleri malzeme olarak kullanıyorlar.
Dua biliyor musun, okur musun diyorlar, okuyorum. Cenazede tekbir alıyorum… Televizyonlar bunları döndürüp duruyor. Beni, Türk milletini dinle aldatmak konumuna düşürmek istiyorlar. Buna fırsat vermemek için o tür soruları tehlikeli bulmuyorum.
Ben bilimsel sosyalistim. Müslüman olan Türk milletinin bir ferdiyim.
Kamuoyunun önünde konuşup farklı başlıklar atılmasını ve insanların bu şekilde aldatılmasını istemiyorum.
Eğitim sistemimizde Hz. Muhammed'in yalnızca ruhani lider, Allah'ın resulü olduğu işleniyor. Bu eksik, çünkü Hz. Muhammed putları kırdı, Mekke'nin tepesindeki zalimleri devirdi, insanların malına ve canına kastedilmeyen bir hukuk ortamı sağladı. Büyük medeniyetlerin kuruluşu için çığır açtı. Bu evrensel değerde bir şey.
Bir haçlı seferiyle karşı karşıyayız. Milletimiz hangi değerler üzerinde birleşir biliyoruz; Atatürk'te ve Hz. Muhammed'de. Hz. Muhammed'in herkesin benimsediği o seçkin özellikleriyle tanınması çok iyi olur. Bunu programımıza da koyduk. On yıl önce "Silahlı Peygamber" diye yazdım. Mekke'yi elbette silahla alacaktı. Bütün devrimler silahla olur. Ona yönelik alçakça 'terörist' gibi saldırıları göğüsleyen yazıları o zamanlardan yazdım.
Dünyevi tarafı bana çok hitap ediyor.
Dünya ile bütünleşme ve liberalizm politikası Türk milletini bitme noktasına getirdi. Bundan İP'nin politikalarıyla kurtulacağız. Devrim çizgisine girecek Türkiye.
Hz. Muhammed'in Mekke'yi alması tarihsel bir zorunluluktu. Çünkü o putların miadı dolmuştu. Bugün de Türkiye böyle gidemez. 5-6 yıl içinde bu program iktidardır.
Dört...
Hz. Muhammed de Mekke'de zulüm görüyordu… Tebliğine 40 kişi inanmıştı… Biz bir davaya kendimizi adamışız ve onun başarıya ulaşacağını biliyoruz. İP'nin tarihi rolü ile Hz. Muhammed'in tarihi rolü aynıdır.
Bence Hz. Muhammed'in başarısında müthiş bir dünyevi düzenleme ve tarih öngörüsü vardır. Çok akıllı bir insandı. Dinsel yönüyle de toplumu arkasına alıyordu.
O değerlerin hepsi toplumumuzda var. Hz. Muhammed, Orta Doğu'nun, Müslümanlığın ve insanlığın değeridir. Biz buna sahip çıkacağız.
Bunu saygısızlık olarak görürüm. Ben Hz. Muhammed'in, Atatürk'ün yaptığı büyüklükte bir iş ve pratik yapmış değilim. Denk bir iş yapmadan onlarla aynı yerde sayılmak gerçekçi olmaz. Ama önümüzde yapılacak büyük işler var. Bir daha Atatürk gelmez görüşü çok yanlış. Türkiye'nin önünde yeni bir Atatürk var, o da çok uzakta değil.
O misyonu üstlenecek olan dişiyle tırnağıyla aşağılardan gelen insanlardan olur.
Arkadaşlığa, vefa ve sadakate çok önem veririm. Arkadaşı kardeşimden üstün görürüm. Davanın zorlukları yüzünden bazıları sisteme kapağı attıklarında büyük acılar çektim. Beraber olduğumuz dönemde beni çok seviyorlardı, ayrılınca aleyhte konuşmaya başladılar. İnsan davayı terk ettiğinde o duruma kendini uydurmak için iç dengelerini yeniden kurmak zorunda. Ben hainim, ben döneğim diyerek bir insan yaşayamaz.
Halkı ayak altından kurtarma heyecanını paylaşıyoruz.
Türkiye'nin en kaliteli insanları bizde ama basın bir tek bana yer veriyor.
Bir tarikat üzerine politika yapanları tutmam. Saadet Partisi daha makbul. Çünkü Müslümanların hepsini kucaklama hedefinde.
Söylemlerini İP'ye çok yaklaştırdı, bizi tekrarladığı çok oluyor...
Bilgisiz hiçbir şey olmaz. "Emperyalizme karşı mücadele burada verilir" bayrağını gören en sonunda bilgiyi buraya getiriyor.
Belli siyasi merkezler çeşitli güçleri kontrol etmeye, yönlendirmeye çalışırlar. Bize gelen bilginin yüzde doksanı bizi kullanmak içindir. Gelen bilginin yüzde 5'ini kullanırız…
60 bin kayıtlı üyemiz var. 12 bini öncü, diğerleri sıradan. Kadromuz güçlü ama toplum içinde çok fazla eksiğimiz var.
Aidat ve bağış toplanıyor. Evini bağışlayanlar oluyor. Aydınlık kurulurken 11 tane daire bağışlanmıştı. Maaşını verenler de olmuştu. Bu gelenek sürüyor. Kurtuluş Savaşı'nda iki öküzü olanın bir öküzünü vermesi gibi bir fedakarlık kaynağı var.
Başkanlığı Hint fakiri gibi çivinin üzerinde yapıyorum. İnsanları yönetmekten mutluluk duymuyorum. Görev olduğu için yapıyorum. İP liderini değiştirirse güzel olur. Kuyrukta beklerken, otobüste tutunarak giderken daha mutluyum.
Doğru vermez... Arabam yok. Çankaya'nın 19 yıl kullandıktan sonra sattığı iki arabayı üç ve altı milyara partimiz aldı. Tek özelliği var camları zırhlı, ötesi dökülüyor. Makam aracı olarak onları kullanıyorum.
Bir Alman işadamının kullanıp kenara koyduğu eski ceketidir üzerimdeki. 30 yıldır Almanya'dan arkadaşlarımız toplayıp çuvalla buraya gönderirler. Kime olursa o alıp giyer. 70'lerden beri parayla ceket aldığımı hatırlamıyorum. Evime de parayla mobilya almış değilim. Annemin, kayınpederimin, eşimin teyzesinin verdikleri var. Eksiklik duymam, tersine şuyum-buyum olsun türü eğilimleri küçümserim.
Eşim ve ben işçi emeklisiyim. 35 kitabımın telifi oluyor. Aydınlık'ın başyazarıyım…
İyi ki de yapmışız… 80 öncesi Amerika Türkiye'yi istikrarsızlaştırma projesinde bazı sol örgütleri ve MHP'yi de kullandı Alparslan Türkeş de o misyonda rol üstlendi. Bunları yayınlarımızda açıklamak zorundaydık. Öldürülenleri bize mal etmek demagoji olur.
Gerçek sol İP'dir. Onlar İP'yi bölecek faktörler olarak kullanılıyorlar.
Kıbrıs'ta emperyalizme karşı KKTC'yi savunuyoruz. 74'te yaptıklarımızda yanlışlar ve sivrilikler vardı.
Milletimizin geleneklerine uygun bir şekilde karşılandım.
Lozan'da Berlin'de beraber yürüdüğümüz Kızılelmacılar İP'ye katılıyorlar.
Devlet Bahçeli rahatsız ama o ne kadar ülkücü ona ülkücüler karar versin.
Türkiye'yi kurtaracak devrim kadrosu ve programı.
Hiçbir zaman Kürtçü olmadım, ABD'nin Avrupa'nın denetimine girmesinler diye çabalarım oldu. Öcalan'la iki defa görüştüm.
Karanfilli fotoğrafı 2000'e Doğru dergisinde, birlikten yana mesaj vermek için yayınladım. Röportajı okuyanlar "Apo Perinçekci olmuş" dediler, fakat devletin "bizim Kürtlerimiz" diye bir politikası yoktu. Öcalan ile MİT anlaştılar ve PKK'nın çektiği fotoğrafları MİT servis yaptı.
Bizim Şafak gazetesini dağıttı diye 1973'te gözaltına alınanlardandı. MİT'le anlaşmış. 80'e kadar gereğini yaptı. Doğu'da Türkiye solunu öldürerek tasfiye etti. MİT solcuları Apo'ya öldürttü. Benim de 5 liderimi öldürdüler.
Fethullah Hoca'nın bağlantılarıyla ilgili bir çok bilgiyi topluma açıkladı.
Onu dinleyenlere sormak lazım.
İlk defa duyuyorum. İnsan parti en azından haber verir. Sanmıyorum, bize haber vermeden böyle bir şey yapmış olsun.
Bizde yoksa orada iktidar potansiyeli sıfırdır.