Tıpkı 15 Temmuz gecesinde olduğu gibi, millet Erdoğan’a sahip çıktı, ellerinden tuttu ve kaldırdı. Seçim bitti, rahatça yazabiliriz: Yüksek enflasyon, deprem, zamlar, 21 yılın getirdiği yıpranma, söylentiler, iftiralar, algı operasyonları gölgesinde AK Parti ve Erdoğan’ın oyları epeyce düşmüştü. 14 Mayıs’ta AK Parti’nin aldığı oylar yıpranmanın boyutunu açıkça gösteriyor. Sağlıklı anketlerde Erdoğan’ın oyları da yüzde 50’nin epey altında çıkıyor, hatta bazen Kılıçdaroğlu’nun bile gerisinde görünüyordu.
Tıpkı 15 Temmuz gecesinde olduğu gibi, millet Erdoğan’a sahip çıktı, ellerinden tuttu ve kaldırdı.
Seçim bitti, rahatça yazabiliriz: Yüksek enflasyon, deprem, zamlar, 21 yılın getirdiği yıpranma, söylentiler, iftiralar, algı operasyonları gölgesinde AK Parti ve Erdoğan’ın oyları epeyce düşmüştü. 14 Mayıs’ta AK Parti’nin aldığı oylar yıpranmanın boyutunu açıkça gösteriyor. Sağlıklı anketlerde Erdoğan’ın oyları da yüzde 50’nin epey altında çıkıyor, hatta bazen Kılıçdaroğlu’nun bile gerisinde görünüyordu. Muhalefetin, Kılıçdaroğlu’nu aday göstermesine rağmen, Erdoğan’ı devirebileceğine dair iktidar seçmeninde dahi ciddi bir şüphe ve kaygı oluşmuştu.
İşte milletin derin feraseti burada devreye girdi. Erdoğan’ın kaybetme ihtimali, hele hele yerine Kılıçdaroğlu’nun gelme ihtimali milleti teyakkuza geçirdi. Arkasına PKK ve FETÖ’nün desteğini almış, ilkesi olmayan, sınırı olmayan, mezhep ayrımcılığı yapan, vizyonsuz, plansız, programsız, gah aşırı sola, gah aşırı sağa selam çakan, oportünist bir adayın ve onun başını çektiği şer ve yıkım ittifakının kazanması demek Türkiye’nin karanlık bir çukura düşmesi demekti. Verdikleri “Kazanıyoruz” mesajı dahi PKK ve FETÖ’yü coşturmuş, sokakları terörize etmeye yetmişti. Millet tam bu noktada meseleye el koydu.
Dün Yeni Şafak’ın manşetinde de vardı: Erdoğan kazanınca Moritanya’da, Cezayir’de, Filistin’de, Lübnan’da, Suriye’de insanlar sokaklara döküldü. Katar’dan Brezilya’ya kadar dünyanın her yerinde mazlumlar sevindiler.
Sadece sevinmekle kalmadılar; geniş bir coğrafyada insanlar Erdoğan’ın zaferi için sabah akşam dua ettiler.
Ya biz? Yaklaşan tehlikeyi daha yakından hissedenler olarak çok daha fazla tedirgindik. Çok dualar edildi Erdoğan’a. Herkes çalıştı, gayret gösterdi. Hiçbir seçimde olmadığı kadar eş-dost ikna için çabalandı. Şehitlerin yakınları, gaziler, yetimler, öksüzler, garipler, depremzedeler, ülkesinin ağır bir tehdit altında olduğunu gören vatanseverler seccadelerine kapanıp gözyaşları içinde zafer duası ettiler. Erdoğan’a tek oy vermek için gurbetçiler yüzlerce kilometre yol kat ettiler, saatlerce kuyruklarda beklediler, dillerinden duayı eksik etmediler.
Müthiş bir seferberlik, dünyayı kıskandıracak muhteşem bir fedakârlık sergilendi.
Bu zafer öncekilere hiç benzemiyor; bu zaferin yükü çok ağır, vebali çok büyük.
Kuşkusuz Erdoğan nasıl bir yük, nasıl bir sorumluluk, nasıl bir vebal yüklendiğinin farkında bir lider. Kendisine verilen oyları her zaman “milletin emaneti” olarak, “kutsal emanet” olarak gördü. O emaneti yere düşürmemek, umutları kırmamak, milleti hayal kırıklığına uğratmamak için çalıştı, çabaladı.
Erdoğan, milletin emanetine halel getirmenin, dünyada da, ahirette de ağır bir bedelinin olacağı inancı ve imanıyla bugünlere geldi.
Hepsi bir yana, bugün yüklenilen emanet bir yana…
Ümmetin, milletin ve dünya genelindeki mazlumların şu sevincine, şu coşkusuna, şu rahat bir nefes alıp rahatlamasına bakarak; seçim öncesindeki kaygılarına, korkularına, endişelerine dikkat kesilerek, yükünün ve vebalin ağırlığını hissederek, ahiretteki Mahkeme-i Kübra’yı da hesaba katarak, Erdoğan’ın her zaman olduğundan daha fazla dikkatli, daha fazla hassas olacağına şüphe yok.
Şüphe yok ki, artık Bakanlar Kurulu’ndan başlayarak atamalarda çok daha hassas davranılacak, bürokrasinin en üstünden en altına kadar liyakat gözetilecek, kifayetsiz muhterislere fırsat tanınmayacak, kerâmeti kendinden menkul isimlere makam teslim edilmeyecek, birtakım ailelerin maaile kadrolaşmasına göz yumulmayacaktır. Yolsuzluk iddiaları eminiz ki ciddiye alınacak, iddia ve iftiralarla yıpranmış isimler dinlendirilecektir. İstişare kültürü eminiz ki yeniden idareye hâkim olacaktır. Eminiz ki Türkiye daha reformcu, daha atılımcı, daha fazla özgürlükçü bir çizgiye yönelecektir. Eminiz ki eğitimden sağlığa, kültürden çevreye, ulaşımdan konuta, tarımdan sanayiye kadar her alanda doğru, isabetli, kaliteli, seviyeli bir eser ve hizmet siyaseti geçmişte olduğu gibi bu dönemde de milleti sevindirecektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da bilmektedir ki, güç zehirlenmesinin getireceği bir keyfilik, sadece hayal kırıklığına sebep olmaz; ümmetin ve milletin on yıllar boyunca sürecek bir fetret dönemine girmesine yol açar ve kötü bir miras, bir leke bırakır. Eminiz ki Erdoğan buna asla müsaade etmeyecektir.
Millet meseleye el koyup Türkiye’yi uçurumun kenarından aldı. Artık hata marjı yok. Ama eminim ki Erdoğan, Anayasa gereği bu son döneminde, ahir ömründe, milletin gönlünde asırlarca silinmez o izini muhafaza edecek, çok daha güçlendirecektir.