|
Yaşasın, para gelmiyormuş!

Son 10 yıldır Türkiye’nin diz çökmesi için yoga yapanlar, 15 Temmuz’dan sonra umutlarını ekonomik krize bağladılar ve o zamandan bu yana her güne yeni heyecanlarla uyanıyorlar.

Gel gör ki Türkiye’nin kendi çıkarlarını önceleyen politikalar izlemesi, onları acayip sinir ediyor. “Eksen kayması”yla başlattıkları süreci “darbe girişimi”ne kadar getirmişlerdi. Son dört yıldır da bu süreci “ekonomik tetikçilik”le sürdürüyorlar.

Fotoğrafa biraz daha geniş bakarsak, Barack Obama üzerinden yeni dünya düzeni arayışına giren küreselciler, Ortadoğu’daki işlerini bir an önce halledip, Çin karşısında mevzilenmek için harekete geçtiler. İran ile nükleer anlaşma, Arap Baharı, Mısır darbesi, Suriye iç savaşı derken, işleri -iyice- ellerine yüzlerine bulaştırdılar.

İstediklerini elde edememenin sorumlusu olarak da Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye’yi gördüler ve dünyaya bunu yaymaya çalıştılar. Türkiye’nin Mısır’da darbeye karşı çıkması, Suriye’de de terör koridoruna itiraz etmesi bu küresel efendilerin kabul edeceği bir durum değildi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan düzende, “her şeye evet diyen ülkeler” safında yer alan Türkiye’nin “itiraz eden Türkiye’ye” evrilmesi canlarını çok sıktı.

Sonrası malum. Sırasıyla, ‘Gezi’, ‘17-25 Aralık’, ‘15 Temmuz’ ve 2018 Ağustos’unda başlayıp halen devam eden ‘finansal terör saldırısı’.

YANGINA BENZİN SELE YAĞMUR DUASI

Yedikleri ilk kuvvetli darbe 15 Temmuz’un başarısız olmasıydı. Bu, akıllarını başlarından aldı. Bir süre ne yapacaklarını bilemez halde oraya buraya savruldular. 2017 Nisan’ında Anayasa değişikliği ile ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesi, şok etkisine sebep oldu. Acil bir şey yapılmazsa o eski “uysal Türkiye”nin ellerinden gideceği vehmine kapıldılar. Darbe yapacak halleri de adamları da kalmamıştı. Çünkü 27 Mayıs’la başlayan darbeci gelenek, 15 Temmuz’da tarihin karanlık sayfalarına gömülmüştü.

Küresel efendilerin, son çare olarak dünyanın birçok yerinde uyguladıkları “ekonomik tetikçiler marifetiyle istediklerini elde etme” yöntemine başvurmaktan başka çareleri kalmadı. 2018 Haziran seçimleri öncesinde başlattıkları ekonomik saldırıları Ağustos’ta zirveye çıkardılar. Saldırılar, günümüzde bütün şiddetiyle devam ediyor.

Pandeminin etkisi ve Rusya-Ukrayna savaşının oluşturduğu atmosferi de fırsata çevirenler, ellerini ovuşturup işlerin daha da kötüye gitmesini bekledikleri bir dönemde Türkiye önce BAE, ardından da Suudi Arabistan ile yeni bir sayfa açtı. Bu, krizci tayfasının büyük panik yaşamasına neden oldu.

Küreselcilerin ayakçılığını yapan beceriksiz muhalefetin, umudunu işlerin kötüye gitmesine bağlamasına alışığız. Yılardır bu ‘mümtaz’ muhalefetin tanığıyız. Öyle ki her olumsuzluğun ardından iktidar heyecanı yaşadılar. Yangın oldu, benzin döktüler; sel oldu, yağmur duasına çıktılar. Başka ülkelerde darbe oldu, ‘Keşke bizde de olsa’ dediler. Pandemi oldu, ‘virüs’ oldular. O kadar ileri gittiler ki, Allah’ın verdiği ömrü bile sorgulayıp, Erdoğan’a ömür biçmeye kalktılar. Onların desteği bile küreselcilere yetmedi.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammet bin Selman’ın Türkiye’ye iade-i ziyarette bulunması, bütün umutlarını ekonomik kriz ihtimaline bağlayan küreselcileri ve şizofren muhalefeti resmen ‘Mazhar Osman’lık yaptı.

Önce uzun uzun bu ziyareti eleştirdiler. Kaşıkçı cinayetini hatırlattılar, insan hakları savunucusu oldular. “Bütün bunlar para için yapılıyor. Türkiye boyun eğdi” dediler. Ziyaretin ardından da “Aaa geldi ama para getirmedi” diyerek tepinmeye başladılar!. “Para Mafiş!” manşetleri eşliğinde, “Yaşasın! Para gelmeyecek!” diyerek ve sevinç çığlıkları atarak bayram ettiler.

HAPİSTEKİ ALTAYLI’NIN PLANINI ÜSTLENDİLER

Normal şartlarda üzülüp, “Türkiye’nin muhalefet anlayışı bu” diyerek işimize bakmamız gerekir. Ama meselenin başka bir boyutu var. Bu muhalefet anlayışı bir kez daha CIA’nın Türkiye’deki adamı Enver Altaylı’nın planının devam ettiğini gösteriyor. İşte bunun için “Aldırma, geç git” diyemeyiz.

Neydi Altaylı’nın planı?

2017’de, FETÖ’nün MİT mahrem imamı Bülent Bişer ile ABD’de bir araya gelen Altaylı’nın kurguladığı planda şunlar yer alıyordu:

-Türkiye’de muhalif güçlerin tamamı birlikte hareket etmeli.

-Halk sokaklara indirilmeli. Bunun için halkın cebine dokunan gelişmelerin olması gerekir.

- Sokak hareketinin başarılı olabilmesi için ekonomik kriz şart.

- Almanlar, ekonomik kriz için çalışmaya başladı.

-Suudi Arabistan ve Katar’dan para akışı durdurulmalı.

Küreselcilerin ayakçılığını yapan muhalefet hâlâ bu senaryonun bir parçası ve uygulayıcısı olarak hareket ediyor. Bu yüzden başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere tüm muhalifler, her fırsatta Katar ile ilgili en büyük yalanları söylüyor. Onun için Suudi Arabistan ile ilişkilerin normalleşmesi, şizofrenlerin hastalığını depreştiriyor.

Enver Altaylı hapiste, ama senaryosunu harfiyen sergileyen bir muhalefetimiz var. İşte üzerinde durmamız gereken nokta budur.

#Ever Altaylı
#Suudi Arabistan
#Kemal Kılıçdaroğlu
#Muhammet bin Selman’
2 yıl önce
default-profile-img
Yaşasın, para gelmiyormuş!
Ramazan’da şeytanlar zincire vurulur, peki bu kötülükler neden?
‘Beşikten mezara kadar ilim’
Sarhoştum, hatırlamıyorum
Suçlu kim?
Vergi artışı yerine yapılacaklar