|
Devletin "devl"i ve Sami Selçuk

Önce fısıltısı dolaştı Ankara''da. "Yargıtay Başkanı taşları yerinden oynatacak bir konuşma yapmaya hazırlanıyor." Ardından hep birlikte izledik, fırtınalar koptu.

Sami Selçuk''un estirdiği rüzgarın ilk saatlerini İstanbul''da geçirdik. Sokaktaki insan, depremin ardından ilk defa hararetle bir konuyu tartışıyordu. Ardından Sami Selçuk''un konuşmasında yeralan bazı kavramlar ve konuşmanın bütünü üzerine, araştırmacı-yazar Aytunç Altındal''la sohbet etme fırsatımız oldu. İşte, Yargıtay Başkanı''nın konuşmasının ardından daha yüksek sesle tartışılması muhtemel bazı noktalar ve yeni tartışma alanları. "Sami Selçuk''a mutlaka destek olunmalı" diye söze başladı Aytunç Altındal. "Bu söylenenler, Türkiye''nin tıkanan can damarlarına vurulan bir neşterdir, bir by-pass''tır. Bundan sonrası için artık deniz bitmiştir. Türkiye bunalım istemiyorsa, bu değişimi yaşamak zorundadır. Devlet kavramının kökeni, "devl''den geliyor, yani değişim''den. Devlet artık ''devletmek'' zorundadır."

Peki hangi devlet ya da bu değişim kimlerin eliyle gerçekleşecek ve mesela Sami Selçuk "devlet''in neresinden?"

Altındal, bir ayrım yaparak cevaplıyor bu sorumuzu: "Türkiye''de devletin solunda onu zorla ele geçiren ve 3-5 bin kişiden oluşan bir güç var. Diğer yanında ise devlete "devletçilik"le sahip çıkan bir grup var. Bunların her ikisi de artık bitmiş durumdadır ve değişime giden bütün kanallı tıkamaktadırlar. Sami Selçuk, bunlardan ikisine de mensup değildir, deyim yerindeyse devletin bizzat kendisindendir. Söyledikleri bu açıdan da önemlidir."

Sami Selçuk''un konuşmasındaki en sert eleştirilerden birisine geliyor söz: "Türkiye''nin Anayasa''lı olup, anayasal devlet olamayışı."

"Burada en temel mesele şudur. Egemenlik kavramı anayasal düzeyde mutlaka yeniden tanımlanmalıdır. Bugüne kadar egemenlik, devleti ele geçirmiş olan güç tarafından ve onun varlığının sürdürülmesi amacıyla tanımlandı. Artık egemenlik devlet adına değil, kayıtsız şartsız millet adına yeniden tanımlanmalıdır."

Tahkim, uluslararası anlaşmalar, AB''ye üyelik süreci, tüm bu tartışmalar egemenlik konusunda Türkiye için her geçen gün yeni sıkıntılar üretiyor.

"Eğer egemenlik kavramı, üniter devlet çerçevesinde yeniden tanımlanmaz, bir sivil egemenlik tanımına ulaşılamazsa, Türkiye''yi çok sıkıntılı günler beklemektedir. Sayın Selçuk''un konuşması her yönden olduğu gibi bu noktadan hareketle de Türkiye''nin önüne çok önemli ve hayati bir tartışmayı getirmiştir."

Sıra en "hassas" konuya geliyor, "laiklik." Bu alanda daha önceden pekçok çalışmaya imza atan Altındal, son derece net ifadeler kullanıyor.

"Egemenlikle birlikte laiklik de yeniden tanımlanmalıdır. Eğer milleti ve bireyi esas alan bir tanımlama sürecine girilirse, Türkiye kurtulabilir. Çünkü Türkiye''de millet bugüne kadar kendi egemenlik hakkını kullanamadı. Hayatın her alanında devletten izin alan bir anlayış, bir ceberrut devlet anlayışı egemen oldu. Bakınız, bunlar irtica suçlamalarında diyorlar ki, Allah''la kul arasına giriyorsunuz. Peki siz o mason kafanızla devletle insan arasına girince daha iyi mi oluyor? Laiklik mutlaka yeniden ele alınmalı ve mesele sekülerleşme düzeyinde çözüme kavuşturulmalıdır. Şeriat Allah''ın açıklanmış iradesidir. Anayasa devletin açıklanmış iradesidir. Bunları birbirinin zıddı ya da alternatifi gibi göstermek yanlıştır. Anglo-Sakson örneğinde olan, dünyevi olanın ve uhrevi olanın birarada bulunmasıdır."

Aytunç Altındal, Sami Selçuk''un konuşmasının değişimde bir milad kabul edilmesi gerektiğini belirterek tekrarlıyor: "Eğer bir çıkış yolu aranmak isteniyorsa, bu onurlu ve dürüst sese kulak verilmelidir. Ancak o takdirde Türkiye''nin önü açılacaktır."


25 yıl önce
Devletin "devl"i ve Sami Selçuk
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’