|
Ortadoğu’da yeni paradigma arayışları
Doksanlı yılların başında uç veren dönüşümlerle, ekonomi ve politikadaki sağ ve sol paradigmalar, tedavülden kaldırılmış paralar gibi, geçerliliklerini büyük ölçüde yitirdiler. Sağ ve sol paradigmaların dışında, birbirinden bağımsız devletleri, birbirine bağımlı devletlere dönüştüren yeni yapılanma, gelip geçici bir ekonomik ve siyasal akım değildir. Yaşanan, geri döndürülmesi mümkün olmayan, dünya dengelerini altüst edecek, yeni bir paradigmanın oluşum sürecidir. Yeni paradigmaya taraftar ya da karşı olmak, dönüşüm sürecini tersine çevirmeye yetmez. Süreç hızını hiç kesmeden devam ediyor.

*

Sağ ve sol paradgmalar, birbirinden bağımsız devletleri, siyasal sınırlarını genişletmek için, silahlanmaya ve savaş ekonomisine büyük yatırım yapmaya zorladı. Sözkonusu paradigmalarla, devletler arasındaki sınır savaşları, büyük bir hız ve yoğunluk kazandı. “İki Dünya Savaşı”nın öncesinde ve sonrasında yapılan savaşlarla, dünyada yakılmadık, yıkılmadık ülke kalmadı.Devletlerin doğal kaynaklarıyla birlikte insan kaynaklarının da yitirilmesiyle, savaşın hiçbir ülkeye yarar sağlamadığını, bütün dünya gördü. Savaşlar dünyaya yarardan daha çok zarar getirdi.

*

Sağ ve sol paradigmalar savaşa dayanan, savaşlardan beslenen, savaş paradigmalarıdır. Onlar savaşı, ekonomik gelişmenin ve siyasal başarının ana kaynağı olarak görürler. Onlara göre, savaşlarda kazananların kazancı, kaybedenlerin kaybından, her zaman daha önemlidir ve daha büyüktür. Bu bağlamda, sağ ve sol paradigma arasında hiçbir fark yoktur. Sol “savaş kazandırır” derken, sağ “savaş kaybettirmez” der. Her ikisi de, barışa değil savaşa önem verir, barışı değil, savaşı kutsar.

*

Savaşların yol açtığı yıkımlara ve büyük göç dalgalarına şahit olan, Yirmibirinci yüzyılın yeni paradigması, “savaş odaklı” olmaktan değil, “barış odaklı” olmak zorundadır. Artık sağın ya da solun içinde olmak değil, onların önünde olmak, onların üstünde olmak önemlidir. Bütün ülkelerin ekonomik açıdan birbirine bağımlı hale geldiği bir dünyada, bir ülkedeki iç savaş, Ortadoğu'da olduğu gibi, bütün ülkeleri etkileyen, ülkelerarası yıkıcı bir savaşa dönüşür. Kendisiyle savaşan ülke, farkında olmadan dünyayla savaşır.

*

Yirminci yüzyılın ikinci yarısında, sol paradigma gibi, sağ paradigma da tarihe gömüldü. Eşitlikten yola çıkan sol paradigma dehşet verici bir baskı ve şiddet düzenine dönüştü ve yıkıldı. Özgürlükten yola çıkan sağ paradigma da, Batı dışındaki dünyada dayanılmaz bir yoksulluğa, benzeri görülmemiş bir soyguna yol açtı. Her iki paradigmanın da, başta Ortadoğu olmak üzere birbiriyle iletişim ve etkileşim içinde olan ülkelere, söyleyecek sözü, önerilecek çözümü kalmadı.

*

Sağ ve sol paradigmaların hem “homo economicus”u, hem de “homo sovyeticus”u, insanlığa barış getirmede, büyük bir başarasızlığa uğradı. Başarısızlıklarından hiç ders almayan, sağ ve sol paradigma dünyalarının mimarları, el ele vererek, bütün bir Ortadoğu'yu büyük bir yangın yerine çevirdiler. Ortadoğu bir ateş topuna dönüştü.

*

Petrol denizinin üzerinde yüzen Ortadoğu, Amerika'nın Irak'ı işgalinden sonra yoksulluk denizinde yüzmeye başladı. Ortadoğu hazine sandığı üzerinde oturan dilenci konumuna düştü.

*

Ortadoğu “yoksul olduğu için yoksul” değildir, işgal altında olduğu için yoksuldur. Yitirilen cennet Ortadoğu'da aranmalıdır.

*

Ortadoğulular yitirdiklerin cennetin sürgünleridir.

*

Yitirilen cennet barışla silahlanarak bulunulacaktır.

*

Ortadoğu'da barış sevgiyle inşa edilir.

*

Sevginin güneşi Ortadoğu'dan doğar.

*

Nuh'un Gemisi Ortadoğu'dadır.

*

Bilgeliğin vatanı Ortadoğu'dur.
#Ortadoğu
#yeni paradigma
#Yirminci yüzyıl
#homo sovyeticus
8 yıl önce
Ortadoğu’da yeni paradigma arayışları
Hep birlikte ve kahpece: Kaos’tan fal tutanlar...
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?