|

Çevik Bir'in yargılandığı 28 Şubat davasına devam edildi

28 Şubat dönemine ilişkin, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Karadayı ve Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Orgeneral Bir'in de aralarında bulunduğu 103 sanığın yargılandığı davada, sanıkların esas hakkındaki savunmalarının alınmasına devam edildi.

Yeni Şafak
23:23 - 13/02/2018 Salı
Güncelleme: 23:28 - 13/02/2018 Salı
AA
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv

28 Şubat dönemine ilişkin, aralarında dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ve Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir'in de bulunduğu 103 sanığın "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren düşürmeye, devirmeye iştirak" suçundan yargılandığı davaya, sanıkların esas hakkındaki savunmaları ile devam edildi.

Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada, savunma yapan sanıklardan dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral Çetin Saner, dosyaya delil olarak konulan belgelerin hepsinin harekat kodlu olduğunu ve Genelkurmay Harekat Dairesi Başkanlığınca hazırlandığını, kendisinin istihbarat başkanlığı görevini yürüttüğünü, dolayısıyla harekat başkanlığınca hazırlanan evraklardan sorumlu olmadığını söyledi.

Söz konusu belgelerin, kayıtsız, onaysız ve fotokopi olduğunu ifade eden Saner, 4 Nisan 1997 tarihli Batı Çalışma Grubu (BÇG) kurulmasına dair yazının, İstihbarat Daire Başkanlığına gönderilmesi dolayısıyla suçlandığını, dosyada fotokopisi bulunan bu evrakın şahsına değil, makama gönderildiğini, bu yazıdan dolayı suçlanamayacağını bildirdi.

Saner, "Evrak bana gönderilmedi, makama gönderildi. Ben bu evrakı hiç görmedim, hatırlamıyorum. İmzam ve parafım olması gerekir, bunlar yok. Ayrıca aslı ortada olmayan bu evraklara aslı gibidir ibaresinin konulması suç." dedi.

Dosyaya delil olarak konulan belgelerin düzmece olduğunu savunan Saner, 27 Mayıs 1997 tarihli dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir imzalı "Batı Eylem Planı" belgesine ilişkin, "Bu eylem planının hiçbir değeri yoktur. Yok hükmündedir. Hatalarla doludur." dedi.

2 Temmuz 1997'de Genelkurmay'daki özel takvim toplantısına katıldığı iddiasını da kabul etmeyen Saner, söz konusu tarihte İzmir'de izinde bulunduğunu ileri sürdü.

7 Nisan 1997'de Genelkurmay İkinci Başkanlığında yapılan toplantıya da katılmadığını savunan Saner, "Toplantı tutanağı olduğu öne sürülen belgede isimlerin karşısında imzalar yok. Bu tutanak muteber değil. Sonradan üretilmiş, çelişkilerle dolu." diye konuştu.

Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener'e söylediği sözleri hata olarak kabul eden Saner, "İçişleri Bakanına söylediğim o sözü hükümeti düşürmek için değil, şahsi söyledim. Şahsa söylenmiş bir söz. Bir hata yaptım. O zaman da söyledim. Bu durumun hükümetle ilgisi yok. Kendisine... Şikayeti de yok." dedi.

Suçsuz olduğunu öne süren Saner, beraat istedi.

"Adım dahi yanlış yazılmış"

Sanıklardan Yahya Cem Özarslan, 1994'te Genelkurmay İstihbarat Başkanlığında teknik subay olarak görev yapmaya başladığını, komutan makamları ile bazı askeri birliklerin güvenlik denetimlerini yürüttüklerini söyledi.

1997-1998 yıllarında İç İstihbarat Şube Müdürlüğünde görev yaptığını anlatan Özarslan, bu şubede PKK'ya ait telsiz konuşmalarının incelenmesi ve önemli hususların özetlerinin çıkarılmasından sorumlu olduğunu söyledi.

  • Genelkurmay'da görev yaptığı dönemde illegal hiçbir emir ve talimat almadığını, hiçbir eylemde bulunmadığını söyleyen Özarslan, BÇG'den takdirname aldığı iddiasını kabul etmedi. Bu belgeyi ilk kez soruşturma esnasında gördüğünü, özlük dosyasında böyle bir belge bulunmadığını savunan Özarslan, kendisine verildiği öne sürülen takdirnamede ad ve soyadının dahi yanlış yazıldığını ifade etti.

Özarslan, adının BÇG'nin faaliyet gösterdiği yere giriş yetkisi bulunan kişilere ait listede bulunduğunu, fakat bu listenin düzmece olduğunu öne sürdü. BÇG'nin telefon rehberi olduğu öne sürülen belgenin de gerçek olmadığını iddia eden Özarslan, adının karşısında bulunan telefon numarasının 5 kişiye daha yazıldığını savundu.

"28 Şubat'taki MGK'da alınan kararların altında imzası bulunan başbakan ve bakanlar tanık olarak buraya gelirken, ben neden sanık oluyorum?" diyen Özarslan, beraat istedi.

"Bu davada yargılanmak ağırıma gidiyor"

Sanıklardan Yahya Kemal Yakışkan da 28 Şubat döneminde İç Güvenlik Harekat Daire Baskanlığı Veri Toplama Analiz Şubesinde yüzbaşı rütbesiyle Otomatik Bilgi İşlem (OBİ) subayı olarak görev yaptığını ve tamamen yazılım sistemleri üzerinde çalıştığını söyledi.

BÇG ile ilgisinin bulunmadığını savunan Yakışkan, sahte kimlikle yakalanan FETÖ üyesi bir savcının hazırladığı iddianameyle yargılandıklarını, böyle bir davada yargılanmanın ağırına gittiğini söyledi.

Haklarında delil olarak ortaya konulan belgelerin sonradan üretildiğini savunan Yakışkan, BÇG faaliyetleri kapsamında herhangi bir evrak hazırlanmadığını, aldığı takdir belgesinin ise BÇG ile ilgisinin bulunmadığını ve suçsuz olduğunu belirterek beraat istedi.

Sanıklardan dönemin Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanı emekli Tümgeneral Yücel Özsır da 7 Nisan 1997'de Genelkurmay Başkanlığında gerçekleştirildiği ve BÇG'nin kurulmasının görüşüldüğü iddia edilen toplantıya katıldığı ve orada bir konuşma yaptığı yönündeki iddiayı kabul etmedi.

"Birileri tarafından ismim, sonradan toplantıya katılanlar arasına eklendi." diyen Özsır, söz konusu tarihte tümgeneral olarak İstihbarat Dairesi başkanı olarak görev yaptığını, hem rütbesinin hem de branşının böyle bir toplantıya katılmasına mani olduğunu öne sürdü.

BÇG'nin hiçbir faaliyetine katılmadığını savunan Özsır, beraat istedi.

Sanıklardan dönemin Genelkurmay Personel Başkanı emekli Korgeneral Yıldırım Türker, esas hakkındaki mütalaanın FETÖ'cü savcılarca yazılan iddianamenin özeti şeklinde hazırlandığını, duruşma savcısının 4 yıl boyunca duruşmalarda dile getirilen beyanları ve ortaya konulan delilleri dikkate almadığını savundu.

Savcının mütalaasında çok ciddi eksik ve çelişkiler bulunduğunu öne süren Türker, hayali senaryolar üzerinden suçlandıklarını savundu.

BÇG eylem planının icra makamında bulunmak, 7 Nisan 1997 ve 2 Temmuz 1997'de yapılan toplantılara katılmakla suçlandığını dile getiren Türker, Refahyol koalisyonunun dağılmasının da BÇG'nin cebir ve şiddet içeren faaliyetlerine bağlandığını, kendisinin ne BÇG ne de hükümetin dağılmasıyla bir ilgisinin bulunmadığını öne sürdü.

"Asıl mağdurlar biziz"

28 Şubat yargılamasının siyasi olduğunu iddia eden Türker, aleyhlerinde dosyada bulunan belgelerin sonradan üretildiğini öne sürdü.

"Tüm görevlerimde bu kutsal ülkeye ve aziz millete hizmet ettim. Takdir edilme yerine tutuklandım. Asıl mağdurlar biziz" diyen Türker, mahkemenin hakkında vereceği kararı kabul edeceğini söyledi.

"Üzerime atılı suç yok"

Sanıklardan eski YÖK üyesi emekli Korgeneral Erdoğan Öznal da Genelkurmay'da farklı görevlerde bulunduktan sonra 1996'da kadrosuzluktan emekli edildiğini, ardından Cumhurbaşkanı tarafından YÖK üyeliğine getirildiğini söyledi.

YÖK'ün, BÇG'nin şubesi gibi çalışıp talimatlarını yerine getirdiği iddiasının gerçekle hiçbir ilgisinin bulunmadığını öne süren Öznal, iddianamenin birçok yerinde YÖK'ü BÇG ile irtibatlandırmak için özel gayret gösterildiğini iddia etti. Öznal, "Eğer BÇG ile bir ilgimiz olsaydı bunu hiç şaşmadan dolaylı yollara sapmadan söylerdim." dedi.

Kendisini savunmak istediğini ancak iddianamede üzerine atılı hiçbir suç bulunmadığını dile getiren Öznal, beraatini istedi.

Öznal'ın savunmasının ardından mahkeme başkanı, duruşmayı yarın devam etmek üzere tamamladı.

#28 Şubat davası
#Refahyol Hükümeti
6 yıl önce