|
Üstün olan sensin!

Türkiye''de son zamanlarda daha çok "İslâm''ın Güler Yüzü" adlı sevimli eseriyle tanınmaya başlayan Prof. Dr. Eva de Vitray-Meyerovitch (Eva dö Vitrey-Meyeroviç), bundan yirmi beş sene kadar önce bana "Daha çok neler üzerinde durayım?" diye sormuştu.

Eva, Müslüman adıyla Havva Hanımefendi, bir konferansa davet edilmişti. Dinleyiciler dindar yüksekokul öğrencilerinden oluşuyordu. Havva Hanım, konuşmasının daha yararlı olması için benim tavsiyelerimi dinleme ihtiyacı duymuştu. Ben de kendisine "O kesimde şu sıralar maalesef bir aşağılık kompleksi var. Bu duyguyu bir türlü yenemediler. Morallerini yükseltecek şeyler söylerseniz daha iyi olur" demiştim.

Meyerovitch, yüzüme hayretle baktı ve "Hiç Müslüman gençlerde aşağılık kompleksi mi olur? Gençlerin Müslümanlık''la övünmeleri lâzım! Samimiyetle söylüyorum, ben, Müslümanlığımdan ötürü basbayağı yükseklik kompeksi duyuyorum. Evet, yükseklik kompleksi! Allah''ın emirlerini hakkıyla yerine getirmeye çalışan hiçbir Müslüman asla aşağılık kompleksi duymaz, böyle bir duyguyu taşıyamaz!" demişti.

Onun bu sözleri söylerken nasıl heyecanlandığını, sanki geniş bir meydanda binlerce dinleyiciye nutuk atar gibi nasıl duygulu bir şekilde konuştuğunu, sesinin tonu giderek yükselirken yüzünün nasıl kızardığını hâlâ hatırlarım.

Şimdilerde her ne zaman kılık ve kıyafetiyle, tavır ve edasıyla İslâm''ı yansıtan gençler görsem, zihnimde hep Prof. Dr. Havva Hanımefendi''nin "Müslümanlığımdan ötürü yükseklik kompeksi duyuyorum" derkenki hâli ve Müslümanlığıyla iftihar edişi canlanır.

Bir de bizim kuşağın ortaokul, lise dönemlerini düşünürüm. Bir tür utanma hissi kaplar beni.

Pozitivist bir eğitim ve öğretimden geçiriliyorduk. Dine, vahye, bilimin izin verdiği ölçüde bir değer atfediliyordu. İlkokuldan itibaren "En iyisini Batı bilir, bilim hakikatin tek ölçüsüdür, manevî sahalarda dahi bilim ne demişse doğru olan odur" iddiası kafamıza özenle kazınıyor, itina ile nakşediliyordu.

O yüzden imanımızı bilimin testinden geçirmeyi handiyse bir zorunluluk olarak görüyorduk. Batı''nın büyüklerinin ve bilim adamlarının dinimiz konusunda, Peygamberimiz hakkında söyledikleri iltifat kabilinden sözler, bizlere paha biçilmez hazineler gibi geliyordu. Öylesine budalalaştırılmıştık ki "Madem bu Batılı, dinimiz ve Peygamberimiz''le ilgili böylesine övücü şeyler söylüyor, niçin Müslüman olmamış öyleyse?" sorusunu aklımıza bile getirmiyorduk.

Dahası Kur''ân âyetlerinin sahihliğini ve geçerliliğini Batı biliminin tasvibine mazhar olmasıyla ölçer hâle gelmiştik. Bazı mealcilerimiz ve tefsircilerimiz, bugün ortaya atılıp yarın reddedilebilen bilim teorilerini, Kur''ân âyetlerinin "mucizevî özelliklerine" destek olarak gösteriyorlardı.

Şükür, çok şükür ki o günler gerilerde kaldı. Tabiî dindar kesim için gerilerde kaldı.

Dine boşveren kesim ise, pozitivist dönemin etkisinden yakasını kurtarabilmiş değil. O devrin hemen hemen bütün toplumu saran o aşağılık kompleksi içinde bocalıyorlar hâlâ.

Bugün başörtüsüne ve dinî yaşayışa engel olma çabaları ve bunu bir "çağdaşlık" olarak sunmaya çalışmaları, Batı karşısındaki ezikliklerinden ve o aşağılık duygularından ötürüdür.

Müslüman! Üstün olan sensin! Hem de "Sen en üstünsün!"

Senin üstünlüğün her geçen gün daha bir ortaya çıkıyor.

Sen kendi aşağılık kompleksini yendin ya, artık aldırma!

25 yıl önce
Üstün olan sensin!
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak