|
Üç sözcük

Axis 2000 Ansiklopedik Sözlük''ten:

Takva: Günah işlemekten kendini sakınma; günahtan korunma. Takva, Allah korkusuyla dinin yasakladığı şeylerden kaçınmadır.

Takiye: esk. 1. Sakınıp çekinme. 2. Bir kişinin mensubu, bağlı olduğu mezhebi gizlemesi. 3. İSL. Bir Müslümanın, kalbinin derinliğinde inancını koruması şartıyla, saldırı veya ölüm tehdidi karşısında inancını gizlemesi.

Vikaye: esk. 1. Esirgeme, koruma, gözetme. 2. Bir hastalığın yayılmasını veya ilerlemesini önleyici tedbir alma. Vikaye etmek: esirgemek, korumak.

Lügat-i Nâcî''den:

Takva: Cenâb-ı Hak''tan sakınma, mehâfetu''llah ile menâhîden tevakkî: ehl-i takva. "Ne bir ehl-i dünyaya ettim taabbüd - Ne bir ehl-i takvaya var intisâbım" Takva''llah = Mehâfetu''llah

Tukye: Sakınma, ihtiraz. Bir mezhebe müntesip olan adamın o mezhebe intisâbı olduğunu kimseye sezdirmemek için ihtiyar eylediği muvâzaaya ıtlak olunur. (Takiye) suretinde telâffuzu galat-ı fâhiştir.

Vikaye: Esirgemek, hıfz etmek, kendisiyle bir şey saklanılan şey. Nazımda (vikayet) suretinde dahî kullanılır.

İşte, kökendeş üç sözcüğün iki sözlükte verilen anlamları. D. Mehmet Doğan''ın Büyük Türkçe Sözlük''ünde "takiye" sözcüğü bulunmuyor. Bendeki 11. Baskıda olmadığına göre, sanırım önceki baskılarda da yoktur. Sonraki baskılara ya girmiştir ya girecektir.

Axis''in takiye''ye verdiği 2 numaralı anlamın anlatımı kusurlu görünüyor. "Bir kişinin mensubu, bağlısı olduğu mezhebi gizlemesi." denmeliydi.

Muallim Nâcî''nin lügatinde bizim "takiye" dediğimiz sözcüğün doğru biçiminin "tukye" olduğu yazılmış, "takiye" suretinde telâffuzu fâhiş bir galat sayılmış, ama galat-ı fâhiş denen telâffuzun hangisi olduğunu belirtecek işaretler (harekeler) konmamış, dolayısıyla Nâcî''nin kasdettiği telâffuzun "takiye" (daha doğrusu "takıyye") olduğunu okuyucu olarak "tahmin" etmek zorunda kaldım. Bu, sözlük için önemli bir kusur sayılır.

Aşağıdaki cümleleri de Prof. Dr. Süleyman Uludağ''ın Tasavvuf Terimleri Sözlüğü''nün "takvâ" maddesinden aktarıyorum: "...e) Takva helâl, mübah, bir de şübheli hususlarda sözkonusu olur. Farzları ifâ, haramları terk takvâ değildir. Takvâ dînin bütün hükümlerini eksiksiz ve sürekli olarak titiz bir şekilde uygulamaktır. F) Takvâ sahibi olmak ama takvâ sahibi olduğunu hatır ve hayalden bile geçirmemek esastır. Takvâ sahibi olduğunu sanan, takvâ sahibi değildir. Takvâ, kişinin kendini kimseden üstün görmemesidir. Takvâ sahibi olana Takî (Tükâ, etkiyâ) ve muttakî denir. İslâm nazarında en üstün insan en fazla takvâ sahibi (fazîletli) olan kimsedir. Müftülerin fetvasına, kadıların hükmüne göre câiz olan bazı hususlar takvâ esasına göre câiz olmaz. Fetvanın "Evet" dediğine bazan takvâ "Hayır" diyebilir. Takvâ dinî hükümlerin disiplinli, düzenli, devamlı, samîmî ve ciddî bir surette, dikkat ve özenle uygulanması, en küçük bir ayrıntının bile gözardı edilmemesidir. (Kuşeyrî, 52. Gazalî, İhya III, 153, IV, 153.) Takva tasavvufun temelidir.."

Yukarıdaki açıklamalar arasında parantez içinde verilen "faziletli" kelimesinin, "en üstün insan" ibaresinden sonra konması bence daha uygun olurdu.

Öyle anlaşılıyor ki, dinini vikaye etmek isteyen takva yolunu, canını ya da câhını vikaye etmek isteyen takiye yolunu tutmuş, tutuyor, tutacak.

kıbet, müttakîlerin olacak.

23 yıl önce
Üç sözcük
Islak zemin
Var tartışmaları
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…