|
İran, Esad ve PKK’nın Afrin dansı

20 Ocak’ta başlayan Zeytin Dalı harekatının ilk gününden itibaren TSK/ÖSO operasyonuna mukabele edemeyeceğini anlayan PKK/YPG’nin, Şam rejimi ve İran destekli milislerle el altından pazarlıklar yaptığı biliniyordu.

Ankara’daki güvenlik kaynaklarından aldığımız bilgilere göre PKK, rejime, Afrin merkeze Suriye bayrağının dikilmesini, bazı kamu kurum kuruluşlarının devredilmesini, buna karşılık YPG’nin askeri varlığının kentte kalmasını öneriyordu.



Sunulan teklifin amacı netti:

Rejimin Afrin’de varlığını göstermesiyle Zeytin Dalı harekatının kent merkezine ilerlemesini durdurmak.

Pazartesi sabahı Suriye resmi haber ajansı, “Şam rejimine bağlı birliklerin birkaç saat içerisinde Afrin’e gireceğini” duyuran bir haber geçti.

Akşama Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, haberin doğrulanmadığını belirten şu açıklamaları yaptı:

“Hem istihbarat örgütümüz hem güvenlik birimlerimiz hem hükümetimiz bütün yönleriyle konuyu yakından takip ediyoruz. Her ne kadar bugün Suriye resmi haber ajansı SANA, Suriye rejimine bağlı bazı güçlerin Afrin’e gireceğine dair bir haber geçtiyse de bu haber resmi makamlar tarafından doğrulanmamıştır, gerçek dışıdır, gerçekle alakası yoktur. Güvenlik kaynaklarımızın bize verdiği bilgiye göre de Suriye yönetiminin bölgeye herhangi bir güvenlik gücü göndermesi şu an için söz konusu değildir.”

“Şu an için söz konusu değildir” ifadesi, böyle bir şey olmayacağının garantisinin olmadığına yapılan bir vurgu mahiyetindeydi.

Ki, açıklamanın devamı zaten, böyle bir şey olursa bunun maliyeti ağır olur uyarılarıyla doluydu.

Pazartesi günü, Ankara’nın elindeki verileri teyit eden bir başka haber Alman Deutsche Welle’de yayınlandı.

Habere göre Reuters’a bir açıklama yapan YPG sözcüsü Nuri Mahmud, “Anlaşma yok. Sadece Suriye ordusuna gelip sınırlarını koruması için bizim tarafımızdan yapılan bir çağrı var. Ama Suriye ordusu Afrin’e karşı görevini yerine getirmedi” diyordu.

Ancak dün akşama doğru, durumu yeniden karmaşık hale getiren bir haber daha geldi.

Reuters’e göre, Hizbullah’ın yayın organı, “Halep’ten gelen Esad’a yakın güçlerin Afrin’e girmeye başladığını” duyurmuştu.

Bu duyurunun ardından, yeni haberler peş peşe gelmeye başladı.

Önce Suriye devlet televizyonu, Afrin’e girmeye çalışan milislerin güzergahının TSK tarafından bombalandığını duyurdu.

Aradan kısa bir vakit geçtikten sonra Anadolu Ajansı, bu milislere uyarı amaçlı topçu atışı yapıldığını, sonrasında Afrin’e girmeye çalışan grupların kente 10 kilometre kala gerisin geri döndüğünü aktardı.

Peki bu haberler ne anlama geliyordu?

Yine Ankara’yı hoplatmak, kararlılığını test etmek için bir provakasyon mu yapılıyordu?

Yoksa, gerçekten yapılmış olan gizli bir anlaşma doğrultusunda mı böyle bir intikal söz konusu olmuştu?

Şunun altını bir çizelim:

Hizbullah’ın yayın organının geçtiği “Halep’ten gelen Esad’a yakın güçler” ifadesinin üzerinden iz süreceksek, bu ifade bizi Şam’a değil, Tahran’a kadar götürür.

Neden derseniz, Afrin merkeze girmeye çalışan, TSK’nın topçu atışlarıyla geri döndürdüğü grupların İran güdümlü gruplar olduğu hem haberin yayınlandığı televizyon kanalından, hem de bu ifadenin bizatihi kendisinden kolayca anlaşılabiliyor.

Türkiye’nin Afrin harekatını Rusya ile işbirliği içerisinde yürüttüğünü biliyoruz.

Önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan Rusya Devlet Başkanı Putin ile bir telefon görüşmesi daha yaptı ve o görüşmeden Erdoğan’ın Putin’e “Suriye rejimi Afrin’e girerse sonuçları olur” uyarısında bulunduğu bilgisi basına yansıdı.

Hükümet sözcüsü Bekir Bozdağ’ın açıklamalarına yansıyan şu cümle, Ankara’nın Moskova’ya bir başka uyarısı ya da hatırlatması olarak da görülebilirdi:

“Rusya’nın Zeytin Dalı Harekatı başlamadan önce Afrin’deki bu operasyona bakışı neyse, bugünde aynıdır.”

Bu cümleden ne anlıyoruz?

Daha yolun başında Zeytin dalı harekatının Afrin şehir merkezini de kapsam alanına aldığı konusunda Rusya ile mutabakat söz konusu idi.

Bir başka deyişle Rusya’ya “anlaşmamız ortada” mesajı veriliyordu sanki.

Bu noktada, İran’a bağlı milislerin Afrin’e girmesi meselesini çok yönlü düşünmek ihtiyacı ortaya çıkıyor.

Şu sorulara cevap arayarak:

1-Rusya bu işin gerçekten doğrudan planlayıcı aktörü konumunda mı?

2-Yoksa, İran kontrolündeki milislerin Afrin’e girme girişimleri, Rusya’dan bağımsız olarak doğrudan Tahran’ın kışkırtması/yönlendirmesi ile mi oluyor?

3-İkinci şık doğru ise eğer, ki bana öyle geliyor, Rusya İran’ı durdurmaya dönük bir inisiyatif kullanır mı?

İran’dan, daha ilk günden itibaren Afrin harekatından rahatsız olduğunu beyan eden açıklamalar geldiğini biliyoruz.

Halep’ten gelip Afrin’e girmeye çalışan milislerin İran kontrolünde olduğunu da hesaba katarsak, İran’ın Rusya’yı da bypass ederek böyle bir kışkırtma içerisine girmiş olma ihtimalini akılda tutmak gerekiyor.

Şeytanların cirit attığı, kimin elinin kimin cebine olduğunun bilinmediği bir coğrafyadan bahsediyoruz.

Ama dün akşam üstü Afrin’in güneyinde yaşanan bu hareketliliğin TSK’nın fiili müdahalesiyle durdurulması bu türden fiili durumlara Ankara’nın pabuç bırakmayacağını göstermiş oldu.

#İran
#Esed
#PKK
6 yıl önce
İran, Esad ve PKK’nın Afrin dansı
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset