
Cami, İslami anlamdaki kulluğun görünürlüğe çıktığı ilk sahadır ve bu niteliğiyle İslam ümmetinin ahlaki ve dini şartlarını, uygulamalarını gösteren bir ayna hükmündedir. Diğer bir söyleyişle müdavimlerinin ahlak ve ibadetleriyle yani müminlerin filleriyle bir camiye birlikte bakmak İslam hakkında ortalama bir bilgiye sahip olmak demektir. Çünkü camiden ilk maksat Allah’ın evi nitelemesine uygun olarak, sadece O’na ait olan ya da O’na tahsis edilen bir mülkte müminlerin ibadet etmesidir. Ancak ibadet kelimesinin anlamındaki genişlik nedeniyledir ki, o ibadet bilenin bilgisini başkalarına iletmesinden, yoksullara, müstaz’af olanlara kol kanat germeye kadar… sosyal hayatın tüm şubelerine doğru genişler.
Yine de biz bir caminin, maddi malzemelerden müteşekkil bir ibadet yeri olarak dini ve sosyal yönden kuşattığı söz konusu şeylere tekrar dönmek üzere, Heidegger’in “Eserin kendi içinde duruşu yeterince aydınlatılmadan eserdeki nesnellik konusu açıklanamaz” (Sanat Eserinin Kökeni, trc.: Fatih Tepebaşılı, De Ki, Ankara 2011) yargısından harekete, onun “Bir mimari eser olarak Yunan tapınağı” hakkında söylediklerini -ki, bir caminin Yunan dahil başka tapınakları her şartta ziyadesiyle aştığını hatırlatarak- nakletmeyi öne alacağız:
“Bir mimari eser olarak Yunan tapınağı hiçbir şeyi kopyalamaz. Kayaların oluşturduğu vadide öylesine durur. Mimari eser Tanrı'nın bir görünümünü kapsar ve bunu, bu gizlilikte, açık sütunlarla kutsal alanlara götürür. Tanrı tapınak sayesinde tapınakta mevcut olur. Tanrı'nın bu mevcudiyeti, kendi içinde kutsal bir alan olarak, alanın genişliği ve sınırıdır. Tapınak ve alanı, belirsizliğe dönüşmez. Tapınak, doğum ve ölüm, felaket ve kutsallık, ihtişam ve sefalet, yükselme ve çöküşün ve insan varlığı için onun yazgısının biçim kazandığı ilişkilerin birliğini toparlayıp bir araya getirir. Bu açık ilişkilerin hâkim genişliği tarihsel bir halkın dünyasıdır. O bundan ve onda, kendi belirleniminin temellerine uzanır.
Mimari eser orada durarak kayalık zeminde dinlenir. Eserin bu dinlenişi kayadan bükümlenmemiş ve hiçbir şeye zorlanılmamış taşımanın karanlığını alır. Durduğu yerde mimari eser, güçlü rüzgârlara karşı kor ve böylece görünümünde rüzgârları da gösterir. Kayaların ihtişam ve parıltısı, güneşin yardımıyla günün ışığını, gökyüzünün genişliğini gecenin karanlığını gösterir. Emin yükselme, havanın gözükmez mekânını görünür kılar. Eserin sarsılamazlığı yağmurlara inatla karşı koyar ve kendi sakinliğinde yağmurun tıpırtılarını hissettirir. Ağaç, çayır, kartal, boğa, yılan ve çırçır böceği onun yüce görümüne girer ve zaten kendisi oldukları görünümle gözükürler. Bu ortaya çıkışa, kendinde ve bütünde doğuşa Yunanlılar bir zamanlar Φύσις (phýsis / kendi kendine açığa çıkma, zuhur etme, belirme / tecellî derlerdi.) Bu aynı zamanda kendi barınağını nereye kurduğunu da aydınlatır. Biz buna yeryüzü deriz. Kelimenin kastettiği ise hem boşaltılmış bir malzeme kütlesinin tasarımı hem de bir gezegenin astronomik tasarımını uzak tutmaktır. Yeryüzü bütün doğmakta olanların doğumunu kendileri o ara gizleyen şeydir. Yeryüzü gizleyen olarak doğmakta olanlarda bulunur.
Orada durarak tapınak dünyayı açar ve bunu tekrardan yurt diye ortaya çıktığı yeryüzüne geri götürür. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler ve nesneler hiçbir zaman değişmez nesneler olarak orada bulunmazlar ve bilinmezler. Amaçları, günün birinde mevcut olana gelen tapınak için uygun çerçeveyi betimlemek değildir. Eğer biz her şeyi tersinden düşünürsek olana yaklaşırız. Ancak bir şartla: Her şeyin bize nasıl döndüğünü önceden bilmemiz gerekir. Bu haliyle gerçekleşen büyük dönüşüm hiçbir şey ortaya koymaz.
Kendi duruşunda tapınak, nesnelere sahip oldukları çehrelerini, insanlara da bakışı verir. Eser bir eser olduğu sürece ve Tanrı bundan ayrılmadığı sürece, bu bakış açık olarak kalacaktır. (…)
Bir eser bir koleksiyona katılır ve sergide sunulursa, bunun sergilendiği söylenir. Fakat bu sergilenilme öz açısından mimari bir eserin yapımı, heykelin dikilmesi, trajedinin törende gösterimi anlamında sergilenilmesinden farklıdır. Bu türden sergilemeler, kutsamak ve övmek anlamında inşa etmektir. Kutsamak, eserle ilgili yaratmada kutsalı kutsal diye açan ve Tanrıyı, mevcudiyetinin açıklığına çağırması anlamında kutsaldır. Kutsamaya onurun ve Tanrının ihtişamının onurlandırılması aittir. Övme ve ihtişamı, arkasında ve yanında Tanrının durduğu bir özellik değildir, bilakis Tanrı onurda ve ihtişamda mevcuttur. İhtişamın eksikliğinde bizim dünya dediğimiz şey parıldar.”
Nasipse buradan devam edelim inşallah.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.