|
Sorular... Sorular...

Bir ülkeyi yönetenler, neyi, niçin, ne şekilde yapacaklarını açık açık ortaya koyarlar; vatandaş da her yapılanın nedenini anlar ve arkasındaki gerçek niyeti görür. Bugün dünyada halkla devletin içiçe olduğu şeffaf bir yönetim anlayışı hâkim.

Bizde ise durum böyle değildir maalesef. Ne yapılmak istendiğini anlamakta zorluk çektiğimiz gibi, arkasındaki gerçek niyeti keşfetmekte de zorlanıyoruz. Biz anlayana kadar da birileri malı götürüyor. Anlama zorluğu, anlayış kıtlığından ziyade, ipleri elinde tutan kişilerin, gerçek yüzleriyle ortaya çıkmamalarının, gayeye varmak için her yolu meşru görmelerinin, halkı yok saymalarının, ideolojik ve diktatoryal anlayışlarının rolü var.

Ülkemizdeki havaya şöyle bir baktığımızda, anlamakta zorlandığımız pekçok soru zihnimize takılır. Anlasak bile ifadede zorlandığımız bir garabet hali yaşıyoruz. Adeta "Gözlerime bak, ne demek istediğimi anla" dönemini yaşıyoruz.

Meselâ seçim havasına girdiğimiz halde Cumhurbaşkanı niçin sürekli olarak korku pompalamaktadır? Neden ısrarlı şekilde ordunun üzerinden siyaset yapılıyor? Neden millet iradesinin normal tecellisine razı olunmuyor? Seçim neden ertelenmek isteniyor?

Dün başkanlık sistemini öneren rahmetli Özal''ı diktatörlük istemekle suçlayan Cumhurbaşkanımız, bugün neden aynı şeyi istiyor acaba? Özal isteyince diktatörlük oluyor da, kendi isteyince olmuyor mu? 1988''de iki turlu seçimi öneren rahmetli Özal''a "Bu kafadan daha tehlikeli şeyler de çıkar" diyerek karşı koyan bugünkü Cumhurbaşkanı, şimdi neden iki turluyu kurtarıcı görüyor? Dahası, neden sadece belediye başkanları için de, milletvekilleri için değil? Üstelik asıl sorun yerel yönetimlerde değil, merkezî yönetimde olduğu halde? Neden özellikle merkezî yönetim güçlendirilmek istenmiyor? 1992 seçimlerinde, tek parti yönetiminin baskıya yol açtığından ve koalisyonların faziletinden dem vuranların, bugün cılız bir sesle de olsa güçlü yönetimi dile getirmeleri ne kadar inandırıcıdır?

Geçmişte bir Başbakan''ı ipe gönderdik, dün bir başka Başbakan''ın siyasi hayatını bitirdik ve bugün de idam talebiyle yargılıyoruz; ama TBMM''nin isteğine rağmen Orgeneral Koman''ın ifadesi alınamadı. Sivil irade neden bu kadar güçsüz? Yargı, neden bu halde? Çeşitli defalar darbe yapılıp Anayasa değiştirildiği halde, acaba neden sivil yönetim her seferinde daha da güçsüz kılındı? Sivil yönetimin güçsüzlüğü, kimlerin işine yaramaktadır? Dünyada halkın bu derece aşağılandığı, irâdesinin yok sayıldığı başka bir ülke var mı acaba?

İnsanların okuma hakları niçin gaspedilir? Milletin okulları neden kapatılır? Elinde kaleminden başka çakı bile olmayan 14 yaşındaki kızların üzerine neden panzerlerle saldırılır? Bir zamanlar kavga eden öğrencilere mani olmak için okula polis giderdi, şimdi ise öğrencilerle kavga etmek için gidiyor! Millet boğuluyor, nefes alamaz hale gelmiş, neden görülmez hâlâ? Sabîler, yaşlı nineler niçin ağlatılır? Halkın feryadı neredeyse arşa dayandı; halkı yönetenler, neden yönettikleri halkı ağlatırlar? Halk, niçin devletiyle düşman hale getirilmek isteniyor?

Milletin rejimle, cumhuriyetle bir meselesi olmadığı halde, neden illa vardır diye dayatılır? Bunun arkasında bir rant, malı götürme ve iktidarını sürdürme niyetleri olabilir mi? Rejimle meselesi olan birinden söz etmek gerekirse, kendi başlarına Anayasa hazırlatanların olması gerekmez mi? 14 yaşındaki kızın başındaki bir metre bez mi rejimi değiştirecek, cumhuriyeti ortadan kaldıracak? Cumhuriyet, cumhurun hâkimiyetine dayanan bir rejimdir; cumhur hâkim mi şimdi?

Ülkede birliği, bütünlüğü ve dayanışmayı sağlamak, ülkeyi yönetenlerin ana görevi iken, neden millet kategorize ediliyor? Bazılarının okuyup adam olmaları, siyaset yapmaları, devlet kadrolarına girmeleri, hatta serbest ticaret yapmaları bile neden istenmiyor? Devlet, vatandaşlarını iş güç sahibi yapmak gibi en temel görevini gereği gibi yapamıyorsa, birileri de çıkıp ticarî ve sınaî işletmeler açıyorsa, devlet olarak neden onun karşısına dikiliriz? Yabancı yatırımcıları bile ülkemize çekmek için her türlü kolaylığı gösterirken, neden kendi yatırımcılarımızı ''Amerika''lara kovalarız?

Sorular... Bitmeyen, uzayıp giden sorular...

25 yıl önce
Sorular... Sorular...
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...