Geçtiğimiz yıllarda tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden biriyle baş başa kalan ABD’nin İsrail’e her yıl akıttığı yardımların boyutları bilinmeyen bir sır değildi ama, İsrail’in soykırımcı saldırganlığı karşısında iyice göze batmaya başladı.
karşı karşıya kalmasa asla böyle bir suçlamaya maruz kalmayacaktı.
Buna rağmen rektör istifasıyla ABD üniversitelerinin yıllardır geçindiği o efsanevi akademik özerklik, ifade ve bilim özgürlüğünün üzerindeki sahte faşizan otoriteyi, Siyonist ideolojinin sinsi gözetimini ifşa ederek yeterince büyük bir hizmette bulunmuş oldu. Şimdi belki de sorulması gereken soru, Siyonizme ses çıkarmadan, biat ederek işine devam ettiği için ne kadar çok akademisyenin, rektörün veya dekanın ne tür kusurlarının örtbas edildiğidir. Daha açık bir deyişle, bu vesileyle akla ister istemez gelen soru: Amerikan üniversiteleri nasıl bir çamurun üzerine oturmaktadır?